Gümrük Birliği’nin mi 25. yılı, AB kapısında beklemenin mi?
Acaba Avrupa Birliği’ne girer miyiz sözü demode mi değil mi, bilemedim.
Halkımıza bir anket yapsak sonucu ne olurdu, onu da bilemedim.
Duygusal cevap ağır basar gireriz diyenler mi çoğunlukta olurdu, yoksa mantığı öne çıkararak hayır giremeyiz mi denirdi bunu da bilemedim.
Gümrük Birliği’ne dahil olmamızın üzerinden tamı tamına 25 yıl geçti ya hani, bunun adını Gümrük Birliği’nin 25. yılı mı koymalı, yoksa AB kapısında beklememizin 25.yılı mı onu hiç bilemedim.
Gümrük Birliği Avrupa Birliği’nin genel bir projesiymiş gibi gösterilmesine rağmen, bizim dışımızda hiçbir ülkenin bu kategoride olmadığını da göz önünde bulundurunca, gerçekte sadece Türkiye için oluşturulmuş bir senaryo mu bunu da bilemedim.
Tüm sanayi ürünlerinde gümrük vergisi sıfıra inerken, işlenmemiş tarım, demir ve çelik ürünlerinin kapsam dışı bırakılmasını ve öyle devam etmesinin gerçekte kimin için alınmış bir karar olduğunu da bilemedim.
25 yıllık ortaklığımıza rağmen, halen Gümrük Birliği konusunda güncelleme talebimiz için kapı kapı bütün ülkeleri gezmemiz, onların bizi bu denli uğraştırmaları ne denli doğru onu da bilemedim.
Yine 25 yıla rağmen, Türkiye-AB ilişkilerini geliştirmeyi ve Gümrük Birliği'nin mevcut işleyişinin iyileştirilmesini tartışmak, daha doğrusu tartışılmak zorunda bırakılmak, Türkiye'nin Gümrük Birliği'nden daha fazla faydalanmasını sağlamak üzere, serbest ticaret anlaşmaları, kara yolu kotaları ve vize gibi sorunlara AB kanadının henüz çözüm bulamamış olması, ne kadar samimi, ne yalan söyleyeyim onu da bilemedim.
Avrupa Birliği üyesi olmadığımız için, her daim bizi yok sayıp ikili ülke anlaşmaları yaparlar mı, farklı ülkeler ile ortaklığa girerler ve biz kapsamın dışında kalır mıyız, bu işten zararlı mı çıkarız gibi endişeler ile yaşamamız ne denli, maalesef onu da bilemedim.
Ve son olarak, Avrupa Birliği’ne girmekten çok fikrini ve demokrasi anlayışını benimsemiş bir ülke vatandaşı olarak; üstelik 72 koşuldan 66’sını gerçekleştirmiş olmamıza, 25 yıl gibi önemli bir süreyi geride bırakmamıza ve bizden çok sonra sürece giren ülkelerin topluluğa girmesine rağmen, bu yoldaki umutlarımızı korumamız için tutunacak dalımız var mı, ne yazık ki onu da bilemedim.
Tüm bu soruların cevabını bulduğum gün, söz veriyorum bir kez daha yazacağım. Ne zaman mı olur? İşte onu da bilemedim.