Gıdada sahtecilik ürkütücü boyutlarda

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK

Faruk Şüyün

ODAK

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetimlerine göre en çok sahtecilik yapılan gıdalar arasında et ve süt ürünleri, bitkisel yağlar, bal, çay, kahve ve baharatlar yer alıyor. Bunların arasında beş duyumuzla hileli olup olmadığını anlayamayacağımız tek ürünün bal olduğunu düşünüyorum; mutlaka laboratuvar tetkikleri gerekiyor. Bu durumu fırsata çeviren sahtekârlar glikoz ve fruktoz şurubu ilave ediyor, arılara şekerli su yediriyor ve ortaya “doğal” diye satılan yalnızca görüntü olarak bala benzen bir şey çıkıyor…

Bu tür oyunlar oynanan ürünlerden birisi de zeytinyağı… Zeytinlerin portakal gibi sıkılmasıyla elde edilmesi gereken sızma zeytinyağına, rafine zeytinyağları ekleniyor ve bu ürünler “natürel sızma zeytinyağı” adıyla satılıyor. Katılanlar arasında bitkisel kökenli ayçiçeği ve pamuk yağı gibi tohum yağları da bulunuyor… Ve artan fiyatlar, haksız kazançların aroma ile zeytinyağı tadı ve kokusu verilen ürünleri de piyasaya sürüyor… 

Aroma katılarak satılan zeytinyağı görünümlü sıvı yağlar hakkında Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Alper Alhat geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı ve bunların hem üreticiye hem tüketiciye zarar verdiğine dikkat çekti. Alhat, “ne yazık ki eskiden beri bazı kafeler ile restoranların aroma ve boya ile zeytinyağına benzetilmiş pamuk yağı kullandığını, müşterilerine zeytinyağlılar ve salatalarla sanki zeytinyağıymış gibi sunduklarını biliyorduk. Bunları bugüne kadar gizli saklı merdiven altı tabir edilen kaynaklardan temin ediyorlardı. Şimdi ise yasal olarak yapabilecekleri ruhsatlara kavuşuyorlar. Bu durum zeytin tarımını bitirir” dedi.

Burada “yasal” sözcüğü dikkatimi çekti. Çünkü Tarım ve Orman Bakanlığı denetimlerde yakaladığı zeytinyağı süsü verilmiş ürünlere çeşitli cezalar uyguladığını biliyordum. Alhat konuyu şöyle açıklık getirdi: “Son aldığımız duyumlara göre Tarım ve Orman Bakanlığı’mız bir süredir aroma ve boya ile zeytinyağına benzetilen sıvı yağlara ruhsat vermeye başlamış. İsminde ve etiket tasarımında zeytini çağrıştıran imgeler kullanılan bu ürünler henüz marketlerde boy göstermese de HORECA diye tabir edilen tedarik kanalıyla ucuza kaçan otel, restoran, kafe ve yemek şirketleri aracılığıyla hiçbir şeyden habersiz halkımıza yedirilmektedir. Son tüketicinin yemeğinde karşılaştığı bu yağların ambalajlarını görme şansı olmadığı için ‘üzerinde yazıyor okusun almasın’ dememiz de isabetli olmayacaktır.”

Tadı, kokusu ve görüntüsü ile zeytinyağına birebir benzeyen bu yağları da laboratuvar tetkikleri yapmadan anlamak mümkün değil. Alhat bu nedenle “Sağlıklı olduğu için zeytinyağlı yemekler tüketmek isteyen vatandaşlarımızın kandırılmasına Bakanlığımızın sehven verdiğini düşündüğümüz bu izinleri iptal ederek dur diyeceğine inanıyorum” diyor.

Sağlığımıza zarar veren ürünler piyasada fink atıyor. Örneğin, para etmediği için ağaçtan toplanamayan limonlar dururken içinde damla limon olmayan limon sosları (Neyse ki 31 Ocak 2024 tarihli Resmî Gazete'de yer alan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile limon suyu izlenimi veren limon aromalı sos, limon sosu, limonlu sos ve benzeri isimlerle satılan ürünlerin 31 Aralık 2024'ten sonra yurt içinde piyasaya sunulmaması kararı alındı) kullanılıyor.

Sökülen nar ağaçlarına üzülürken yediğimiz çiğ köftedeki nar aromalı ekşi soslar da sahtecilikten payını alıyor. Bence piyasada satılan nar ekşilerinin büyük bir çoğunluğu öyle.

Gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalanlardan birisi de bal. Doğalına ulaşmak da sofralara sunulana kadar doğallığını korumak da çok zor. Geçtiğimiz günlerde kutlanan Dünya Arıcılık Günü nedeniyle bir açıklama yapan Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, “ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak Ar-Ge merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz” diyor.

Altıparmak, Dünya Arı Günü’nde tarım ilaçlarının kontrollü kullanılması konusunda da çağrı yaparak şunları söylüyor: “Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 kilometrekare alanda uçabiliyor. Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken. Çiftçilerimiz, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilmeli ve denetlenmeli.”

Ben, piyasada dolaşan yığınla sahte üründen sadece ikisini Alper Alhat ve Özen Altıparmak’ın açıklamaları nedeniyle ele aldım… Konunun sağlığımızı tehdit eden yönü çok önemli. Örneğin balı, sütü, eti, zeytinyağını bize faydalı olacağını düşündüğümüz için tüketiyoruz. Çay, kahve içerken keyif alıyor, baharatlarla yemeklerimizi lezzetlendiriyoruz. Bunları kullanmak durumundayız, ama hakiki ürün satın almak için kime nasıl güveneceğiz sorusunu da aklımızdan hiç çıkarmamamız gerekiyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hamburg izlenimleri 22 Kasım 2024
Benim Yalvaç’ım(*) 01 Kasım 2024