Gig ekonomisi modernleşme ve kadınlar için fırsat
Kaliforniya’da COVID-19 salgını sırasındaki gelişmelerden biri Uber’e sürücülerini bordrolu çalışma zorunluluğu getirilmesi oldu. Sadece Uber sürücüleri değil, Glovo’nun kuryeleri gibi dijital “gig ekonomisi” çalışanları aynı düzenlemeye tabi. Aynı işi düzenli ve sürekli olarak yapmaktansa sürekli yeni bir görev yapanların birleştiği bu dijital platformlara “gig ekonomisi” deniyor.
Uber örneğinden ilerleyelim. Uber sürücülerle taksiye binmek isteyen kullanıcıları bir araya getiren bir platform. Plaka sisteminin getirdiği güveni ise bu sefer hem sürücülerin hem de kullanıcıların birbirine Uber üzerinden verdiği puanlar sağlıyor. Tek fark sürücüler bu işi plakalı taksi üzerinden değil, normal araçlarla yapıyor. ABD’de Uber hizmeti, plaka kısıtları ile korunan geleneksel taksi hizmetinden ucuz. Sürücü arzı çok olduğu için fiyatlar aşağı düşüyor. Sonuçta taksi sisteminin getirdiği avantajları kaybeden, dayanışma yapacakları bir meslek grubu olmayan ve adeta “boğaz tokluğuna” çalışan Uber sürücüleri tepki gösteriyor. Uber’in COVID-19'a yakalanan sürücülere 15 günlük kazançlarını vermesi bile lütuf sayılmıştı.
Kaliforniya’da kanun geniş bir konsensüsle kabul edildi. Zira ekonomi dijitalleştikçe gelişmiş ülkelerde çalışanların geleneksel örgütlenme modelleri ortadan kalkıyor. Modern ekonomilerden geleneksel olarak kayıtlı çalışan güçlü meslek sınıflarının “gig ekonomisine tepki göstermesi normal. Aslında bu tepkinin Sanayi Devrimi zamanında 1800’lerin başında İngiltere’de makineleri parçalayan terzi, nalbur gibi zanaatkarlardan farkı yok.
Oysa gig ekonomisinin gelişmekte olan ekonomilerdeki etkisi çok farklı. Gelişmekte olan ekonomilerde zaten kayıtdışı görülen hizmetler dijitalleşme sayesinde kayıt altına alınıyor. Mesela Endonezya’daki motorsiklet taksi platformu Gojek’te faaliyet gösteren sürücülerin yüzde 60’ı daha önce bu işi kayıtdışı yapıyormuş. Gojek bu sürücüleri bir araya getirip kaliteli, düzenli ve kayıt altında hizmet vermelerini sağlayarak Endonezya’nın değerlemesi 1 milyar doları aşan ilk şirketi oldu. Türkiye’den ilk unicorn (Peak Games) çıkmadan 4 sene önce.
Dijital platformların gelişmekte olan ülkelerdeki ikinci büyük etkisi kadınların işgücüne katılımını artırmak. Türkiye’de kadın ve erkeklerin işgücüne katılımındaki fark yüzde 35’lere varıyor. Dünyada bu alanda lider (!) olmamızın nedenlerinden biri, düşük gelirli hanelerde kadınların ev işlerindeki rolünün önemi. Halbuki dijital platformlar sayesinde kadınların esnek çalışması mümkün hale geliyor. Mesela bizim startup şirketlerinden Mutlubiev bildiğimiz gündelik ev temizliği hizmetini illa günlük değil, yarım günlük, sadece cam silme, sadece ütü gibi esnek seçeneklerle de veriyor. Kadın gün içinde çocuğuna bakıp sonra işe gidebiliyor. Eğer mevcut işindeki geliri yetmiyorsa, evine dönerken ütü yapabiliyor. Kadınlar platform vasıtasıyla aylık ortalama iş yaptıkları gün sayısı verisine göre hastalanıp iş göremediklerinde gelirlerinden olmasın diye sigortalanıyor. Kısacası gig ekonomisi sayesinde kadınlar kimsenin eline bakma hale geliyor; kendi ekonomik özgürlüğünü kazanıyor. İngiltere’de işsiz kalan zanaatkârlar sanayi tesislerini yaktıktan yüz yıl sonra biz şeker fabrikalarını açtığımızda modernleşme hamlesi yapmıştık. Tarlada boğaz tokluğuna çalışanlar sanayi işçisi olmuştu. Gig ekonomisinin yayılmasına da aynı gözle bakmamız lazım. Eski devrin işgücü piyasası kanunları ile bu işi yönetmeye kalkarsak ekonomimizin modernleşmesi için gelen bir fırsatı daha kaçırırız.