Greenwashing-Greenhushing
Dünyada iklim değişikliği ile ilgili hassasiyetin giderek arttığı bir dönemdeyiz. Ülkeler karbon salımını ve sera gazı etkisini azaltmak için önlemler alıyor, sıfır karbon salımı hedeflerini açıklıyor, temiz enerji, döngüsel ekonomi, sürdürülebilirlik konularında her platformda hummalı çalışmalar yürütülüyor. Herkes “yeşil dönüşüm” den bahsediyor.
Eski metinlerde ''yaşıl'' şeklinde yer alan “yeşil” sözcüğü öz Türkçe bir kelime. Kahverengi gibi yeşil de doğayı simgeliyor. Özellikle bahar aylarında ağaçların çiçek açması ve sararan yaprakların canlanması, tabiat ile yeşili özdeşleştiriyor. Yeşil, doğanın uyanışı, yeni bir başlangıç, tazelik ve umut çağrışımı yapıyor. Yapılan araştırmalarda, insanlara en fazla güven veren ve stres faktörünü en aza indirgeyen rengin yeşil olduğu ifade ediliyor. Doğanın rengi olan yeşil, aynı zamanda ilkbaharın da simgesi olması hasebiyle, hem psikolojide hem de görsel sanatlarda doğanın canlanışıyla birlikte iyimserliği ve umudu çağrıştırıyor. İklim değişikliğinin etkilerini azaltma gayretlerine de bu sebepten olsa “yeşil” ile başlayan birçok ifade ile anlam yükleniyor. Zira dünyanın istikbali bu gayretlerin “yeşerttiği” ümide bağlı. Bu çabaların bazısı samimi, bazısı ise yanıltıcı. Greenwashing ve greenhushing yanıltıcı yaklaşımı ifade eden iki terim.
Greenwashing (Yeşil Boyama/Yeşil Badana/Yeşil Yıkama), ürünlerin veya faaliyetlerin çevreye zararlı olmasına rağmen zararsız olarak gösterilerek, çevreye karşı daha duyarlı görünme gayretini ifade eden bir kavram. Literatürde 1980’li yıllardan bu yana kullanılan yeşil boyama kavramı, son 10 yıllık süreçte çevresel bilincin de gelişmesiyle tekrar gündeme geldi. Şirketlerin ve ürünlerin iletişim mecralarında yer alan, ispatlanmamış, doğrulanmamış, bağıntısız ve saptırılmış sürdürülebilirlikle ilgili söylemler green washing olarak adlandırılıyor. Kökeni ise “bir kirin üzerini boya ile kapatmak” anlamına gelen ve genelde politika alanında olumsuz durumlarda kullanılan “Whitewashing” kelimesinden geliyor. Bir başka idda Greenwashing kelimesinin Brainwashing (beyin yıkamak)’den türetildiği yönünde. Sürdürülebilirlik gündemde oldukça yeşil badana ile karşılaşma olasılığımız daha da artıyor. Ürünlerin ambalajlarında, tanıtım kataloglarında, reklamlarında çevreye zarar verip vermediğini belirten ifadeleri görüyoruz ancak bu ifadelerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda emin olamıyoruz. Marka değerini artırmak isteyen firmaların, varsa yeşil aklama davranışlarını azaltmaları gerekiyor. Avrupa Birliği Komisyonu, greewashing çerçevesinde olabilecek sahte beyanların önüne geçebilmek ve gerçekten çevre dostu olan ürünleri diğerlerinden ayırmak için Ekolojik Ayak izi gibi bazı yöntemler geliştirdi. Bu yöntemle, ürünlerin çevresel etkileri baştan sona izlenebiliyor, şirketler ürün ve hizmetlerinin çevresel etkilerini ölçebiliyor ve bu etkileri düşürebiliyor. Bu sayede de müşterilerine, çevre dostu olduklarını ispat edebilir hale geliyorlar.
Çevreci dernek Planet Tracker, dikkat edilmesi gereken yeşil aklama türlerini tanımlıyor ve örneklendiriyor. Greenlighting, yeşil yıkama bağlamında, bir şirketin operasyonlarının veya ürünlerinin özellikle sürdürülebilir bir özelliğini öne çıkarması anlamına geliyor. Bu, dikkati başka yerlere çekerek gözleri şirketin çevreye zarar veren faaliyetlerinden uzaklaştırmayı amaçlıyor. Bir diğer kavram olan “greenshifting”, şirketlerin iklim krizini tüketici davranışlarına indirgemesi ve sorumluluğu bireylere yüklemesi olarak açıklanıyor. Greenlabelling ise bu ambalajların ve etiketlerin aslında çevreci politikalarla alakası olmaması durumunu ifade ediyor. Greenrinsing, bir şirketin çevreyi korumak için gerçekte olduğundan daha fazlasını yaptığına inandıran davranış veya faaliyetlerine işaret ediyor.
Yeşil dönüşüm ile ilgili alanlarda kullanılan bir diğer kavram ise “greenhushing”. Akademisyenler tarafından 2008 yılında ortaya atılan bu terim, iklim stratejileri hakkında sessiz kalmayı tercih eden şirketleri ifade ediyor. İklim danışmanlığı şirketi South Pole tarafından yayınlanan bir rapora göre, aralarında teknoloji, finans ve mühendislik sektörlerinin de bulunduğu bazı şirketlerde yapılan anketlere yanıt verenlerin %25’i bilime dayalı iklim hedefleri konusunda “sessiz kalıyor”. Rapora göre, anket yapılan 12 ülkeden 1.200 büyük özel şirketin yaklaşık dörtte birinin “net sıfır hedefleri” belirlediği ancak ilerlemelerini duyurmamaya karar verdiği ifade ediliyor.
Greenhushing yapan şirketlerin genellikle “greenwashing” suçlamalarından kaçınmak için bu yöntemi benimsedikleri düşünülüyor zira, çevreci gruplar, şirketlerin “temiz”, “yeşil” veya “sürdürülebilir” ifadelerinin aldatıcı olduğu iddiasıyla giderek artan sayıda dava açıyor. Bir diğer endişenin de şirketin ESG hedeflerinde geri kalması halinde bunun ortaya çıkmasını istememesi olarak ifade ediliyor. Bir başka görüşe göre, greenhushing yapan şirketler aslında greenwashing yapıyor. Şirket yöneticilerinin iklim değişikliğiyle ilgili hassasiyetin zirvede olduğu böyle bir dönemde, çevresel ve sosyal yönetişim hedeflerine ilişkin bu şekilde sessiz kalmanın uzun dönemde şirket için oluşturacağı riskleri hesap etmesi ve ona göre aksiyon alması gerekiyor.