Grup düşünüşü
Günümüz iş ortamında, insanların çalışmış oldukları kurumlarda yapılan çeşitli seviyelerdeki toplantılarda, ortaya konan görüşleri hızlıca kabul ettikleri, karşı görüş bildirmekten kaçındıkları veya topluluk psikolojisinden uzaklaşmadan uyum gösterdiklerini görmekteyiz. Bu durum sadece iş yaşamında değil, siyasi alanda veya birçok toplulukta da kendini göstermektedir. Özellikle kriz ve stratejik kararlar alınma dönemlerinde, böylesi bir uyumun nedenleri ve sonuçları incelendiğinde, birçok olumsuzluğun yaşandığı görülmektedir.
A.B.D.’li sosyal psikolog ve Yale Üniversitesi'nde uzun yıllar profesörlük yapmış bir akademisyen olan Irving Lester JANIS (1918-1990), grup karar verme süreçlerini ve bu süreçlerde yaşanan potansiyel yanılgıları inceleyerek, grup düşünüşünün organizasyonlar ve topluluklar üzerinde nasıl zararlı etkilere yol açabileceğini araştırmıştır.
Araştırmalarını özellikle yüksek riskli kararlar üzerinde yoğunlaştırmış, grup dinamiklerinin insanların düşünce ve davranışlarını nasıl etkilediğini anlamaya çalışmıştır.
Janis'in teorisi, grup kararlarının etkili olabilmesi için yalnızca fikir birliğine ulaşmanın yeterli olmadığını, eleştirel düşüncenin de grup karar sürecine dâhil edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Janis’in çalışmaları, özellikle politika, yönetim ve kriz yönetimi alanlarında önemli bir etki bırakmış; 1961’deki Domuzlar Körfezi Çıkarması, Vietnam Savaşı gibi olayların analizinde de kullanılmıştır.
Janis'in Grup Düşünüşü (Groupthink) teorisi, grup içindeki bireylerin, fikir birliği sağlama eğiliminde oldukları durumlarda, sağlıklı karar verme süreçlerinin bozulabileceğini öne sürer. Janis’e göre grup düşünüşü, grup üyelerinin uyum sağlama isteğiyle düşüncelerini ve kararlarını eleştirel bir süzgeçten geçirmeden kabullenmeleriyle ortaya çıkar.
Bu süreçte, grup üyeleri arasında farklı görüşlerin dile getirilmesi azalır, olası riskler göz ardı edilir, dış tehditler abartılır ve grup kendi düşüncelerinin en doğru olduğu konusunda yanıltıcı bir inanca kapılır.
Janis, grup düşünüşü sürecini şu özelliklerle tanımlar:
· Yenilmezlik İllüzyonu:
Grup, kararlarının başarısız olmayacağına dair aşırı bir güven duyar ve bu nedenle riskleri küçümser.
· Aşırı İyimserlik ve Risk Almaya Yatkınlık:
Grup üyeleri, başarılı olacaklarına inandıkları için daha büyük riskler alabilir.
· Ahlaki Doğruluk Hissi:
Grup, kendi pozisyonunu etik ve doğru olarak görüp dış görüşleri ahlaki olarak yetersiz bulur.
· Rasyonelleştirme:
Grup, kararın olumsuz yanlarını hafife alır veya tamamen göz ardı eder.
· Sosyal Baskı:
Grup içinde farklı görüş bildirenler üzerinde baskı oluşur ve bu kişiler susturulmaya çalışılır.
· Oto-sansür:
Bireyler, gruptan dışlanma korkusuyla düşüncelerini ifade etmekten çekinir.
· Fikir Birliği Yanılsaması:
Sessizlik, grup içinde fikir birliği varmış gibi yorumlanır.
· Koruyucuların Ortaya Çıkması:
Bazı grup üyeleri, lideri ve grubu koruma amacıyla aksi fikirleri susturmaya çalışır.
Janis, grup düşünüşünün özellikle güçlü liderlerin bulunduğu ve homojen gruplarda görüldüğünü belirtir. Ayrıca grup üyeleri, dış dünyadan izole olduklarında veya acil durumlarda karar alırken bu yanılgıya daha fazla düşebilirler.
Grup düşünüşünün neden olduğu olumsuzlukları önlemek için liderler ve grup üyeleri çeşitli stratejiler geliştirebilir. Bu yanılgıyı azaltmak veya önlemek için uygulanabilecek bazı etkili yöntemler:
· Liderin Tarafsız Kalması:
Grup lideri, kendi görüşlerini baştan belirtmekten kaçınmalı ve tarafsız kalmaya özen göstermelidir. Bu, grup üyelerinin özgürce ve eleştirel düşünmelerine olanak tanır.
· Farklı Görüşleri Teşvik Etme:
Grup üyeleri, karşıt görüşleri dile getirmeye teşvik edilmelidir. Farklı düşüncelerin ortaya konması, grup düşünüşü sürecinin doğal olarak kırılmasına yardımcı olabilir.
· "Şeytanın Avukatlığı" Rolü:
Toplantılarda veya tartışmalarda, bir veya birkaç kişi “şeytanın avukatı” rolünü üstlenerek her fikri eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirebilir. Bu rol, gruptaki herkesin kararları sorgulamasını sağlar.
· Bağımsız Alt Gruplar Oluşturma:
Karar verme sürecinde grup üyeleri farklı alt gruplara ayrılabilir ve her grup aynı problemi bağımsız olarak değerlendirebilir. Ardından grupların bulguları karşılaştırılır ve tartışılır. Bu yöntem, alternatif fikirlerin ortaya çıkmasını destekler.
· Dışarıdan Görüş Almak:
Karara doğrudan dâhil olmayan dış uzmanlardan ya da gruba ait olmayan kişilerden geri bildirim almak, grup içindeki kısıtlı düşünce yapısını genişletir.
· İkinci Bir Toplantı Düzenleme:
İlk toplantıdan sonra kısa bir ara verilip konunun yeniden gözden geçirileceği ikinci bir toplantı yapılması önerilir. Bu ara, grup üyelerinin farklı açılardan düşünmesini sağlar ve acele karar vermeyi engeller.
· Anonim Geri Bildirim Sağlama
Grup üyelerine fikirlerini anonim bir şekilde iletebilecekleri ortamlar sunmak, herkesin özgürce düşüncelerini paylaşabilmesini sağlar. Özellikle olumsuz geri bildirimlerde veya eleştirilerde bulunanlar için bu yöntem yararlıdır.
· Alternatif Senaryolar Üretmek
Grup, verilen bir kararın olumlu ve olumsuz olası sonuçlarını değerlendiren alternatif senaryolar geliştirmeye yönlendirilmelidir. Olası kötü sonuçların öngörülmesi, grup düşünüşünü engelleyebilir.
· Grup Çeşitliliğini Artırmak
Farklı geçmişlerden, uzmanlık alanlarından ve bakış açılarından gelen grup üyeleri bir araya getirildiğinde, daha çeşitli fikirler ortaya çıkar. Grup homojen bir yapıda olduğunda grup düşünüşü riski daha yüksektir, bu nedenle çeşitlilik önemlidir.
Bu stratejiler, karar alma sürecinde grup düşünüşünden kaynaklanabilecek hataları ve yanılgıları azaltmak için kullanılabilir. Eleştirel düşünme, çeşitlilik ve açık iletişim grup kararlarının daha sağlıklı ve objektif bir zeminde alınmasına yardımcı olabilir.
Kaynakça
Janis, I. L. (1972). Victims of Groupthink: A Psychological Study of Foreign-Policy Decisions and Fiascoes. Boston: Houghton Mifflin.
Janis, I. L. (1982). Groupthink: Psychological Studies of Policy Decisions and Fiascoes. Boston: Houghton Mifflin.