Hatalı ikilem
Elektrikli araç bataryalarının şarjı için elektriği, şu anda en çok kömür, doğal gaz veya belki uranyumla çalışan santraller ve nadir de olsa dizel yakıtlı jeneratörlerden alıyoruz… Gerçekçi olursak, bir “elektrikli”nin sıfır emisyonlu bir araç olduğunu söylemek pek mümkün değil!..
Sıfır emisyonlu yerine; mesela nükleer santralden gelen elektriği kullanan elektrikli otomobillere “nükleer araç” da denilirse, ne kadar yanlış olur?..
Diğer yanda; elektrikli otomobiller ve KarbonNötr Gelecek için umutla heyecanlansak da “yeşil elektrik” vaadindeki rüzgar türbinlerinin ile güneş panellerinin ve şu an kullanılan bataryaların ne kadar çevreci olduklarına bir kez daha bakalım…
“En yeşil” olarak gösterilen rüzgar türbinlerinin her biri, yaklaşık 1.700 ton ağırlığa sahiptir. 1.300 ton beton, 295 ton çelik, 48 ton demir, 24 ton fiberglas ve neodim, praseodim ve disprosyum içeren çıkarılması zor nadir elementlerden yapılır. Jeneratörünü de bulunduran motor, dişli ve fren mekanizmasının olduğu bölümü bile 52 ton… En fazla 20 yıl ömrü olan ve geri dönüştürülmesi çok zor olan her bir pervanesi ise, 38 ton!..
GES yani güneş enerjisi santralleri de, sorunsuz değiller… Panellere yeterli saf silikon yapmak için hidroklorik asit, sülfürik asit, nitrik asit, hidrojen florür, trikloroetan ve aseton kullanılıyor. Ayrıca çok tehlikeli toksik galyum, arsenit, bakır-indiyum-galyum-diselenide ve kadmiyum-tellürid’e de ihtiyaç var. Geri dönüştürülmeyen panellerdeki silikon tozunun zehirli olduğuna da dikkat edilmeli…
“Ortalama” bir elektrikli araç batarya paketi, ince bir yatak boyutunda ve 454 kg ağırlığındadır. En az 11 kg lityum, 27 kg’dan fazla nikel, 20 kg manganez, 14 kg kobalt, 91 kg bakır ve 182 kg aluminyum, çelik ve plastikten yapılmıştır. 6.000'den fazla lityum iyon hücreli bir elektrikli otomobil bataryasını üretmeye çalışırken; lityum için 12 ton tuzlu su, katotlardaki kobalt için 14 ton, nikel için 2,3 ton ve bakır için 11,34 ton cevher işleniyor!
Tek bir elektrikli otomobil bataryası için toprağı, kayaları, madenleri 227 ton kazmamız gerekiyor… Tek bir için!.. Pillerdeki grafit yüzdesi de, tartışmalarda pek az konuşuluyor. Lityumdaki kapasite sorunu düzeltilebilir gibi gözükse de; asıl nikeldeki sorun çözülemeyecek, sanki… Endüstri, nikelden uzaklaşmalı!..
İçten yanmalıların katalitik konvertörlerindeki platinde olduğu gibi alternatiflere bakılmalı…Doğal kaynaklar yerine sentetikler ise, büyük sıcaklık ve enerji maliyeti oluşturuyorlar. Tüm bu “yeşil” teknolojiler için sıfır emisyon efsanesinin ötesine bakmamız gerekiyor… Peki ya; dünyadaki lityum yataklarının ve yeni metal arayışının çevreyi doğrudan kirletmesi, politika ve ekonomideki rolleri? Enerji geçişi ve ideoloji arasında kararsızlık? Geri dönüşüm maliyetleri?..
BEV’ler için madenciliğin, dünyamıza ve sakinlerine faydasından çok zararı var gibi… Kesinlikle madenciliğe, elektrikli taşıtlara, yeşil enerji için rüzgar veya güneşe karşı olmamız mümkün olamaz, fakat her şey elektrikli yapmanın bedeli de hiç hafif değil!.. “EVrim”i savunmaya çalışsak da; gizli maliyetlere gerçekçi bakılırsa; “Yeşil Olmak” çabalarının çevre için göründüğünden daha yıkıcı olabileceğini de unutmayalım!.. Sadece ekonomik sistem ve modern mobilite kültürü istiyor diye, “sadece elektrik” dememek gerek!..