‘Hadımköy’ü duyan mühendis telefonu kapatırdı, şimdiki merkezimiz ‘cazibe’ yarattı
ALMANYA doğumlu Ercan Ataman, üniversiteye giriş döneminde tekstil mühendisi olan babasına planını açtı:
- Lojistik bölümünü düşünüyorum.
Babası karşı çıktı:
- Lojistik eğitimi için üniversiteye mi gidilir?
Ercan Ataman, babasının itirazına rağmen lojistik bölümüne girdi, öğrenciliği sırasında bir şirkette forklift kullandı. 22 yaşında üniversiteyi bitirdiğinde yolu Alman lojistik şirketi Birkart’la kesişti. Johann Birkart, Ercan Ataman’ın CV’sini okuyunca etkilendi:
- Senin CV benimle aynı. İzmir’de şube müdürü arıyoruz. Hem Türk, hem Alman kültürün var. Üstelik lojistik eğitimi almışsın. İzmir’de bizimle çalışmanı istiyoruz.
Ataman, teklifi aldığında dedesinin duasını anımsadı:
- Dedem, babamı Almanya’ya tekstil okumaya gönderirken memlekete dönsün diye dua etmiş. Babam memlekete dönmedi ama ben dönüyorum. Dedemin duası benimle tutmuş olacak.
İzmir’de çalışmaya başladı, Birkart’ın o dönemki genel müdürü Ataman’a süre biçti:
- Sen 6 ay sonra bu işi bırakır gidersin…
Ataman göreve başladığında Birkart İzmir zarar ediyordu:
- İzmir’deki 3’üncü yılımın sonunda Birkart dünyasının en başarılı şubesi olduk. O günlerde bordrolar dikkatimi çekti. Alman şube müdürü 5 bin 500 mark maaş alırken benim maaşım 2 bin 200 marktı. Üst yönetimle görüştüm, maaşımı 5 bin 500 marka çıkarttırdım.
1995 yılında ayrılıp kendi şirketini kurmak üzere kolları sıvadı. Annesi iki yazlık daire satıp, parasını Ercan Ataman’a sermaye olarak verdi:
- Birkart üst yönetimine, “Kendi şirketimi kuruyorum ama size rakip olmam. Hatta size iş de getirebilirim” dedim. İzmir’de 3 kişi ile yola çıktım. Sonra İstanbul şubesini açtık.
2000 yılında Birkart’ın işleri bozuldu, Johann Birkart, Ercan Ataman’ın kapısını çaldı:
- Gel şirket evliliği yapalım.
Ataman, birleşme teklifine sıcak bakarken Türkiye’de banka krizi patladı. Birkart, Türkiye’den ayrılmayı gündemine aldı. Ataman, eski şirketinin yönetimini ikna etmeyi denedi:
- Merak etmeyin, ortam düzelir…
Birkart yönetimi, şirketin Türkiye organizasyonunun yüzde 75’ini Ataman’a sattı. Bu durum Ataman’ı gururlandırdı:
- Dünya devi bir şirketin Türkiye’deki şirketini satın alıyorum. Oysa genelde yabancılar Türkiye’deki şirketleri alırlar. Ben tersini yapmış oldum.
2006 yılında Birkart’ı Almanya’da Logwin adlı şirket satın aldı. Logwin yönetimi, Ercan Ataman’a teklifte bulundu:
- Biz Birkart Türkiye’deki yüzde 75 hissenizin tümünü almak istiyoruz.
Masaya oturdular, çok geçmeden el sıkıştılar:
- Birkart Türkiye’nin yüzde 75 hissesini aldığımın 7-8 katı bir değerle Logwin’e verdim. Kıta Logistics’i büyütmeye odaklandım.
Geçenlerde Hakan Güldağ, Şeref Oğuz, Servet Yıldırım ve Abdurrahman Yıldırım’la birlikte Kıta Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ataman’la Vadi İstanbul’daki şirket merkezinde buluştuk. Ataman, 28 yıllık şirket öyküsünü özetleyip ekledi:
- Çok büyüdük derken bir ara dayak yedik. Bunun üzerine istikrarlı yol almaya karar verdik. 1 aylık asker arkadaşlığı döneminde tanıdığım ve 1997’den beri birlikte yol aldığımız Emre Eldener CEO’luk görevini yürütürken Feray Abacılar’ı Murahhaz Aza olarak davet ettik.
Dijital lojistik dönüşümünde bankacıların kurumsal deneyiminden yararlandıklarının altını çizdi:
- 2019’da başlattığımız dönüşümde bankacı kökenli olan Feray Hanım ve CFO’muz Can Kadırgan’ın tecrübeleri bizim için çok faydalı oldu.
Feray Abacılar’ın kadın gözüyle şirkete çok önemli katkılarının olduğunu bildirdi:
- Feray Abacılar’ın dokunuşuyla kârlılığımız 3 kat, ciromuz 2 kat arttı. Son 3 yıldır sağlıklı ve muazzam büyüyoruz.
Şirketin merkezinin bulunduğu Vadi İstanbul’daki 750 metrekarelik ofis katını Feray Abacılar’ın yönlendirmesiyle pandemi sırasında aldıklarını kaydetti:
- Feray Hanım, “İşe almak istediğimiz endüstri mühendisleri merkezimizin Hadımköy’de olduğunu öğrenince telefonu kapatıyor. Hadımköy gençlere uygun değil” dedi. Şimdi İK bölümümüzün eleman arayışı, başvuruya dönüştü. Vadi İstanbul, “cazibe” oluşturdu.
Kıta Logistics özelindeki Hadımköy-Vadi İstanbul örneği, üniversiteli işsizler ordusunun altında yatan etkenlerden birini açıklıkla ortaya koyuyor…
Mühendis, fabrikanın ya da şirketin asıl faaliyet merkezinin bulunduğu yere gitmek istemiyor…
Üniversite mezunu, kent merkezinde bir çalışma mekanı ararken, fabrikalar bulundukları örneğin Hadımköy, Çerkezköy, Gebze gibi yerlerde eleman açığı yaşıyor…
- Biz buraya Kasım 2021’de taşındık. Arkadaşlar kahve içmeye Starbuks’a iniyordu. Murahhas Azamız Feray Abacılar, bir İtalyan kahve makinesi ile “barista” (kahve hazırlayıp sunan kişi) almamızı önerdi. Hemen hayata geçirdik.
Kahve makinesi ve “barista” etkisini paylaştı:
- Bulunduğumuz kata özel 250 metrekare terasımız var. Personelimiz kahvesini alıp terasta içiyor. Zaman kaybı da ortadan kalkıyor.
Ardından ekledi:
- Gençler Vadi İstanbul gibi bir ortamda daha motive çalışıyor…
- Türkçeyi sonradan öğrendim. Türkçe konuşmayı oldukça ilerlettim ama Türkçe yazmakta zorlanıyorum.
Ana dilinin Almanca olmasının etkisini şöyle paylaştı:
- Örneğin parayı Almanca sayıyorum. Hatırladığım rüyaları Almanca görüyorum.
20 TIR’ı depremzedeye yardım için tahsis ettik
- Eyüpsultan Belediyesi’nin organize ettiği yardım malzemelerini deprem bölgesine taşımak üzere tahsis ettik.
Daha sonra hizmet verdikleri büyük şirketlerin de depremzedeye yardım malzemesi göndermek üzere araç istediklerini kaydetti:
- Bir ara deprem bölgesine yardım götüren TIR sayımız 20’yi buldu.
Hani seneye ‘babanın öldüğü yaşta’ olacaktın
- Tolga Akyıldız beyin kanaması geçirmiş. Durumu hakkında bilginiz var mı?
Hemen Hürriyet’te yıllarca birlikte çalıştığımız Kanat Atkaya’ya sordum, yanıtı umutlu değildi:
- Abi durumu çok kritik. Dua ediyoruz…
Birkaç saat içinde üzücü haber geldi:
- Tolga Akyıldız’ı kaybettik…
Tolga’nın 50 yaşında vefat etmesi üzerine babası, meslektaşımız Erhan Akyıldız’ı anımsadık:
- Erhan Akyıldız vefat ettiğinde 51 yaşındaydı.
Baba mesleğini seçen Tolga, oldukça erken yaşlarda Blue Jean Dergisi’ni yönetti, müzik dünyasında otorite isimler arasına girdi.
Biz “Tolga, babası gibi bu dünyaya erken veda etti” diye düşünürken önceki gün meslektaşımız Süleyman Sarılar’ın sosyal medyadaki paylaşımını gördüm:
- Tolga, geçen hafta Nişantaşı’nda karşılaştık, ayak üstü sohbet ettik. Sana, “Sağlık, sıhhat nasıl?” diye sordum. “Aman be abi, bir yıl sonra babamın öldüğü yaştayım” yanıtı verdin.
Hani seneye babanın öldüğü yaşta olacaktın sevgili Tolga?
Sana Allah’tan rahmet diliyorum…
Mekanın cennet olsun…