Gündem geçim dersine kayınca neler gözden kaçıyor?
Bir yandan emekli mitingleri düzenleniyor, diğer yandan enflasyonun nasıl düşürüleceği tartışılıyor.
Bir yandan ekonomik büyüme modelleri masaya yatırılıyor, diğer yandan hukuku öncelleyen her öneri duymamazlığa geliniyor.
Bir yandan AK Parti’de kimler görevden alınacak, yerlerine kimler gelecek diye adeta toto oynanıyor, diğer yandan iktidar cephesiyle muhalefet cephesi nasıl uyum içinde çalışırız diye kafa patlatıyor.
Bütün bu hengamenin ortasında ise hem bizi hem dünyayı yakından ilgilendiren gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye’deki “çevre meselelerinden” başlayalım:
Anayasa Mahkemesi (AYM), ülkenin en büyük çevre direnişlerinden birine sahne olan Artvin Cerattepe’de madenciliğin önünü açan çevresel etki değerlendirme (ÇED) olumlu kararını iptal etti.
Manisa Gördes’e bağlı Kalemoğlu köylülerinin köye bitişik ormanda nikel madeni şirketinin sondaj çalışmalarına karşı direnişi büyüyor.
Aydın İdare Mahkemesi, Latmos Dağı bölgesinde faaliyet gösteren Kale Maden’in kapasite artışına yönelik izni iptal etti. İptal kararının ana gerekçesi maden ocağının zeytinliklere, tarım arazilerini ve su rejimine olumsuz etkileri olarak belirtildi.
Bütün bu gelişmelerin sizce yeniden şekil verilmeye çalışılan hayvan hakları yasası kadar değeri yok mu?
Yahut dönelim dışarıya. Öyle çok uzaklara değil hem de misal Suriye sınırına.
Dr. Naim Babüroğlu şöyle bir paylaşım yaptı:
“Türkiye, hiç bir sorunu çözmeyecek gündemlerle (yeni anayasa gibi) enerjisini tüketirken;
-PKK/PYD terör örgütünün, Suriye'de 11 Haziran 2024'te sözde yerel seçim yapma planı var. Seçimin Cezire, Deyrizor, Rakka, Tabka, Fırat, Menbiç ve Afrin'in Şehba bölgelerinde yapılması planlanıyor.
- Böylece PKK, ABD'nin projesi gereği Suriye'de öncelikle özerk bir statü oluşturacak, ardından bağımsız devlet kurma planını yürürlüğe koyacak.
- Türkiye-Suriye-Irak sınırı boyunca PKK/PYD demografik yapıyı değiştirdi. Arap nüfus Türkiye'ye geldi. Türkiye, Suriyeli sığınmacıları gönderseydi, PKK bu bölgede seçim de yapamaz, işgali de kolaylıkla sürdüremezdi.”
Sahi geçen seneki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bu seneki yerel seçimlerde de en önemli gündem maddesi olan “göçmen” sorunu tamamen gündemimizsen çıktı mı?
Bu arada bir generalin arabasıyla Suriyeli kaçak taşıyan silahlı kuvvetler mensuplarını da unutmamak gerekiyor.
Konunun bir başka boyutu ise Türkiye ile Irak arasında imzalanan anlaşmalar. “Kalkınma Yolu” projesinin gücen içinde hayata geçebilmesi için Irak-Türkiye sınırının yüzde yüz güvenli hale gelmesi gerekiyor. O yüzden Irak’ın kuzeyinde Türkiye, silahlı kuvvetleri ile yerleşik güvenlik noktaları oluşturuyor. Bu durum muhtemelen ABD Başkanlık seçimlerinin ardından daha da netleşip, gelişecek.
Yani gündem ne kadar “geçim derdine” indirgenmiş olsa da çok önemli adımların atıldığı bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç boyunca alınacak kararlar, atılacak adımlar geçim derdi olsa da olmasa da hepimizi çok yakından ilgilendirecek gelişmelere yol açacak.
Başka bir sınır komşumuzdan başka bir örnek vereyim.
Gürcü Hayali Partisi'nin hazırladığı "Yabancı Etkinin Şeffaflığı" yasa tasarısı, muhaliflerin karşı çıkmasına ve ülkede protesto edilmesine rağmen 14 Mayıs'taki nihai oylamada, 30'a karşı 84 oyla kabul edilerek yasalaşmıştı. Yasa, fonlarının %20'sinden fazlasını yurt dışından alan tüm kuruluşların yabancı etki ajanı olarak kayıt yaptırması ve buna uymayanların para cezasına çarptırılmasını öngörüyor. Şimdi benzer bir yasa çalışması Türkiye’nin gündeminde. Peş peşe alınacak kararlarla getirilecek çeşitli uygulamalarla Türkiye’de daha “sıkı” bir yönetim dönemine girilecekmiş gibi görünüyor.
Ekonomik krizi siyasi kazanım için kullanmaya çalışanların bu noktalara da dikkat etmesi gerekmiyor mu?