Halit Refiğ’i bir ekim ayında kaybetmiştik

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK

Halit Refiğ aramızdan ayrılalı 12 yıl olmuş. İçinde bulunduğumuz ayın 11’inde kaybetmişiz 1934 doğumlu ustayı. Aynı yılın (2009) Nisan ayında, sağlığı yerindeyken onun için Ustalara Saygı etkinlikleri kapsamında Halit Refiğ’e Saygı gecesi düzenlemiştim.

Aralarında ‘Gurbet Kuşları’, ‘Haremde Dört Kadın’, ‘Aşk-ı Memnu’, ‘Yorgun Savaşçı’, ‘Teyzem’, ‘Hanım’ ve ‘Karılar Koğuşu’nun da bulunduğu birçok film-televizyon dizisinin yaratıcısı Halit Refiğ’i, dostları ve çeşitli dönemlerde birlikte çalışmalar yaptığı sanatçı arkadaşları anlatmışlardı. Ali Gültekin, Ali Saydam, Ani Pertan, Bengi Bugay, Can Ataklı, Can Gürzap, Çetin Tunca, Gülper Refiğ, Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, Fatoş Adiloğlu, Irmak Zileli, Nil Gürpınar, Nilüfer Aydan, Nur Onur, Pınar Tınaz Gürmen, Selim İleri, Sevda Ferdağ, Tanju Gürsu ve Tekin Özertem konuşmacılar arasındaydılar.

Halit Refiğ’in özellikle son yıllarda zamanının önemli bir bölümünü geçirdiği Burgazada ile Sapanca’da çekilmiş görüntüleri, ‘Karılar Koğuşu’ filminin final sahnesi ve yönetmen için hazırlanan belgesel niteliğindeki çalışmalardan kısa bölümleri de yansıtmıştık perdeye. Halit Refiğ’in öğretim üyesi-piyanist eşi Gülper Refiğ de, tanışmalarına neden olan ‘Aşk-ı Memnu’da kullanılan bir Chopin valsini yorumlamıştı.

Onu, söylediğim gibi 12 yıl önce bir Ekim ayında kaybettik, ama bugüne kadar geçen sürede ustanın evindeki sohbetlerimizde konuştuklarımızı hiç unutmadım. Çok sevdiği papağanı Gümüştüy, kedisi Afet ve sevgili eşi Gülper Refiğ’in hazırladığı beş çayları daima aklımda.

75 yaşındayken bir söyleşi yapmıştık “meslek hayatımda bana göre yaptığım en önemli iş, mesleğimin içinde en fazla tarihi öneme sahip film ‘Yorgun Savaşçı’dır. Onun ötesinde benim kendi maneviyatımla, dünyaya bakışım, düşüncelerim, duygularım açısından daha geç tarihlerde yaptığım filmler, erken tarihlerde yaptığım filmlerden biraz daha önde geliyor” demişti. Birkaç ay sonra da aramızdan ayrılmıştı bende unutulmayacak anılar bırakarak.

O söyleşiden bazı satırlarla ustayı rahmetle anmak istiyorum:

“Geçmişimin hesabını yaptığım zaman şunu düşünüyorum ki çok şanslı bir insanım. Dünyanın görmek istediğim bütün yerlerini gördüm, mesleğimde yapmak istediğim işlerin büyük bir kısmını yaptım. Yani şu an için niye şu tasarımı film haline getirmedim diye bir düşüncem yok. Film haline gelmemiş epeyi tasarım da var, ama içimde hiçbir ukde yok. Çünkü, film haline getirdiklerim, bende yeteri kadar bir doygunluk sağladı. Ve ömrümün geri kalan kısmını, huzur ve sükûn içinde geçirmek düşüncesindeyim. Yani mümkün olduğu kadar kalabalığın gürültü patırtısından, insanlarla itişmeden kakışmadan uzak, doğa ile kaynaşmış, sükûnet ve huzur içinde… En büyük mutluluklarımdan birini yine mesleğim sayesinde yaşıyorum. En büyük şanslarımdan biri eşim Gülper Refiğ’dir. Otuz beş yıldır evliyiz. Ve bana bir tercih hakkı verilse, ömrünün geri kalan kısmını geçirmek için bir yer seçeceksin dense Burgaz Adası’nı seçerdim.

Sözümün başında da ifade ettiğim gibi dünyanın büyük kısmını görme şansım oldu; Amerikası’ndan Japonyası’na; Çini’nden İngiltere’sine, Almanya’sına; Afrika’nın Kenya’sından Fas’ına; Rusya’sına, İranı’na… Çok şansım oldu. Ve bu şanslar hep, hep, hep bir şeyden oldu: Sinema, yani mesleğim. Bu mesleği seçmiş olmaktan ötürü 1968 yılındaki bir kriz dönemi hariç hiç pişman olmadım. Ve bugün, aradan bu kadar zaman geçtikten sonra ne iyi olmuş da sinemacı olmaya karar vermişim, diyorum. Sahip olduğum her şeyi, mesleğim sayesinde edindim.

Ben, bir hayat muhasebesi yapma durumu olduğunda kendimi olağanüstü şanslı bir insan olarak kabul ediyorum her bakımdan... Ama şunu da itiraf edeyim ki, bu bana korku da veriyor. Bunun bedeli ödendi mi yoksa biriken bir hesap var mı? Günün birinde karşıma çıkacak mı bu hesap? Bu bedelin ödenmesi meselesi beni gerçekten çok korkutan bir durum. Ama şu konuştuğumuz an itibariyle kendimi hayat karşısında son derece doygun ve tatmin olmuş hissetmekteyim. Hiçbir ukde yok içimde. Ve başta da söylediğim gibi şu andaki tek dileğim, arzum; gürültüden patırtıdan uzak, çekişmeden itişmeden uzak, doğada, doğayla kaynaşmış olarak sükûn ve huzur duyarak yaşamak.”

Her zaman sevgi ve saygıyla hatırlayacağım sizi Halit Bey. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hamburg izlenimleri 22 Kasım 2024
Benim Yalvaç’ım(*) 01 Kasım 2024