Güven unsuru
Epey zaman önce, daha meslekte çok fırın ekmek yemem gereken zamanlarda, uçakta yanımda oturan bir ak saçlı ABD vatandaşı kişi anlatmıştı.
ABD şirketi sahibi bir iş insanı, önemli iş görüşmeleri yapıp olası işleri gerçekleştirip bağlamak için Japonya’ya gitmiş.
Muhatabı Japon iş insanı onu mükellef bir şekilde ağırlamış ve golf oynamaya götürmüş.
Golf oyunu ve ağırlamalar ikinci ve üçüncü günlerde de devam edince bizim Amerikalı iş insanı dayanamayıp sormuş.
“Beyefendi, misafirperverliğinize hayran kaldım amma ne zaman iş görüşeceğiz?”
Japon iş insanının cevabı çok basit ve naif olmuş, “Görüşüyoruz.“
Bu hikâyenin ne kadar gerçek ya da ne kadar kurgu olduğunu bilmek olanaksız.
Ancak gerçek olan şu var ki “Güven Unsuru” birçok iş ilişkisinin temelini atabileceği gibi ortaya çıkabilecek güvensizlik unsuru da olası işlerin temeli çıkmadan buraya dinamit koyabilir.
Yanılmıyorsam birkaç yıl önce okuduğum ve arşivlediğim bir yazıda “ Güvenin tek bir tanımı yoktur. Sezgisel olarak bildiğimiz ve araştırmaların çoğunun desteklediği şey, güvenin sistemlerde ve ilişkilerde görülen sosyal, politik ve psikolojik faktörlerin karmaşık bir biçimi olduğudur. Güven bilişsel, duygusal ve davranışsaldır ve onu tam olarak anlamak indirgemeci değil bütünleştirici bir süreçtir ” deniliyordu.
Güvenin bilişsel, duygusal ve davranışsal olması durumuna tamamen katılıyorum.
İhracatçı olarak bu konuda işimiz oldukça zor.
Çünkü küresel köyün pazarında, farklı coğrafyalarda farklı kişiliklere ve kültürlere sahip insanlarla muhatap oluyoruz.
Cezayir’de karşılaştığınız sosyal ilişkiler hemen yanındaki Fas’ta aynı olmuyor.
Hemen kuzeyde ve çok da uzakta bulunmayan İspanya bize çok amma bir hayli çok değişik bir insan profili sunuyor.
Daha yukarı çıkıp İskandinav ülkelerinin insanlarına baktığımızda gördüğümüz insan profili ve sosyal ilişkiler ise “Nasıl bu kadar değişikler” diye düşündürtecek kadar farklı olabiliyor.
Biz ihracatçı olarak ne yapmaya çalışıyoruz?
Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi “Onu alma, beni al.”
Başka bir deyişle “Tedarikçini değiştir, ihtiyacın olan ürünü ondan alma benden al” diyoruz.
60 ülkeyi geçen ihracatçılık seyahatlerimde ABD’den Japonya’ya İskandinavya’dan Afrika’ya kadar geniş bir yelpazedeki insanları tanıma şansına eriştim.
İş ilişkilerimiz bitmiş bile olsa, uzaktan uzağa da olsa kişisel ilişkilerimizin devam ettiği birçok kişiyi sayabilirim.
Bu geniş yelpazenin insanları ile ilişkileri nasıl yönettiğimi sorarsanız…
Dikkat ettim, gözlem yaptım ve uyum sağladım.
Aklımızda tutalım ve sakın unutmayalım.
Olası müşterilerimizin kararlarında bize yönelik ve olumlu değişiklik yapmaları için ihtiyacımızın olan güvenin oluşması zaman alır.
Sabırlı olun…
Sizin “Onu alma, beni al” şarkınıza katılabilmeleri için size güven duymaları gerekir.
Bugün farklı bir ortam olan e-ticarette bile her sitede güven unsurunun vurgulandığını görebilirsiniz.
Bir ara yine yazmıştım, internette “ Business etiquette” diye aratıp bulduklarınızı okuyun.
Faydası çoktur, nezaket denilen şey komşu teyzenin adı olmaktan çıkıp hayatımıza girer.