Gıdada ifade özgürlüğü tehlikede mi?
Tarım konusunda önemli değişiklikler öngören “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmeye başlandı. Tasarının geneli üzerinde görüşmeler tamamlandı. haftaya maddeler üzerinde görüşmelere başlanacak.
Hobi bahçeleri, tarım arazilerinin korunması, tütün ile ilgili düzenlemeleri daha önce yazmıştık. Tasarıda gıdada ifade özgürlüğünü tehdit eden, gıda konusunda yayın yapan, açıklama yapan, görüş bildirenlere yönelik cezaların öngörüldüğü iki madde var. Bu maddelerin gıda konusunda ifade özgürlüğünü ortadan kaldıracağı endişesi var.
Yapılmak istenen düzenleme neyi öngörüyor?
Tasarının 28.maddesi ile 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasına “Yanıltıcı yayın” başlığıyla eklenen fıkra ile “Her türlü yazılı, görsel, işitsel ve dijital iletişim araçları üzerinden yapılan ve ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlara” 20 bin liradan 50 bin liraya kadar para cezası getiriliyor. Tüketicide endişe, korku, güvensizlik yaratma deyimi çok genel ve tehlikeli. Yapılan eleştirel her haber, her açıklama bu kapsama sokulabilir. Yani “çiftçi para kazanamıyor, ürettiği ürünü satamıyor” diye yazılan bir haber, yazı veya dile getirilen görüş çiftçide endişe ve korku yaratıyor denilerek cezalandırılabilir.
Bu maddeye bağlı olarak RTÜK Yasası’na da “Ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yara tarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen, gerçeğe aykırı nitelikte olamaz” hükmü eklenerek, televizyon, radyo ve benzeri mecralarda da bu tür yayınların yapılmasına ceza getiriliyor.
Tüketicinin kafası karışık
Gıda konusunda tüketiciler çok endişeli. Tükettikleri ürünlerin sağlıklı olup olmadığı konusunda kafaları çok karışık. Son yıllarda medya bu konuda daha çok yayın yapıyor. Ekranlara çıkanlardan bazıları “ekmek tüketin”, bazıları “ tüketmeyin” diyor. Bazıları “genetiği değiştirilmiş (GDO) yemle beslenen endüstriyel tavukları yemeyin” diye açıklama yaparken, bazıları “genetiği değiştirilmiş yemden ete, süte, yumurtaya geçiş olmaz, gönül rahatlığıyla tüketebilirsiniz” diyor. Nişasta bazlı şeker, evde yoğurt yapımı, evde ekmek yapımı, tarım ilaçları ve daha birçok konuda farklı görüşler dile getiriliyor. Bütün bunlar tüketicinin elbette kafasını karıştırıyor. Hiç uzmanlık alanım değil ama bana bile soruyorlar “ne yiyeceğiz” diye.
Beyaz et üreticileri yani tavukçuluk işletmeleri, nişasta bazlı şeker üretenler ve satanlar, tarım ilacı satan dev firmalar, endüstriyel tarım yapan şirketler gıda konusunda tüketicilere yönelik yapılan bu yayınlardan, uyarılardan çok şikâyetçi. Bazı doktorların, “tavuğun beslenmesinde GDO’lu yem kullanılıyor, tavuklar 42 günde yetiştirilip tüketiciye sunuluyor, tarım ilaçları insanları zehirliyor, nişasta bazlı şeker kansere neden oluyor.” diye görüş bildirdiği için haklarında çok sayıda dava açıldığı biliniyor. Endüstriyel tarım firmaları, bu işi temelden önlemek için yasal düzenleme yapılması gerektiğini bir kaç yıldan beri dile getiriyorlardı. Bu tasarıdaki maddelerin bu amaçla hazırlandığı görülüyor.
Orhan Sarıbal’a göre amaç sansür uygulamak
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tarımdan Sorumlu Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a telefonla görüşlerini sordum. Sarıbal, getirilmek istenen düzenlemeyi “sansür” olarak nitelendirdi. Bilimin şüpheciliğine dikkat çeken Sarıbal: “Mevcut yasalarımızda yalan haber, bilgi veren zaten belli yaptırımlarla cezalandırılıyor. Hukuki olarak bunun yasalarımızda karşılığı var. Ayrıca firmalar ticari itibarlarının zedelendiğini belirterek mahkemeye veriyorlar. Tarım Bakanlığı gerekli yaptırımları uyguluyor. Bu düzenleme ile yapılmak istenen gıda ve tarım konusunda konuşmayı, görüş bildirmeyi engellemektir. Bırakalım insanlar görüşlerini açıklasın. Benim de aklıma yatmayan, beğenmediğim, katılmadığım görüşler oluyor. Ama buna sansür getirilmesini doğru bulmuyorum” dedi.
İmza kampanyası başlatıldı
Torba Yasa ile getirilmek istenen düzenlemeye karşı, birçok sivil toplum örgütünün imzasıyla sosyal medya üzerinden change.org’ta “GıdadaSansüreHayır” imza kampanyası başlatıldı. Gıdaya Yönelik İfade Özgürlüğü Kısıtlanamaz başlığı ile başlatılan kampanya ile en az 5 bin imzaya ulaşılması hedefleniyor.
Özetle, yazan, konuşan, tüketici olarak hepimizi yakından ilgilendiren bir düzenleme. Bu yasa teklifi kabul edilirse, tarım ve gıda konusunda konuşan, yazı yazan, eleştirenler üzerinde hep bir baskı olacak. En kötüsü ise, “yazarsam, konuşursam başıma bir şey gelir mi?” otosansürü olacak.
PAKDEMİRLİ: GIDADA BİLGİ TAĞŞİŞÇİLERİ VAR
Bir süre önce Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile zoom üzerinden yaptığım röportajda bu konuyu da sormuştum. Bu günlerde çok telefon alıyorum, artık televizyonlarda konuşamayacaksınız, yazılarınızda eleştiremeyeceksiniz. Ağır cezalar geliyor, 20 bin lira ile 50 bin lira ceza kesilecek diye. Ben de diyorum ki benim maaşım bunlara yetmez. Yapacağınız yasa değişikliği ile ilgili toplumda şöyle bir kanı var, konuşan herkes cezalandırılacak. "Tüketicinin, çiftçinin moralini bozuyorsunuz" diye. Çok da subjektif bir yaklaşım. Burada tam olarak hedef ne? Gerçekten bizim konuşmamızı, yazmamızı istemiyor musunuz?
Pakdemirli'nin yanıtı aynen şöyle: "Konunun sizinle alakası yok diye düşünüyorum. Yine mi yanlış anlaşılmışız. Ali Ekber Bey tabii ki konuşacak. Şöyle bir durum var. Gıdayla ilgili herkes konuşuyor Türkiye'de. Konuşanların ekseriyesine baktığımız zaman bunların hep gizli ajandaları oluyor. Ya bir ürün üretiyorlar, ya bir ürün satıyorlar ya muayenehaneleri var. Türkiye'de de tribüne oynamak veya yalan söylemek güzel satıyor, bu anlamda. Bu alanda da bir düzenlemeye ihtiyaç var diye düşünüyorum. Tabii ki herkes çıkıp istediğini söyleyebilecek. Fikirlerle alakalı bir şey yok. Ama bu böyledir diye kesin köşelerle konuştuğunuz zaman peki arkadaş analitik olarak neden böyledir, verisi nedir, istatistiği nedir, bilimsel bir çalışması var mıdır diye de bir bilim kurulunun tavsiye kararı alabilme konusunda bir çalışması olacak. Biz bunu uzaydan getirmedik. Bütün batılı ülkelerde var. Batılılaşalım diyoruz ama ondan sonra birileri de çıkıp diyor ki ya biz konuşamayacak mıyız? Elbette konuşacağız. Ama şunları unutmayalım siz yaş itibariyle hatırlarsınız. Ayçiçekyağını bu millete doktor reçetesi yazdırdılar. Ayçiçekyağı sağlıksız bir yağdır demek istemiyorum tabii ki ama doktor reçetesine yazılacak bir yağ değildir. Veya yumurtayı bize 40 sene yedirmediler, kolestrol olur diye. Ama sonra dediler ki ya yiyebilirsiniz yumurtanın kolesterol ile alakası yok. Bu ve bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Burada bu alanın düzenlenmesi lazım Çünkü gıdada da bilgi tağşişçileri var. Bilgi tağşişçilerinin de vatandaşı kandırmasının tüketicini kandırmasını doğru bulmuyorum. Gıda okuryazarlığının düşük olduğu bir memlekette ben bu konuda vatandaşın lehine çalışacak bir kurulun olmasını ciddi bir düzenleyici olmasını faydalı buluyorum. Burada gazeteciler, eğer Ali Ekber 'domates yemeyin kanser olursunuz' diye yazılar yazıyorsa. Ben rastlamadım ama Ali Ekber de o zaman zorlanacak diyelim."