Hangisi daha öncelikli…
Diyelim ki;
Doğru da olsa, hattâ yanlışları da olsa konuşmayı, aynı şeyleri tekrarlamayı bir kenara bıraktık… Yaşadığımız sorunlara demokrasi içinde ve iktisat gereklerine uygun çözümler arıyoruz.
Bu durumda; yapılması gerekenle neler olacak?
Bunları kimler, hangi süreçlerde, nasıl bir zamanlama ile oluşturacak?
Özetle;
Yapılacak çok iş var.
Ve…
Hangisi daha öncelikli…
Son yıllardaki gelişmelere bakıldığında, esasen sadece ülkemizde de değil, tüm ekonomilerde işler yolunda gitmediğinden bozulanları yeniden düzeltmek, moda deyimle ‘reset’lemek söz konusu olduğunda tek öncelik, ya da ilk öncelikli işler gibi bir sıralama kolaylığı yok.
Bu böyle biline, böyle de kabul edile…
Yani;
Çok çalışmak,
Birlikte her konuya adeta simultane ilgi göstermek, takip etmek,
Zamanı son derece etkin, verimli kullanmak,
Kibire, eleştiri krizine kapılmadan yapılması gerekenleri doğru planlamak,
Yapılanları / Yapılamayanları gerekçeleriyle birlikte şeffaf biçimde paylaşmak, kamuyu bilgilendirmek,
Yeni icat kuramları denemek yerine, var olan bilimsel nitelikli olanları uygulamaya almak, bilim, akıl ve vicdan ilkelerinden taviz vermeden, çözüm aramak,
Güven vermek
Gerekli…
Peki, bunları kimler yapacak, bu “Kimler”i, kimler seçecek, denetleyecek…
Zor soru…
Yanıtını elbette tek kişi bilemez, dolayısıyla ben de bilemem…
Ama;
Genel tanımlama olarak bazı nitelikleri özetleyebilirim. Katkıda bulunmak isteyenleri de saygıyla karşılar, katkı ve düzeltmeleri (eğer yanlış varsa) beklerim.
Söylediğim gibi, yazdıklarımı öncelik sırasına göre değil, bir küme olarak sunuyorum.
O zaman…
Belki de…
İlk yapılacak iş; öncelik sırasını belirlemek olabilir…
Ekonomide enflasyon ve işsizlikle mücadele muhtemelen en başta gelen, çözüme erişmesi gereken temel sorunlar olarak ele alınmalıdır.
Konu; hayat pahalılığı, işsizlik, çocukların yatağa aç girmesi, insanların geçinememesi olunca, herhalde ilk iş; hastanelerde acil doktorlarının yaptığı gibi, önce kanamayı durdurmak olmalı.
Enflasyon ve işsizlikle mücadele, hemen cevap alınabilecek kolaylıkta çözüme açık konular değildir. Böyle olmakla birlikte bir yerden başlamak lâzım.
Zaman alacak olsa da;
Bugün başlamak yarına bırakmaktan iyidir.
Bu nokta itibariyle ortak çözüm arayışında ekiplerin alacakları yöntem kararlarıyla yakından bağlantılıdır. Bazıları bu noktadan başlayarak ilerler, diğer bazıları da başka bir noktadan…
Şöyle ki;
Bağımsız karar alabilen, ekonomi ve özellikle mali konularda işinin uzmanı, deneyimli bir ekibin, üzerinde mutabık kalınarak, her türlü siyasal yapılaşmadan uzak bir seçimle iş başına getirilmesi ile TCMB yapılanmasına yeniden çeki-düzen verilmesi yapısal değişikliği şart…
Yanında TCMB’nin kuralları, kurumsal yapısı içinde görev tanımlamaları yazılı olarak yeniden gözden geçirilmelidir. Bunu yaparken TCMB’nin ana işlevi olan fiyat istikrarı konusu ağırlıklı öneme sahiptir ve bu konu TCMB’nin konusudur. Bu hususta TÜİK vd. kuruluşların açıklamalar yapması uygun karşılanmamalı, fiyat istikrarı komisyonu vb. ek çalışma grupları kurmak söz konusu olmamalıdır.
TCMB’nin yeni ekibi herhalde öncelikli olarak TCMB PPK toplantısını yapacak ve Politika Faizi’ni olması gereken düzeye taşıyacaktır. Bu tek, hızlı ve sihirli bir değnek misalî bir çözüm olmasa da çözümlerdendir.
PF’nin bulunması gereken seviyede olması, mevduat tasarruf hesaplarını bankalara aktarmaya başlayacaktır. Dolayısıyla yabancı para birimlerine (özellikle ABD Doları) güvenmek yerine, TL’nin piyasalarda dolaşıma katılması ile olası resesyonun önüne geçilmesi adımı atılacaktır. Doların piyasalardaki volatilitesinin düşürülmesi, dolarizasyonun azaltılması fayda sağlayacaktır.
Bu durumda kredi faizlerinde bir miktar artış olacak olsa da, düşük faiz politikası süreçlerinde gizli olarak ya da başkaca isimler altında (KKMH) zaten yüksek faiz uygulama mekanizması çalıştırılmaktadır.
Bu durumda piyasalarda oluşacak önemli unsurlar;
- Yeniden güven ihdasına çalışıldığının anlaşılması,
- Yatırımların ataletten dolaşıma aktarımının başlatılması,
- Sürekli değer kaybeden ulusal para biriminin yeniden değerlenmeye başlatılması,
- Enflasyonun, hattâ içine girilmiş olunan hiper enflasyon sürecinin durdurulması için çalışılması,
İlk elde görülecek olanlardır.
Elbette daha fazlası, güven, istikrar ve süreklilik, biraz da zamanla kazanılacaktır.
Tabii ki bu koşullarda TL’nin, özellikle ABD Doları başta olmak üzere diğer ülke para birimleri karşısında değer kazanması, kur belirlemede ülkemizin karar vericiler arasında yer alması anında olamayacak, aşağıdaki hususlara olan bağımlılık bir süre daha devam edecektir.
Bir ülkenin kendi para biriminin diğer ülkeler para birimleri karşısında değer belirleyebilmesi, kur belirlemede söz sahibi olması aşağıdaki üç önemli unsura yakından bağlıdır;
- İhracatın artırılması ve sürekliliği olan bir ihracat döviz girdisinin oluşması,
- Turizm döviz gelirlerinin artırılması ve bunda da sürekliliğin sağlanması,
- Yabancı yatırımcıların yatırımlarının ülkeye çekilmesi.
Böylece kur belirleme masasında ancak koltuk sahibi olunabilinir.
TCMB revizyonunda, yine simultane sayılabilecek zamanlamada yeniden, tabii revize edilmiş ve yenilenmiş haliyle bir Devlet Planlama Teşkilâtı’nın (DPT) kurulması son derece yerinde ve uygun olacaktır.
Bu; serbest, liberal ekonomiden planlı ekonomik sisteme geçiş değil, liberal ekonomi koşullarında planlı çalışma olarak anlaşılmalıdır. Tabii bu arada para politikası başta olmak üzere, bütün mali politikalar, yeni koşullara uygun olarak işin uzmanlarınca belirlenmelidir.
Görüldüğü gibi, daha işin başında olunmasına rağmen yapılması gereken çok iş var ve bunların hiçbiri kolay değil, hepsinin de zamana ihtiyacı var. Yani hiçbir şey kısa vadede somut sonuçlar verebilecek kadar komprime çözümler, işler değil…
Ayrıca;
Buraya kadar olan bölümde sadece ekonomiden bahsettim ki benim yazabileceğim alan ekonomi. Daha işin hukuk, eğitim, sağlık, teknoloji, tarım, enerji vb. alanları var ki her biri en az diğerleri kadar önemli…
Bu konuların uzmanları da kendi konularında yapılması gerekenleri yapacaklardır…
Tekrar ekonomiye dönüldüğünde yapılacak işlerin bu derece kısa ve az olduğunu herhalde kimse düşünmüyordur diyerek diğer gerekliliklere bakalım.
Kısa, orta ve uzun vadede sonuç alınabilecek önerileri yine kümeler halinde ve öncelik sırası belirlemeksizin yapmayı tercih ediyorum. Zaten yazımın konusu da bu çizgide…
Yüksek enflasyon içinde insanlarımızı birinci öncelikle ilgilendiren konu elbette ki gıda enflasyonundaki yüksek oran ve bu oranın giderek yükselmesi yani kısaca geçinememek sıkıntısı içinde açlık, aç kalmak, doyamamak gibi çok önemli bir sıkıntılar kümesinin varlığı.
Acil servisteki nöbetçi hekim örneğindeki gibi, önce kanamayı durdurma benzeri, ilk olarak buradan başlamak şart.
Düşündüğüm; fiyatlara narh koymak, fiyat denetimlerini artırmak, ağır cezalar kesmek gibi zabıta önlemleri alarak bu işe girişmek değil elbette… Köklü bir tarım politikaları revizyonu ile yeni bir tarım politikası belirlemek en doğrusu.
Bu noktada çiftçiyi en zorlayan mazot, gübre, tohum vb. önemli maliyetler yükünden gereken ölçüde kurtarmak, korumak gerekliliği aciliyet kazanıyor. Yakın geçmişte önemli bir tarım platformu olan bu coğrafyanın yeniden tarımda ithalatçı olma konumundan ihracatçı olma durumuna geçmesini sağlamak enflasyonla, özellikle gıda enflasyonuyla mücadelede iyi bir adım, doğru bir hedef belirleme olacaktır. Dünyanın ilk on büyük ekonomisi listesine yeniden girmenin önemli yollarından birinin de buradan geçtiğine inanıyorum.
Tabii ki sadece tarım değil, tarım ile birlikte sanayide de yapılması gerekenler olduğu malûm.
Öncelikli olarak sanayide kullanım kapasitesinin artırılması, ithal girdi ikâmesinin gereken ölçülerde yerli üretimle karşılanması ve en önemlisi sanayide ihracatçı olma konumuna yeniden yüksek oranlarda kavuşulması yapılacak işlerin ana başlıklarından sadece birkaçıdır.
Dış ticaret açığının önce azaltılması ve müteakiben ortadan kaldırılarak fazlaya dönüştürülmesi, ihracatın ithalatı karşılama oranının yükseltilmesi bu önemli iş kümesinin diğer önemli gerekleri…
Bütün bu gelişmeler paralelinde carî açık konusunun çözümü belirli olumlu bir yola girecektir.
Bütçenin açık vermesini devletin kendi önlemler paketi içinde karşılama yönteminin vergi artırmadan geçmesi, enflasyonu artırmada tetikleyici olur noktasında, farklı önlemler alınması zorunlu olacaktır.
Bunların en başında kamu harcamalarında tasarruf yapılması gelmektedir. Herkesin kabul ettiği bu gerçek kamu harcamalarının seviyesi ne olursa olsun, mutlaka tasarruf yapılması lüzumudur.
Bütün bu yapılması gerekenler ve daha fazlası nitelikli ve işinin uzmanı, deneyimli ekipler tarafından yapılırken görülecek olanlar;
- Piyasalarda güven oluşturulmaya başlandığı,
- Enflasyonla mücadelede adımlar atıldığı,
- Özellikle gıda enflasyonunun düşürülmeye başlandığı,
- Dış ticaret açığının azaltılmasına gayret edildiği,
- Cari açık üzerinde olumlu çalışmalarla bütçe açıklarının giderilmesine çalışıldığı,
izlenimlerini verecektir.
Piyasalarda; finans piyasaları, emtia piyasaları, değerli metaller vb. diğer piyasalarda oluşturulmasına başlanılan güvenin, devamlılığı ve istikrar içinde sürdürülmesi son derece önemli bir koşuldur, vazgeçilmezlerdendir.
Endeksler, sayılar bu yapılanların ölçülebilirliğini anlatan kriter belirleyicilerdir.
Tüketici Güven Endeksi’nin artması ticaretin hareketlendiğini, Satınalma Endeksi (PMI) benzer şekilde ekonomideki canlanmaları, CDS Primi yatırım ve borçlanmanın güvenirliğini belirtirken bunları sağlamanın gerektirdiği çalışmalarda hangisi önceliklidir sorumuz halâ tam yanıtını bulamasa da başlamak sonuç almaya giden yolun yarısıdır…
Yapısal Reformlar başlığı altındaki tüm yapılması gerekenlerin yerine getirilmesi bu süreçleri güçlendirecek, istikrar ve güvene dayalı sürdürülebilirliği sağlayacaktır. Ayrıca yüz yaşına erişmekte olan bir ekonomi yapısının yapısal reformlara gereksinimi her zaman olduğundan fazladır.
Elbette yapılması gereken işler, bunların öncelikleri, süreçleri bir yazıda, ki uzun bir yazı olmasına rağmen, özetlenebilecek kadar kısıtlı değildir. Ancak bu döngü başlatıldığında takip edenlerin doğal biçimde ve olması gereken şekilde yapılmaları art arda gelecek ve karşılaşılan kısa vadede oluşan çözümler bile umut kaynağı olacaktır.
Bunları yazmak, sıralamak, “Şöyle olacak-Böyle olacaktır.” Demek tabii ki kolay, yapmak ise elbette söylemekten, hatta yazmaktan daha zordur. Ama başlamak için bile yazmak kolaylaştırıcı olsa gerektir.
Böyle olsa da bir noktadan başlamak için geç kalınmamalıdır.
Her türlü siyasi görüşten, görüş farklılıklarından arındırılmış olarak, sadece ülke çıkarlarını ve insanlarımızı dikkate alan yaklaşımların, uzlaşma kültürü ile çalışılarak çözümlenebileceği ve bu çözüme ilişkin tüm çaba ve çalışmaların tamamen demokrasi sınırları içinde kalınarak, serbest piyasa ekonomisi kuralları içinde aranması gerekliliğini bir defa daha yinelemekte yarar var.
Kolay mı?
Değil…
Ama…
İmkânsız da değil…
Belki biraz romantik bir yaklaşım gibi görünebilir olsa da…