Gümrükte gündem 2025: İkinci Trump dönemi

Sercan BAHADIR
Sercan BAHADIR Gümrükte Gündem

Yılın son günlerindeyiz. Gümrük ve mali mevzuat açısından yılın son günleri her zaman farklı bir heyecan ve telaş ile geçer. Birçok düzenleme yeniden güncellenerek yayımlanır. Vergiler yeniden değerleme oranı ile artar. Zaman zaman yeni bir vergi ya da uygulama yine yılın son günü yayımlanan düzenlemeler ile hayatımıza dahil olur. Bu camia için yeni yıl, normal bir işe sahip vatandaş ile karşılaştırılamayacak kadar daha farklı bir heyecanla geçer. Çok fazla düzenleme bir güne sığdırıldığı için de hem düzenlemeleri anlamak hem de mevcut işleri değişen mevzuata göre yapmak tam olarak bu heyecanı ve tabii stresi de yaşatır. Her sene bu düzenlemelerin son güne kalmaması talep edilir ama yine de bu düzenlemelerin yayımlanması son güne kalır. Bu sene de öyle olacağı anlaşılıyor.

Dış ticaret rakamları açısından da yılın sonu önem arz eder. 2024 yılı Ocak-Kasım döneminde, ihracat 238 milyar 486 milyon dolar, ithalat ise 311 milyar 703 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu ay 29 milyar dolar gerçekleşirse, ihracatımız için 2024 yılı hedefimiz olan 267 milyar dolara ulaşacağız. Düşük kur ve yüksek maliyet ile tüm yılı geçiren ihracatçılarımızın yıl sonu bu hedefi tutturmaları, hatta hedefi aşıyor olmaları oldukça önemli.

 

Yılın son yazısında farklı bir konuyu ele almak istiyoruz: İkinci Trump dönemi… Tüm dünyada siyasal ve politik olarak ABD seçimi izleniyor. Seçilen Başkan Trump olunca da konu daha çok ticaret savaşları, korumacılık ve ek gümrük vergileri olarak öne çıkıyor. Seçim kampanyası ve bir önceki dönemi de dikkate alarak küresel ağımızdan yararlanarak bir analiz paylaşıyoruz.

İkinci Trump dönemi 20 Ocak’ta başlıyor

Cumhuriyetçi aday ve eski Başkan Donald Trump, ABD'nin 47. başkanı olmak için gereken seçici kurul oylarını kazandı. Trump, 20 Ocak 2025'te resmen göreve başlayacak. ABD, uluslararası ticaret dinamiklerini şekillendirmede önemli bir rol oynuyor. Bu seçimin sonucunun ise ticaret politikaları, küresel ortaklıklar, tarife yapıları ve genel ekonomik manzara üzerinde hem yurt içinde hem de yurt dışında önemli bir etkiye sahip olması bekleniyor. Çünkü Trump'ın ilk başkanlık döneminde (2017-2021), ticaret politikası ve tarifeler, yönetimin ekonomik gündeminin merkezi olmuştu ve ABD'nin uluslararası ticaret yaklaşımında önemli bir değişiklik yaratmıştı.

Ayrıca Trump, 2024 seçim kampanyasında tarifeleri kritik bir unsur olarak kullanmaya devam etti. Kampanyası sırasında, ABD'ye ithal edilen tüm mallara en az %10 oranında bir tarife uygulama ve Çin (%60) ve Meksika (%25+) gibi ülkelere ek tarifeler getirme arzusunu dile getirdi.

Çin’den ithal edilen tüm temel malları aşamalı olarak kaldırmayı içeren 4 yıllık bir planı öne sürdü. Hangi malların "temel mallar" olarak kabul edildiğini belirtmemekle birlikte, özellikle ilaç ve medikal teknolojik (MedTech) ürünler hakkında paylaşımlarda bulundu. Ancak birçok MedTech ürünü sadece Çin’den ithal edilmediği için bu yaklaşımın Çin dışındaki ek üretim yerlerini de etkileyebileceği değerlendiriliyor.

Bu kapsamda, 1994 yılında imzalanan İlaç Ürünleri Ticaret Anlaşması (Pharma Anlaşması olarak da bilinir), WTO üyeleri arasında ilaç ürünleri ve kimyasal ara ürünler üzerindeki tarifeleri ortadan kaldırıyor. Fakat Trump’ın yaklaşımı bu anlaşmanın da varlığını ve işlerliğini sorgular hale getirecek gibi gözüküyor. 

Ne gibi önlemler bekleniyor?

Trump dönemi ticaret anlayışı “America First Policy”, yani ilk öncelik Amerika yaklaşımı üzerine kuruluyor. Bu bakış açısı ile de Amerika'nın ticaret açığını azaltmak ve ekonomik avantaj yaratacak ya da ekonomik çıkarlarını korumayı amaçlayacak yeni önlemler getirmesi bekleniyor. Bunun ilk adımı olarak, Çin'den yapılan tüm ithalatlara %60 veya daha yüksek tarifeler ve Çin’in “en çok kayrılan ülke” statüsünün kaldırılması gibi stratejik bir karar alması planlanıyor. Böylece, en çok ticaret açığı verdiği ülke olan Çin’den ithalatı azaltarak Çin ile olan ticaret dengesinin lehine çevrilmesi isteniyor. Sadece Çin hedeflenmiyor tabii. Çin dışında da ABD'ye ithal edilen tüm mallara %10-%20 veya daha yüksek genel bir gümrük tarifesi bekleniyor.  Bunun için de ülkelerle “Karşılıklı Ticaret Anlaşması” yapılması hedefleniyor.

Seçim dönemi ajandasında bunlara ek olarak, Trump hükümetinin Çin'in Meksika üzerinden dolaylı pazar erişimini önlemek için ABD-Meksika-Kanada Anlaşması'nı (USMCA) yeniden şekillendirmek de yer alıyor. Bu anlaşmayla Amerika pazarına daha düşük vergi ile dolaylı olarak ithal edilmesinin önüne geçilmesi isteniyor. Yine diğer bir stratejik düşünce de ABD'yi Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi'nden çekerek veya bu ekonomik çerçeveyi ABD lehine olacak şekilde yeniden düzenleme düşüncesi de yer alıyor.

Tablodan da anlaşılacağı üzere ABD en çok ticaret açığını (ithalat ile ihracat arasındaki fark) Çin ve Meksika ile yaşıyor. Ticaret açığı büyüklüğüne paralel ek gümrük tarifeleri ve önlemlerinde de olacağı anlaşılıyor. Bu ülkelerin birçoğu hem ilaç hem de MedTech ürünleri için oldukça önemli. Örneğin, MedTech ürünler için Meksika; ilaç ürünleri için ise İrlanda öne çıkıyor.

“Ticaret Adaletini Yeniden Sağlama Yasası” geliyor

14 Kasım'da, Temsilciler Meclisi Çin Seçim Komitesi Başkanı John Moolenaar tarafından yeni bir tasarı sunuldu. Tasarı, Trump'ın Dışişleri Bakanı adayı Marco Rubio tarafından önerilen senato önlemiyle uyumlu hale getirildi. Bu, Çin’e yönelik alınacak önlemler için yasal alt yapının oluşturulması anlamına geliyor. Bu yasa tasarısının adı “Ticaret Adaletini Yeniden Sağlama Yasası”.

Bu düzenleme, Çin'i “en çok kayrılan ülke” statüsünden çıkarması ve Çin ürünlerine otomatik olarak tarifeleri artırmasını öngörüyor. Böylece, tarifeleri burada kodladığı Çin için yeni bir tarife sütunu oluşturuluyor. Bu yeni sütunun, stratejik olmayan mallar için minimum %35 ad valorem (malların veya işlemin tahmini değerine orantılı olarak) tarife ve tüm stratejik mallar için minimum %100 ad valorem gümrük tarifesi oluşturması hedefleniyor.

Yeni tarife sütunu oranlarının beş yıl içinde kademeli olarak şu şekilde uygulanması bekleniyor: Birinci yılda tarife artışının %10'u, ikinci yılda artışın %25'i, dördüncü yılda artışın %50'si ve beşinci yılda artışın %100'ü uygulanacak şekilde planlanıyor. Tasarıda listelenen stratejik mallar, “Biden Yönetiminin İleri Teknoloji Ürün Listesi” ve Çin'in “Made in China 2025” planına dayanıyor.

Ne yapılmalı?

İkinci Trump dönemi aynı ilk dönem gibi ticaret savaşları ve ABD’nin ekonomik çıkarlarını öne çıkaracak ilave gümrük tarifeleri ve ekonomik misillemelerin olduğu bir dönem olacağı anlaşılıyor. Hatta bu dönem bir önceki dönemle kıyaslandığında daha stratejik ve yasalar ile desteklenen bir kararlılıkla gerçekleşeceği anlaşılıyor. Pandemi sonrası küresel tedarik zincirindeki kırılmalardan hala toparlanamamışken; buna ilave olarak bölgesel sorunlar (Rusya-Ukrayna savaşı, Süveyş Kanalı sorunu gibi) nedeniyle tedarik zinciri yollarının kullanılamadığı ya da maliyetli tedariklerin yapıldığı bir dönemde tekrar Trump yönetiminin gelmesiyle, ticaret yollarını yeniden düzenleyen ve ekonomik misillemeler ile dış ticaretin maliyetlerini artıran bir döneme girdiğimizi anlıyoruz.

Bu nedenle, ABD ile ticaret yapan şirketlerin vergi ve tedarik zinciri çerçevesinde ikinci Trump dönemini analiz etmesi gerekiyor. ABD ithalat ve ihracatına yönelik potansiyel etkileri değerlendirmek modellemek ve hafifletme stratejileri ile fırsatları konusunda uyum sağlamak için bir çalışma yapılması şart. ABD yerleşik birçok şirket yerli veya alternatif tedarik kaynaklarını değerlendirmek zorunda. Bu nedenle, ABD’ye tedarik yapan şirketlerin ihracat pazarı kaybı ile karşılaşmamak adına bu yeni vergilerle birlikte üretim planlamalarını da gözden geçirmesi gerekiyor. Ocak-Kasım dönemi verileri ışığında %9,8 artış göstererek yaklaşık 12.285.056.000$ rakamına ulaşan ABD’ye olan ihracatımız göz önüne alındığında, bu ek vergilerin ihracatçımızı etkileyeceği ortada.

ABD’nin bu yaklaşımı sadece ülkemizi değil, tüm dünyayı etkiliyor. Her bir ülkenin ya da ülke gruplarının benzer ithalat tarifelerini hayata geçirmesi söz konusu oluyor.  Bu konu bizim savaşımız değil, öncelikle bunun altını çizmek gerekiyor. Çünkü en önemli ticaret ortağımız AB üyesi ülkeler. Hem ithalatın hem ihracatımızın yarısı AB ile yapılıyor. Özellikle bu dönemde yaşadığımız ekonomik durgunluğa rağmen AB ile olan ticaret hacmimiz azalmıyor, aksine artıyor. Bu nedenle, AB ile aramızda bir ticaret savaşı çıkmadığı sürece dış ticaretimizin ciddi bir şekilde etkilenmesinin söz konusu olmadığı görülüyor. Ancak, gümrük birliğinin güncellenmesinin ve AB’nin yeni PEM’le birlikte yakın coğrafya ile ticaretini artırma düşüncesi nedenleriyle AB ve ABD arasında yaşanacak bir ticaret savaşının lehimize sonuçlar doğuracağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar