“Gördüğümüz en yıkıcı depremlerden biri”
Başlıktaki sözler, AB Acil durum ve Koordinasyon Merkezi’nin Direktörü Hans Das’a ait.
Das, Türkiye-AB ilişkilerinin geldiğini noktayı ve yönü belirleyebilmek için AB’nin Türkiye delegasyonunun davetlisi olarak Brüksel’e gelen bir grup Türk gazeteciye, tam da operasyon merkezinin kalbinde söyledi bu sözleri.
Arkadaki büyük Türkiye haritası, bu sefer -ne yazık ki- AB’nin Acil Durum için seferber olduğu ülkenin Türkiye olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.
Depremden sadece bir buçuk saat sonra Türkiye’den ilk yardım isteğinin geldiğini anlatan Hans Das, kendilerinin bunu hemen AB üyesi ülkelere geçtiklerini, hızlıca yanıt aldıklarını ve AB’den gelen arama kurtarma ekiplerinin depremden 12 saat sonra Türkiye’ye ayak basmış olduklarını da anlattı.
İlk 36 saat içinde AB’nin pek çok ülkesinden, toplamla 1200’e yakın arama kurtarma personeli, beraberilerinde tüm ekipmanları ve 78 özel eğitimli köpekle Türkiye’deydiler.
Bu arada, Türkiye’nin de AB’nin bu Acil Durum merkezine resmen üye olduğunu vurgulamakta fayda var.
BORRELL’İN SAYGI DURUŞU
Birliğe tam üye olmasa bile, böylesine acil durumlarda “aday üye” olunduğu hatırlanıyor Türkiye’nin Brüksel’de. AB’nin “Dışişleri Bakanı” olarak tanımlayabileceğimiz Joseph Borrell’in depremden sonraki ilk resmi toplantısında herkesi ayağa kalkarak, Türkiye’de depremden etkilenenlere saygı duruşuna davet etmesi bunun yansımasıydı.
Ancak Türkiye ile AB arasındaki sorunlar o kadar karmaşık, Türkiye’ye bakış o kadar olumsuz ki, Borrell’in Türk gazetecilerle birkaç saat sonrasında yaptığı toplantıda söyledikleri, o sempati havasını büyük ölçüde dağıttı.
TÜRK-RUS TİCARETİ AB İNCELEMESİNDE
Brüksel’in bakış açısına göre “olumsuzluklardan” biri, Türkiye ile Rusya arasında son dönemde artan ticari ilişkileri. Borell, Türkiye’den Rusya’ya ihraç edilen malların AB yaptırımlarının delinmesi için kullanılması ihtimalinden duyulan endişeyi son derece açık ifadelerle dile getirdi.
Suriye ile normalleşen ilişkiler de AB’de pek memnuniyetle karşılanmamış durumda; Nitekim Borrell, “Esad’la normalleşme için uygun zaman olduğunu düşünmüyoruz” diyerek, bunu da dile getirdi.
Libya’da da Türkiye ve AB’nin farklı tonda konuşmaları da dış politika açısından Ankara ve Brüksel’i birbirinden ayıran bir konu. Borrell’in diplomatik bir üslupla Libya’daki Türk askeri varlığının çekilmesini beklediklerini dile getirmesi bunun örneği.
“BACKSLIDING...”
Türkiye’deki demokrasinin geldiği durum da Borrell’in ağzından “endişe” olarak çıktı. Brüksel’de Türkiye konusunda en çok kullanılan kelime “backsliding/geriye kayış”. Bu ifade, Türkiye’deki demokrasi durumu için kullanılıyor ve herkesin ağzında.
Türkiye’nin İstanbul sözleşmesinden çıkması, AİHM kararlarını uygulamaması, gazetecilere ve vatandaşlara ifade özgürlüğüne aykırı şekilde açılan davalar, bizzat Borell’in de açıkca dile getirdiği “backsliding” unsurları.
AVRUPA, HDP DAVASINI “ADİL SEÇİMLE” İLİŞKİLENDİRİYOR
Ancak dahası da var;
Türkiye’de seçimlerin “adil ve özgür” şekilde geçmesi gerektiğini de söyledi Borrell. Ve hakkında kapatılma davası olan HDP’yi de ismiyle anarak, “HDP’nin demokratik süreçlere katılımı çok önemli” dedi.
Belli ki AB, HDP’ye yönelik kapatma davasını çok yakından izliyor.
Bu konu, uluslararası alanda Türkiye’deki “seçimlerin meşruiyeti” açısından da ele alınıyor gibi. Nitekim Avrupa Parlamentosu’nun TBMM ile ortak komisyonunun başkanı olan Alman Yeşiller Milletvekili Sergey Lagodinsky’nin şu sözlerini de not etmek gerek;
“Ne zaman Türkiye’deki seçim sonuçlarından bahsetsek, seçim öncesindeki gelişmelerden de dem vuracağız. Seçim sadece sandık gününden ibaret değildir. Seçim öncesinde barışçıl ve demokratik kurallara uyulmalı”.
Parlamentonun Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor ise hem Lagodinsky, hem de Borrell’den daha açık konuştu;
“Seçim aslında bu konudaki yasalarla, yönetmelikler ile başlar. HDP’li belediye başkanları gözaltılarıyla başlar. Seçim demokratik bir süreçtir aslında ve tek gün değildir” diyen Amor’un bir sonraki mesajı daha net oldu;
“Seçimleri gözlemleyen birisi HDP’ye oy vermiş 6 milyon seçmenin oyunun nasıl yasaklanacağını, birkaç yüz siyasetçinin nasıl yasaklanacağını, HDP’nin yasaklanmasını da gözönüne alacaktır...”
Bir yandan depremin yarattığı acı, diğer yandan olağanastü hal gölgesinde yaşanacak seçim süreci ; Ülke olarak çok zor bir dönem var önümüzde...