Girişim sermayesi nasıl işler?
Peak Games’in ‘unicorn’ (değeri milyar doları aşan teknoloji şirketi) rütbesini takması hepimizi çok sevindirdi. Benzer örneklerin çıkabilmesi için başarılı girişimcileri ve firmaları destekleyecek finansman sistemi elzem. Gelin bu vesileyle bana sık sık sorulan bir konuyu ele alalım ve girişim sermayesinin mekanizmasını konuşalım (‘sır perdesini aralayalım’ desek daha ilginç olurdu belki!).
Erken aşamadaki girişimleri finanse eden risk sermayesi (venture capital) fonlarının da orta/büyük ölçekteki firmalara yatırım yapan özel girişim sermayesi (private equity) fonlarının da yapısı birbirine benzer. Dört ana paydaş etrafında şekillenir: fon, yatırımcılar, fon yöneticisi ve iştirakler.
FON, olayın merkezindeki yapıdır. Yatırımcılar ona para koyar. Fon yöneticisi onun yatırımlarını yönetir. İştiraklere o ortak olur (adeta bir holding gibi düşünebilirsiniz). Fonun kritik bir özelliği vardır: ömrü kısıtlıdır (genellikle 10 sene). İdealde ilk beş senede yatırımlar yapılır, sonraki beş senede iştirakler satılarak para (ve getiri) geri alınır, onuncu yılda da fon ömrünü tamamlayarak tarihe karışır. Tam da bu yüzden fon yöneticisi her yatırımını yaparken o iştirakten ne zaman ve nasıl (halka arz, stratejik oyuncuya satış) çıkacağını düşünmek zorundadır.
YATIRIMCILAR (Limited Partner) fonun sahipleri, dolayısıyla iştiraklerin dolaylı ortaklarıdır. Herhangi bir getiri garantisi olmayan ve hayli uzun vadeli bir yapıya para koyabilmek için derin bir kaynak havuzuna ve hayli çeşitlenmiş bir portföye ihtiyaç olduğu aşikar. Nitekim girişim sermayesi fonlarının yatırımcıları da genellikle ülke varlık fonları, emeklilik sandıkları, sigorta şirketleri, kalkınma bankaları ve çok zengin ailelerin ofisleridir. Bunlar varlıklarının büyük kısmını tahvil veya hisse senedi gibi likit varlıklarda değerlendirirler. Ancak yüksek getiri sağlamak için (bazen sosyal hedeflerden dolayı) kaynaklarının bir kısmını (azami yüzde 10) girişim sermayesine yatırırlar.
FON YÖNETİCİSİ (General Partner) olan firma ve ekibin üç ana görevi vardır. Doğru yatırımları yapmak- yani yüzlerce ihtimal arasından iyi girişimleri bulmak, uygun bir ortaklık yapısı müzakere etmek ve makul bir fiyat ödemek. Söz konusu yatırımların iyi performans göstermesini sağlamak – yani iyi yönetimleri oluşturmak, desteklemek/yönlendirmek ve varsa diğer firma ortaklarıyla ilişkiyi yürütmek. Nihayet, iştiraklerin iyi bir değerden satılmasını sağlamak (fonun ömrünün kısıtlı olduğunu unutmayın!). Bu hizmetler karşılığında fon yöneticisinin iki gelir kaynağı vardır: yıllık yönetim ücreti ve fonun getirisi belli bir oranı aşarsa uzun vadede hak kazanacağı kar payı (carry).
İŞTİRAKLER fonun yatırım yaptığı şirketlerdir. Bunlar ne kadar iyi performans gösterirse fon o kadar başarılı olur, yatırımcılar o kadar fazla para kazanır. Her sunumda ‘geçmiş performans geleceğin garantisi değildir’ yazsa da, başarılı göstermiş bir fon, yönetici ekibin de bir sonraki fonunu oluşturabilme ihtimalini artırır.