Güle güle sevgili Demir Özlü…
“Bir Küçük Burjuvanın Gençlik Yılları”nı imzalattığım gün, dün gibi aklımda. Nasıl heyecanla, soluksuz okumuştum Derinlik Yayınları’ndan çıkan o incecik romanı.
Dostlarım teker teker gidiyorlar. Ölüm; bu sözcük, son yıllarda bir kaya denli ağır. Ölüm, Faulkner’in dediği gibi hayatın arka kapısı. Buradan çıkıp sessizce gidiyorlar teker teker. Önce, hâlâ oralardaymış gibi hissediyorsunuz, - arka kapı olduğunu bilmenize rağmen - “yoo, hayırr, yapmamıştır bunu, terk etmemiştir! diye düşünüyorsunuz, sonra gerçek, büyük bir sessizlik!
Ve Demir Özlü de gitti…
Demir Özlü, anayurdundan ayrı düşen bir yazarın anlatısı “İthaka’ya Yolculuk” ile 1997 “Dünya Kitap” Dergisi Yılın Kitabı Ödülü”nü alan usta isim; daha pek çok ödülün sahibi. 1970’lerin ikinci yarısında tanıyıp kitap imzalattığım ilk yazarlardan birisi.
O tarihlerde yine Dünya Gazetesi’ndeyim; sanat sayfasını hazırlayan Selim İleri’ye yardım ediyorum. Bir koşu Cağaloğlu meydanına çıkıp avukatlık bürosunda “Bir Küçük Burjuvanın Gençlik Yılları”nı imzalattığım gün, dün gibi aklımda. Nasıl heyecanla, soluksuz okumuştum Derinlik Yayınları’ndan çıkan o incecik romanı. 1960 sonrasının İstanbul'unda o dönemin genç sanatçıları, yazarları, onların sıkıntıları, umutları, aşkları...
Daha sonraki yıllarda pek sık görüşemedik; 1979’da gittiği Stockholm’den (12 Eylül’den sonra) 1989’a kadar ülkesine dönemediği için, bir de 10 yıllık ara girdi.
“Sürgün” sonunda Türkiye’ye gelişinin ardından Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Tünel Galip Dede Caddesi’ndeki merkezinde okurlarına açık ilk söyleşiyi ben yaptım. O tıklım tıklım salon da hep hatırımdadır.
Kimi zaman İstanbul’da kimi zaman Stockholm’de yaşadı. İstanbul’u da, şehirlerinden Berlin’i de, Stockholm’i de büyülü sözcüklerle anlattı… Ve, Kavafis’in o unutulmaz şiirindeki gibi nereye giderse gitsin kentleri peşini bırakmadı…
Kız kardeşleri Sezer Duru ve çok erken kaybettiğimiz Tezer Özlü Kıral da edebiyat ve çeviri dünyasının usta adları. Dünya Kitap 2009 Yılın Çeviri Kitabı Ödülü sahibi Sezer Hanım’ın eşi, yine erken yaşta yitirdiğimiz 2001 Dünya Kitap Yılın Telif Kitabı Ödülü’nü alan Orhan Duru’ydu. Tezer Hanım’ın eşi ise yönetmen ve sinemacı Erden Kıral…
Aralarında Adnan Özyalçıner, Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Ferit Edgü, Leylâ Erbil, Nezihe Meriç, Onat Kutlar, Orhan Duru, Yusuf Atılgan ve eleştirmen Doğan Hızlan’ın bulunduğu 50 Kuşağı’nın bu ustasıyla belki de en çok Frankfurt Kitap Fuarlarında görüştük. Bakın ne diyordu kuşağı için:
"Bizim kuşağımızda birbirimize karşı kıskançlık ve eteğinden çekme gibi bir tutum, eğilim asla yoktu. Hatta tam tersine birbirimizi anlamak, desteklemek bir arkadaşın daha iyi şeyler yazdığı bir dönemde bunu kıskanmamak, tam tersine takdir etmek yani olumlamak gerektiğini hissederdik. Sonra Baylan Pastanesi'nde ve 'a' Dergisi çevresinde, Şehzadebaşı'ndaki, Fatih'teki ve Atatürk Bulvarı'ndaki kahvelerde arkadaşlarla hep birbirimizi yetiştirmeye çalıştık. Okuduklarımızı birbirimize anlattık, müzakere ettik, tartıştık vs. vs. O davranış hep devam etti."
O da benim gibi Fatihliydi “Fatih'teki evimizin satılması ve yıkılması, yıktırılması falan filan… Dolayısıyla İstanbul'da hep evsiz hissetmişimdir kendimi. Şimdi ana-babadan kalma bir evde oturduğum halde esas evim olarak o Fatih'teki evi düşünüyorum. Benim konumum bu, kendi evime varamayan bir insanım ben” diyordu ve ben de aynı şeyleri yaşamıştım… Düş Öyküleri’nde Fatih’teki Ev’i okurken de çok etkilenmiştim.
Geçtiğimiz 9 Eylül’de 86 yaşına basmıştı. Yeni yaşını bu köşede kutlarken kendisiyle yaptığım eski yıllardaki bir söyleşiden alıntılara yer vermiştim. Şöyle demişti Demir Özlü:
“Daha ilk kitabımda 1958’de ‘Bunaltı’da, Eflatun’un kitabından almıştım; Sokrates diyordu ki Kriton’a ‘Bize ne herkesin söylediklerinden mutlu Kriton. Biz en akıllıların söylediklerine bakalım.’ Yani yine azınlık, ne azınlık diyorduk ona ‘mutlu azınlık...’
Benim yaşlarımda hayat daha kolay ve daha güzel. Tutkular azalıyor, yumuşuyor, hayat daha yumuşak bir hale geliyor. İnsandaki hoşgörü daha da derinleşebiliyor, genişleyebiliyor. Bundan çok memnunum.”
İstanbul’daki evinin telefon numarası hâlâ aklımda; sohbetlerimizi asla unutmayacağım, güle güle sevgili Demir Özlü.