Gidere beklenen, gelire gerçekleşen enflasyon!
Söz konusu enflasyon olunca, herkesin ilgisini çekmesi doğal… Sonuçta etkilemediği kesim yok gibi. Ancak sorun şu ki ortalık enflasyon rakamlarıyla dolu ve herkes kendi işine geleni benimseme eğiliminde… Asgari ücret tartışmalarında, “gerçekleşen değil beklenen enflasyon” rakamı esas alınmıştı. Hükümet “tek hane” vurgusuyla bu yıl için %8,5 hedefliyor. Merkez Bankası daha da iddialı;
%8,2. Şu anda gerçekleşen enflasyon %12.15 düzeyinde… Burada ilginç olan; kamunun kendi gelirlerini enflasyona karşı korumak için gerçekleşeni kullanırken, harcamalarını beklenti rakamlarına göre yapmasıdır. Ücret zammı, katsayı ve benzeri ödemeler için farklı, tahsilatı için daha farklı… Yeniden Değerleme Oranı diye bir enflasyon türü var. “Enflasyon türü” dememin sebebi, gelir hesaplamalarında kamunun bu artışı esas alması… Yasa gereği her ekim ayında Maliye, bir önceki yılın ekiminden beri gerçekleşen yurtiçi üretici fiyatlarını, kendine “artış ölçüsü” yapar. Bu rakam 2020 için %22.58 olarak kabul edildi. Pasaporttan trafik cezasına
dek her türlü harç ve benzeri tahsilatlar, bu oranda otomatik arttırıldı. Sorum şudur; 2020’de alacağım asgari ücret için bu yılın beklenen enflasyonunu esas alırken, 2020’de ödeyeceğim harç ve cezalar için neden 2018-19 arası ÜFE kullanılır?
NOT
TAK SEPETİ KOLUNA HERKES KENDİ YOLUNA
Enflasyon sepeti yenilendi. Gıda gibi harcamaların ağırlığı azaltıldı. Aspiratör gitti, davlumbaz geldi, fotoğraf makinesi gitti tayt geldi. Gerekliydi yapıldı. Ancak ortalıkta enflasyon rakamı enflasyonu var. Herkesin, her kesimin sepeti farklı enflasyon rakamıyla dolu… Çarşı pazara çıkan %30 diyor, Avrasya Tüneli’nden geçen %55 diyor, kira gibi doğalgaz faturası alan %60 diyor. Herkesin sepeti farklı telden çalarken tek hane enflasyon hedefine güven nasıl sağlanır?