Güneş enerjisi santralleri sadece çatılarda mı kurulur?
Başta enerji yoğun sektörler olmak üzere hemen her iş kolunda yenilenebilir enerjiye yönelik farkındalık ve yatırımlar artıyor. Enerji maliyetlerinin işletme giderleri içerisindeki payı her geçen gün artarken, sanayiciler “öz tüketimin yüzde 10’unu bile üretsem kârdır” düşüncesinde haklı olarak.
Enerji maliyetlerinin yüksek olduğu sektörler sadece sanayi işkolları değil kuşkusuz. Turizm sektörünün de en önemli maliyet kalemleri arasında enerji var. Çatı büyüklükleri sanayi kuruluşlarına oranla çok daha az olan oteller, dış yüzeylere uygulanan güneş enerjisi panelleri ile öz tüketimin kayda değer bir bölümünü üretebiliyor.
HYATT’TAN ÖRNEK PROJE
İzmir’de 2021 yılında hizmete giren Hyatt Regency Oteli, duvar tipi güneş enerjisi santrali uygulaması ile dikkat çeken bir başarıya imza atmış. Otelin başarılı Genel Müdürü Zafer Canbaz ve Pazarlama Direktörü Gözde Kaydırak ile buluşmamızda bu konudan söz açılmasa; belki de onlarca kez önünden geçtiğim otelin İstinye Park’a bakan cephesinde güneş enerjisi santrali olduğunun farkına bile varmayacaktım.
30 Kilovat kurulu gücündeki bu santral, otelin tüketiminin sadece yüzde 2’sini karşılasa da, özellikle kent merkezlerinde inşa edilen oteller için özgün bir örnek.
Ancak bu noktada kritik bir detaya da dikkat çekmek gerekiyor. Çatı ya da duvar tipi güneş enerjisi santrallerinin, yapıların mimari projelendirme aşamasında planlanması ve inşaat ile birlikte tamamlanarak devreye alınması gerekiyor. Başta yeni yapılacak ya da kentsel dönüşüme girecek binaların çatı planlarının güneşten azami derecede yararlanacak şekilde yön konumlandırmasına sahip olması da kritik önemde.
ÇATILAR BOMBOŞ AMA…
Ve elbette en önemlisi, çatıların ya da duvarların statik dirençlerinin güneş paneli kurulumlarına uygun inşa edilmesi gerekiyor. Hemen her gün okuduğumuz / dinlediğimiz “Avrupa’da binaların çatılarında güneş panelleri var. Bizdeki binaların çatıları ise bomboş. Bu çatılardan enerji üretilse temiz enerji kurulu gücümüz katlanır” açıklamaları teorik olarak doğru olsa da, pratikte bir anlam ifade etmiyor.
Zira ülkemizdeki binaların ezici çoğunluğunun çatı statikleri bu panellerin taşıyıcı ekipmanlarının kurulumuna uygun değil. Bu noktada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın, yerel seçimler öncesinde gündeme getirdiği ve temiz enerji sektöründe büyük ilgi ile karşılanan bir projeyi yeniden anımsamanın tam zamanı…
Cemil Başkan, görev döneminde yeni yapılacak ve kentsel dönüşüme girecek tüm bina ve fabrikaların çatılarının; güneş enerjisi panellerinin kurulumuna uygun inşa edilmesini sağlayacaklarını belirtmiş, “Bu uygulamayı mimari projelerin onaylanması ve ruhsatlandırma aşamasında teşvik edecek kararlar alacağız. Uygulama İzmir’in tüm ilçelerinde geçerli olacak Son beş yılda çatı tipi GES kurulum maliyetlerinin ABD doları bazında yarı yarıya düşüş gösterdiğini biliyoruz. Bu projemiz ile yerli sanayimizin daha fazla katma değer yaratmasına ve ülkemizin sera gazı salınımının azaltılmasına katkı sağlayacağız” açıklamasında bulunmuştu.
DAHA AZ GÜNEŞ 5 KAT FAZLA ENERJİ
Bence sadece İzmir’de değil tüm Türkiye’de uygulanması gereken bir projeden söz ediyoruz. Neden mi? Türkiye coğrafyası güneş enerjisi konusunda dünyanın en şanslı ülkeleri arasında yer alıyor. Bu enerji sayesinde her tüketici, üretici olma şansına sahip olabiliyor. Türkiye’nin güneş enerjisinde en verimsiz bölgesi, Almanya’nın en verimli bölgesinden çok daha iyi performansa sahip.
Şu rakamlara bakar mısınız? 2024 sonu itibarıyla Almanya’nın güneş enerjisi kurulu gücü 92 bin Megavat (MW) seviyesine ulaşmış durumda. Bu ülkeden yüzde 60 daha fazla güneşlenme süresine sahip Türkiye’de ise güneş enerjisi kurulu gücü 19 bin MW seviyesinde. Yani…Almanya’dan çok daha verimli potansiyelimiz var ancak beş kat daha düşük kurulu güce sahibiz.
Cemil Tugay’ın bu dikkat çekici önerisinin tüm Türkiye’de bir “hükümet politikası” olarak uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Yenilenebilir enerji yolculuğunda son 15 yılda dikkat çeken bir başarı hikâyesi yazan Türkiye, birincil enerji kaynaklarında hâlâ yüzde 70 seviyesinde ithalata bağımlı durumda. Hâl böyle olunca yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretilen her birim enerjinin, karşılığı olan dövizin cebimizde kalması anlamına geldğini unutmamak gerekiyor.
Bizden yazması…