Hangi dünyada yaşayacağımıza biz karar verip seçeceğiz !
Deprem karşısında belki herkes gibi kendimi sorguluyorum, bir yandan bu kadar teknoloji, yapay zekalardan bahsederek, dünyanın gideceği yeni yerle ilgili yorumlar yapıyoruz. Hayallerimiz teknolojinin olanaklarıyla ortaya çıkan, herkes için daha yüksek refahın olduğu bir dünya… Sanalıyla, gerçeğiyle böyle bir dünya! Ama diğer yanda kafamızı öbür tarafa çeviriyoruz günümüz teknolojilerine ve çağdaş normlara uymayan binalarda yaşıyoruz, felaket anlarında haberleşip organize olamıyoruz ve hiç kimseye yardım edemiyoruz. Bırakın enkazda kalanları, soğukta kalanlara su ve yemek ulaştıramıyoruz. Yani neredeyse İlkel bir dünyanın içinde kendimizi buluyoruz.
Hangi dünyada yaşıyoruz
Acaba hangi dünyada yaşıyoruz, hangisi gerçek... Konu bizim yaşayacağımız dünyaya karar vermemiz. Kendi adıma rasyonel gerçekler ışığında, daha iyi bir geleceğe götürecek dönüşümler, çözümler, şirketlerin yarattıkları, başarılarını bu yüzden yazmaya çalışıyorum. Katma değer katmak, gazetemize, ülkemize, dünyamıza… Ama gerçekten bu seçimi ortaya koymamız gerekiyor. Bilim kurgu filmlerinin artık, kurgu olmadığını bir geleceği, tasarlanan bir geleceği yansıttığını hepimiz biliyoruz artık! O filmlerdeki gibi dünya bir süre sonra ikiye mi ayrılacak, teknolojiyi ve çağı yakalayan toplumlar, diğer yanda geri kalmış topluluklar... Yine bu filmlerindeki gibi, duvarlar ardındaki şehirlerde, ülkelerde yaşayanlar... Böyle bir seçime bu çağda karar vereceğiz.
Kalkınma ve eşitsizlik
Teknolojiye ve kalkınmaya erişimdeki eşitsizliklerin daha büyük sosyal ve ekonomik bölünmelere yol açması mümkün, ama buradaki geleceği biz yaratacağız. Hükümetler, kuruluşlar ve bireyler tarafından yapılan seçimler ve eylemler gideceğimiz geleceği yaratacak. Eğitim ve teknolojiye erişimi teşvik etmek, altyapıya yatırım yapmak ve ekonomik kalkınmayı desteklemek gibi teknolojik olarak gelişmiş ve az gelişmiş topluluklar arasındaki uçurumu kapatma gayretleri belki bu sonucun önlenmesine yardımcı olabilir.
Roketin içinde olmak!
Türkiye hangi trene bineceğine karar vermek zorunda diyeceğim ama işin kötüsü artık ortada tren de yok. Tam anlamıyla bir roket var, içinde olacağız ya da olmayacağız. Ya bu dünyaya katılacağız ya da geri kalmışlık sarmalında, dünyadan uzaklaşan bir ülke olacağız. Bugün bunları da atlatacak gücümüz var. Herkesin elbirliği vermesiyle… Ama gelecek için artık adım atmak gerekiyor. Ya bu yeni gelişmiş dünya roketinin içinde olacağız ya da eski dünyada kalacağız. Üstelik bunu kendimiz yapmak zorundayız, çünkü gelişmiş ülkelerin bu ‘oyunda’ dünyanın diğer ülkelerine yardım etmek gibi de çok niyetleri olduğu söylenemez. İnsanı, teknoloji geliştirmek, girişim ekonomisine yatırım yapmak zorundayız.
Depreme başarılı ülke tecrübeleri
Deprem ve ona karşı dayanıklı yaşam alanları tasarlamak bir planlama ve strateji konusu. Bu konuda Japonya, ABD, Yeni Zelanda gibi ülkeler başarılı stratejileri ile ön plana çıkıyor. Onların deneyimlerine baktığımızda oluşturdukları öncelikleri şöyle sıralayabiliriz:
- Bina yönetmelikleri ve sismik tasarım standartları: Bunlar, yeni binaların depremlere dayanacak, hasar ve çökme riskini azaltacak şekilde inşa edilmesini sağlıyor.
- Sismik araştırma ve izlemeye yatırım: Bu, farklı bölgelerin karşılaştığı depremleri ve sismik tehlikeleri daha iyi anlamaya yardımcı oluyor.
- Acil durum hazırlık planları ve tatbikatları: Düzenli tatbikatlar ve hazırlık planları, bireylerin ve kuruluşların bir deprem durumunda etkili bir şekilde müdahale etmesine yardımcı olabiliyor. Bunu kısmı seferberlik gibi planlamak önemli. Kamu, askeri güçler yanında, sivil güçlerin nasıl yönlendirileceği, hazır araç-gereç kaynaklarının kullanımı. Örneğin şirketlere zorunlu araç tahsisi gibi…
- Erken uyarı sistemlerine yatırım: Bunlar, bir deprem meydana gelmeden önce kritik saniyeler içinde uyarı vererek insanların kendilerini korumak için harekete geçmesine olanak tanıyabiliyor.
- Mevcut binaların güçlendirilmesi: Eski binaları depreme daha dayanıklı hale getirmek için yükseltmek, hasar ve çökme riskini azaltmaya yardımcı olacak.
Bunlar, bir ülkenin deprem planlamasındaki başarısına katkıda bulunan birçok faktörden sadece birkaç örnek. Vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için tüm ülkelerin depreme hazırlık ve müdahale çabalarını sürekli olarak değerlendirmesi ve iyileştirmesi önemli.
Bu teknolojiler can kurtarıyor
Bu teknolojiler çok kolay ve herkesin bildiği, ama maliyetler, ekonomik gerekçeler gibi pek çok nedenle uygulanmıyor. Oysa bunların büyük bir zorunluluk haline gelmesi gerekiyor. En azından hastane, havaalanı, kamu tesislerinin artık bu standartlara uygun, yeni malzemelerle yapılması gerekiyor. Çoğu da yerli olarak üretilebiliyor.
Zenim teknolojileri: Bu teknoloji, bir binayı zeminden izole etmek ve sismik enerjinin yapıya iletimini azaltmak için esnek malzemeler.
Sismik sönümleyiciler: Bunlar, sismik enerjiyi emmek ve dağıtmak için bir binaya monte edilen amortisörler veya hidrolik sönümleyiciler gibi cihazlardır.
Betonarme Çerçeveler: Betonarme çerçevelerin çelikle güçlendirilmesi, sismik kuvvetlere dayanma yeteneklerini artırabilir ve çökme riskini azaltabilir.
Burkulma Önleyici Destekler: Bunlar, sismik enerjiyi emebilen ve dağıtabilen ve binanın çökmesini önlemeye yardımcı olan özel çelik destekler.