Gün dayanışma günüdür
Sözün bittiği yerdeyiz. Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşıyor. Binlerce kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi enkaz altında çıkarılmayı bekliyor.
Bu depremde binalar çökmedi, mahalleler çöktü; kentlerimiz ve çarpık kentleşme modelimiz çöktü. Bu büyük çöküntüye yol açan nedenleri, yapılan yanlışları ve bugüne kadar yapılması gerektiği halde bir türlü yapılmayan doğruları konuşacak çok zamanımız olacak. Ancak şu anda acil aksiyon zamanıdır. Yaralar sarılması; ama öncelikle insanların kurtarılması için harekete geçilmesi, güçlerin birleştirilmesi ve tüm imkanların seferber edilmesi gerekiyor.
Bu yönde kayda değer çabalar var.
Toplumun her kesiminde depremzedelere bir şekilde ulaşma çabası var. Birçok şirket yardım için harekete geçti. Sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve belediyeler en temel ihtiyaçları karşılayabilmek için seferber oldular. Üniversitelerde öğrenciler yardım zincirleri oluşturdular. Ama tüm bu alkışlanacak çabalara rağmen bu yazı yazıldığı an itibariyle hala ulaşılamayan binlerce vatandaşımız, hala barınma ve gıda sıkıntısı çeken yurttaşlarımız vardı.
Toplumda filizlenen dayanışma duygusunu daha güçlendirerek sürdürmek gerekiyor. Devletin ise tüm imkanlarını kullanması ve bu asil dayanışmanın önünü açması, destek olması ve rehberlik yapması gerekiyor.
Bu gazete “ekonomi” gazetesidir. Ve bu sayfada normalde ekonomi üzerine yazılar yer alır. Enflasyon yüksek çıkmış, borsa çakılmış, dış ticaret açığı rekor kırmış. Bunları konuşurduk. Yine konuşuruz ama depremde hayatını kaybeden 15 yaşındaki kızı Irmak’ın elini ilk gününden itibaren bırakmadan bina enkazının yanında bekleyen baba Mesut Hancer’in fotoğrafını görünce bunları konuşmak boş geliyor. Şu anda yapılacak şey enkaz altında kalanlara ulaşmak, enkaz üzerinde olanlara ise süratle destek olmaktır.
Gazetemizin dünkü “Bu Çığlığa Ses Verin!” çağrısında söylendiği gibi “En büyük gücümüz toplumsal dayanışmadır.”