Gücün meşruluğu önemlidir

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Trump gelir gelmez aklındaki planları uygulamak için hamle yapmaya başladı. Ancak meselenin düşündüğü kadar kolay olmadığını görüyor. Yaptığı uygulamalar ve aldığı kararlar sebebiyle ülke çapında protestolar büyürken, İtalya Başbakanı'nın Oval Ofis'te Trump'a karşı psikolojik üstünlük kurması dünya çapında haber oldu diyebilirim.

Devlet memurlarını değiştirmeye çalışmasından gümrük tarifelerine, Rusya-Ukrayna meselesindeki başarısızlıktan Fed ile kavgasına kadar Trump hem ABD hem de dünya için huzursuzluk kaynağı olduğunu kanıtladı. Şu ana kadar Türkiye'ye bulaşmadığı için şanslıyız.

Uzun zaman devlette çalışmış ve Amerikan devleti ile temasta bulunmuş biri olarak, Trump'a her şeyin kolay olduğuna dair intibaı veren manzaranın ne olduğunu merak ediyorum. Liderler güçlerini yasalardan alsalar da, bu şekilde güç kullanırken bile davranışları meşru olmalıdır. Yani "çok gerekmedikçe kullanılmaması gereken" ama kanundan kaynaklanan müdahaleleri alışkanlık haline getiren bir liderin toplum nezdinde itibar kaybedeceği açıktır. Aynı şekilde Merkez Bankası'nın "söz gücünün kalmaması" sebebiyle kanundan güç alarak yaptığı müdahalelerin başarısız kaldığı gibi. Eğer bireyler, kurumların davranışlarını meşru görmemeye başlarsa, kurumların müdahaleleri etkisiz hale gelir.

Trump'ın halini gören Çin sürekli elini yükseltiyor

Bundan başka Trump sadece talimat vererek işlerin çözülemeyeceğini anlayamamış gözüküyor. Şöyle ki, başkanlık kararı alarak mülkiyet hakları, insan hakları ve diğer haklarla alakalı kısıtlamalar yapmasının meşru tarafı olmadığı gibi, bazılarının uygulanabilme ihtimali de yok. Meksika Körfezi’nin ismini değiştirip Amerika Körfezi demesi gibi. "Golan Tepeleri’ni İsrail'e verdim" diye kararname imzalaması gibi. Bunların anlamı yok, meşru hiç değiller. Bu haliyle ABD'yi ve dünyayı büyük bir iç çatışmaya sürüklediğini biz buradan görebiliyoruz. Trump'ın bu halini gören Çin ise sürekli elini yükseltiyor.

Sözün özü şu: Devlet en kuvvetli çekenin tarafına doğru gelmiyor. Çünkü devleti her taraftan tutan birçok unsur var. Bu unsurların uyguladığı gücün bileşkesine doğru gidiyor devlet. Dolayısıyla ne tam liderin istediği yere ne de diğer unsurların istediği yere ya da yöne gidemez. İdeal olanı liderlerin diğer unsurları ikna ederek aynı istikamete bakmayı sağlamalarıdır. Böyle olmadığı zaman hem devlet hem de millet hırpalanıyor, liderin istediği gerçekleşmiyor.

Korkuyla yönetme, itaat isteği ve zorbalığın faturası büyük oluyor

Bundan başka devletin kuruluş felsefesine göre belirlediği hedefleri kendi hedefleriyle değiştirmeye kalkan liderler, bunda tam anlamıyla başarılı olamadığı zaman, tarih içinde kendini ispat etmiş başarılı uygulamaları bile değiştirmeye kalkıyor. Elbette bu son derece sancılı bir süreç yaşatıyor, insan hayatı ve değerler çiğneniyor. Lider "bu zamana kadar yanlıştı doğrusu bu" diye inat ettikçe meşruiyetini kaybediyor. Sevgi ve saygıyla değil, korkuyla yönetmeye başladığında, görev bilinci yerine itaat istediğinde, gücü doğruluk yerine zorbalık için kullandığında başarısızlık kaçınılmaz oluyor. Ancak bu sürecin faturası çok büyük oluyor.

Böyle davranan hiç kimse gücü elinde uzun süre tutamamış. Sonunda hedeflediklerini başaramadan tarih sahnesinden çekilmiş. Onların hemen arkasından çok uzun bir "fatura ödeme ve ödetme süresi" yaşanmış. Sanırım bizlere düşen görev, bunlar yaşanırken halis niyetle uğraşıp kazandıklarımızı kaybetmeden yola devam edip, değer yaratmaktan vazgeçmemek olacak.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Büyük yanılsama!!.. 19 Şubat 2025