Hayırlı olsun
Bazı bilim dallarında bilim insanları karmaşık hesaplamalarla uğraşıyorlar. Salı gününün haberi, Ocak 2025’ten itibaren geçerli olacak en düşük emekli aylığının açıklanmasıydı. Ne kadar karmaşık hesaplama yapıldı diye sormayacağım. Nedeni açık; soracak olursam “yahu bilimsel bir iş değil ki, sonuçta geçinme koşulları, enflasyon ve refah payı dikkate alınarak hesaplanmalı, son tahlilde de siyaset karar verecek; karmaşık hesaplamaya ne gerek var” diyebilirsiniz. Derseniz de yerden göğe haklı olursunuz.
Açıklamaya göre en düşük Bağ-Kur ve SSK emekli aylığı 14 bin 469 lira. Evet, bir yanlışlık yok: 14 bin 469 lira. Vallahi de billahi de bu kadar. Memurların ve memurluktan emeklilerinin aylıklarındaki artış ise daha önce belirlenmişti. Geçen yılın ikinci yarısındaki aylıkları, yılın ilk yarısından itibaren geçerli olmak üzere yüzde 11,54 oranında yükseltilmişti. Buna göre en düşük memur emekli maaşı 19 bin 617 lira oldu. Evet, bir yanlışlık yok: 19 bin 617 lira Vallahi de billahi de bu kadar.
Çok meraklı olunca insanın aklına bazı sorular takılıyor. Birincisi şu: Bu aylıklar ‘en düşük aylıklar’ olduklarına göre, asgari bir yaşam standardını karşılıyor olmaları gerekir. Peki, bu ülkede Bağ-Kur ve SSK emeklilerinin asgari yaşam standartları ile memur emeklilerinin asgari yaşam standartları arasında bu kadar fark mı var? Fark yüzde 35. İkincisi, aynı ülkede emeklilerin asgari yaşam standartları arasında bırakın yüzde 35’i, fark olmalı mı?
Üçüncüsü, bu nasıl asgari yaşam standardı? Asgari değerlere yönelik bir hesaplama yok. Yerine, TÜRK-İŞ’in açıkladığı yoksulluk ve açlık sınırlarına bakabiliriz. Bu sınırlar Ankara’da yaşayan dört kişilik bir aile için. Aralık 2024’te açlık sınırı (sadece gıda harcamalarının tutarı) 19 bin 831 lira. Yoksulluk sınırı ise 65 bin 595 lira. Gıda harcamalarının yanı sıra, konut, ulaşım, eğitim ve sağlık harcamalarını kapsıyor. Merkez Bankası’nın 2025 sonu için enflasyon tahmini yüzde 21. Tahminin üst sınırı ise yüzde 26. Yılın ilk yarısında tüketici fiyat endeksinin yüzde 13 oranında yükseleceğini varsayalım. Kabaca, açlık ve yoksulluk sınırları da bu kadar artarsa, Haziran 2025’te yoksulluk sınırı 74 bin 122 lira, açlık sınırı ise 22 bin 410 lira oluyor.
Emekli ailesini iki kişi olarak düşünelim. Gıda harcamalarının yarı yarıya düşeceğini varsayabiliriz. Bu durumda açlık sınırı 11 bin 205 lira oluyor. Yoksulluk sınırı için hesap –çok kaba da olsa- biraz daha uzun. Dört kişi ya da iki kişi; konut harcamaları (kira, yakıt ve benzeri) pek fark etmeyecek. Buna karşılık, eğitim masrafı olmadığını düşünebiliriz. Fazla dolaşmasınlar; ulaşım masraflarının da yüzde 20’sini dikkate alalım. TÜİK tüketici mal sepetindeki ağırlıkları kullanarak, eğitimin tümünü ve ulaştırmanın da yüzde 80’ini çıkararak ve TÜRK-İŞ’in mal grubunun kapsamını göz önünde bulundurarak, yeni bir ağırlık hesaplaması yapılabilir.
Uzatmayayım; Bu durumda, iki kişilik aile için yoksulluk sınırını, dört kişilik aileninkinin yüzde 60’ı olarak alabiliriz: Ocak 2025 başında 39 bin 350, Haziran 2025 sonunda ise 44 bin 470 lira. İki kişilik ailenin iki kişisinin de emekli aylığı olsa şimdiden ailenin geliri yoksulluk sınırının altında kalıyor. Aileye tek emekli aylığı giriyorsa –ki çoğunluk için böyle- ailenin geliri şimdiden yoksulluk sınırın yarısının altına düşüyor. Özellikle Bağ-Kur ve SSK emeklileri için durum daha vahim. Haziran 2025’e gelince ise iş iyice kötüleşiyor.
Denilebilir ki “enflasyonla mücadele”; geçiniz. Emekli aylığı ile enflasyonun ilgisi ne? Denilebilir ki “bütçe imkânları”; geçiniz. Kamu-özel işbirliği projelerindeki gelir garantilerini düşürücü yönde pazarlıklar yapmayınca, yüksek gelir gruplarının vergi yükünü artırmayınca, ‘nereden buldun’ yasası çıkarmayınca, yük emeklilerin sırtına biniyor. Bu, siyasi bir tercih. Asgari ücret malum, emeklilerin durumu ise bu. Yeni emekli maaşları hayırlı olsun.