Hayat fena halde futbola benzer
Dünyanın en popüler sporu futbolun bir numaralı organizasyonu Dünya Kupası tüm hızıyla devam ediyor. Heyecan, mutluluk, tutku, sabır, korku, öfke, üzüntü, güven, şaşkınlık, merak…
Tüm dünyadan milyonlarca insan stadyumda ya da televizyon karşısında tüm bu duyguları yaşıyor. Kendini takımıyla özdeşleştirip, kahramanların yerine koyuyor ve şampiyon olmanın hayalini kuruyor.
Tarihsel olarak Avrupa ülkelerinin egemenliğinde geçen turnuvalara inat yarı finale kadar gelen Afrika ülkesi Fas’ın görkemli yükselişine ortak oluyor.
Futbol arenasında küçük oyuncu olan Japonya’nın futbolun büyükleri Almanya’yı ve İspanya’yı yenmesine şaşkınlıkla tanık oluyor.
Futbol dünyasının iki büyük yıldızı Ronaldo ve Neymar’ın turnuvaya veda ettikten sonraki gözyaşlarını içinde yaşıyor.
Dünyanın en yetenekli futbolcusu olmasına rağmen Arjantin milli takımıyla Dünya Kupası kazanamayan Messi’nin takımına liderlik edişini ve kararlı zirve yürüyüşünü gururla paylaşıyor.
Önümüzdeki 10 yıla damga vurması beklenen Fransız futbolunun genç yıldızı Mbappe’nin önlenemez gelişimini heyecanla izliyor.
Tribünlerde kaybedilen maçın ardından ağlayan çocukların üzüntüsünü kalbinde hissediyor.
İnsanlar bir kez daha turnuvanın dört yılda bir yapılmasının da etkisiyle hiç unutmayacakları anlara şahitlik ediyor.
Futbol ve hayat
Tüm bu yaşananlara bu açıdan bakmak bize şunu hatırlatıyor: “Futbol, asla sadece futbol değildir.” Tüm dünyadan insanları birleştiren görkemli bir eğlencedir.
Futbol, siyasetten iş dünyasına ilişkiler yelpazesini içeren büyük bir endüstrinin ta kendisidir. En kuvvetli bağların kurulduğu, oynayanların ve izleyenlerin omuz omuza verip, tek bir hedefe odaklandığı bir aktivitedir.
Futbol önemli iş ilişkilerinin başladığı, anlaşmaların sağlandığı yerdir. Tutkunun sabırla bir araya geldiği muhteşem bir oyundur.
Futbol, haftanın beş günü çalışanların işinden ve ailesinden kendisine ayırdığı sihirli zamandır.
Ve “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filmindeki muhteşem replikte söylendiği gibi, “Hayat fena halde futbola benzer.”
Her ikisinde de:
1-Başarı için sürekli ve yoğun bir şekilde çalışmanız yeterli değildir. Akıllı çalışmanın yollarını bulmanız gerekir. Hiçbir enerji sonsuz değildir ve sürekli çalışmak, enerjiyi akıllıca kullanmamakla eş anlamlıdır. 35 yaşındaki Messi’nin maçların yüzde 80’ini yürüyerek geçirmesine rağmen golleri atıp, sahanın yıldızı olmayı başarması bundandır.
2-İyi bir takımınız yoksa tek başınıza başarılı olmanız imkânsızdır. Ne kadar yetenekli olursanız olun, iyi bir takımınız yoksa kaybetmeye mahkumsunuzdur. Kalecisi ve forveti dünyanın en iyisi olan Polonya milli takımının ikinci turda turnuvaya veda etmesi buna en iyi örnektir.
3- Beklenmedik zamanda atılan şutlar çoğunlukla golle sonuçlanır. Başarılı golcüleri, başarılı liderleri diğerlerinden ayıran, zor zamanlarda beklenmeyen kararlar alıp uygulamaya koyabilmesidir.
4- Savunmayı iyi yapamıyorsanız, çok gol atmanızın bir önemi yoktur. Attığınızdan fazla yiyorsanız maçı kaybettiniz demektir. Rakiplerinizin size karşı geliştirdiği taktiklere hazırlıklı olmazsanız geride kalırsınız.
5- Kararsızlığa yer yoktur. Her kararsız kaldığınızda ya kalenizde golü görürsünüz ya da golü kaçırırsınız.
6- Risk almadan, cesur olmadan kazanamazsınız. Korkarak çıktığınız sahada korkarak oynadığınız her dakika yenilgiye doğru yol alıyorsunuz demektir.
7- İletişim çok önemlidir. Takım içindeki arkadaşlarınızın, takımı yöneten yöneticilerin, adım adım sizi izleyen taraftarların desteğini almadan başarıya ulaşamazsınız.
8- Adalet yoktur. Bazen bütün maç sürekli karşı kaleye hücum edip, oyunu domine edersiniz. Doğru zamanda doğru değişiklikleri yaparsınız. En iyi stratejileri ortaya koyarsınız. Ancak son dakikada atılan bir golle maçı mağlup bitirebilirsiniz.
9- Sürprizler söz konusudur. Çok sayıda strateji geliştirmeniz, çok çalışmanız galibiyet için yeterli olmayabilir. Yine de şansa ya da inancınıza, Tanrı’nın yardımına ihtiyacınız vardır.
10- İstikrar önemlidir. Başarının gelmesi için yıllarca tutku ve sabırla çalışmak gerekir. Dünya futbolunun en büyük iki yıldızı Messi ve Ronaldo’nun çocuk yaşlarından beri emek vermesi bundandır.
11- Her dezavantaj kendi avantajına sahiptir. Güçlü yönlerinizi keşfedip onlara odaklanırsanız sizi kimse durduramaz.
12- Kaybetmek vardır. Önemli olan çok çabuk ayağa kalkıp yeniden kazanabilmektir. Dünyanın en iyi futbolcusu kabul edilmesine rağmen Arjantin milli takımında sıkça eleştirilen Messi’nin bu konudaki sözleri manidardır: “Gençlere, çocuklara ilham verebilmemin en güzel yolu kaybettiğimde, acımasızca eleştirildiğimde yeniden ayağa kalkıp gol atabilmemdir.”
13- Topun peşinde koşan değil, topu koşturan kazanır. Tüm baskılara ve engellere rağmen oyunu her defasında yeniden siz kurabiliyorsanız, karşınızda hiçbir rakip duramaz. Dünya futboluna damgasını vurmuş, ekol olmuş Hollandalı teknik direktör Johan Cruyff ’un hayata da uyarlayabileceğimiz ilham veren sözleriyle yazımızı bitirelim. “Futbol basit bir oyundur, zor olan bu oyunu basit oynamaktır.”