Gıda ile temas etmeyecek ürünler için gümrükte yeni bir süreç: DK1 Raporu
Gümrük ve dış ticaret dünyasının gündemi oldukça yoğun bu aralar. Zaten her sene sonuna doğru böyle bir süreç yaşanır. Bir yandan önümüzdeki yıl olan 2025 yılında değişikliğe uğrayarak uygulanması gereken mevzuat metinlerinin ne zaman yayınlanacağının baskısı diğer yandan ise cari yıl 2024 yılı sonuna kadar operasyonel olarak tamamlanması gereken iş ve işlem süreçlerinin varlığı sene sonlarını hep yoğun ve stresli takvime sıkıştırır.
Hele de bir de son dakikada sene başından bu yana yapılan oldukça çeşitli türdeki eşyanın ithalat süreçlerine dair bir raporlama yükümlülüğünü tamamlamak için yıl sonuna kadar süre verilirse işler daha da sıkışır. Geçtiğimiz günlerde 10.10.20204 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 18 seri numaralı Gümrük Genel Tebliği (Serbest Dolaşıma Giriş) ile Türkiye’ye ithali öngörülen her türlü izin veya uygunluk belgesine veya bu belgeler yerine geçen bilgiye tabi eşyaya ilişkin yetkili kurumlarca yapılacak kontrollere dair kendi mevzuatlarında düzenlenmesi şartıyla, eşyanın serbest dolaşıma girişi sonrası beyana uygun kullanıldığın tespiti amacıyla yetkilendirilmiş gümrük müşaviri raporunun hangi sürelerde ve ne şekilde düzenleneceğine ilişkin usul ve esaslar belirlenmeye çalışıldı. Maalesef belirlendi diyemiyorum. Zira yürürlüğe giren Tebliğ kafalarda konu ile ilgili daha fazla soru işareti yaratmaktan öteye gidemedi sanki.
Bu Tebliğ’in önemi şuradan kaynaklanıyor. Özellikle gıda ile temas etme ihtimali olan ürünlerin ithalatı genel itibariyla Tarım ve Orman Bakanlığı’nın uygunluk denetimine tabi durumda. Geçtiğimiz yıl sonunda yayınlanan 2024/5 sayılı Ürün Güvenliği ve Denetimi Tebliği ile özetle bu kapsamdaki ürünlerin gıda ile temas etmeyen alanlarda kullanılacak olması halinde (uygulamada buna kapsam dışı deniyor) yetkilendirilmiş gümrük müşaviri raporu sunulması zorunluluğu zaten getirilmişti. Ancak sene başında bu yana raporun ne şekilde ve hangi sürelerde hazırlanacağına ilişkin usul ve esaslar Gümrük Genel Müdürlüğü tarafından belirlenmiş değildi. Ta ki 10 Ekim 2024’de yayınlanan yukarıda belirttiğimiz Tebliğ’e kadar. Elbette sene başından bu yana bu kapsama giren belki de onbinlerce gümrük beyannamesi kapsamı ithalat işlemi yapıldı. Ancak raporlamanın esasları belli olmadığından bu çerçevedeki ithalat işlemleri için ilgili yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği raporları düzenlenemiyordu.
Şimdi yılın kalan son iki ayı içerisinde 2024 yılının ilk yarısı için ilgili regülasyonlar kapsamı yapılan tüm ithalat işlemleri için yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği raporu verilmesi zorunluluğu doğunca gümrük ve dış ticaret camiasının paydaşları bir anda kendini tam anlamıyla bir çıkmazın içinde buldu. Firmalar birlikte iş yaptıkları gümrük müşavirliği firmalarından bu kapsamdaki ithalat işlemlerinin raporlanmasını isterken, gümrük müşavirliği şirketleri ise hangi ithalatların bu kapsamda olması gerektiğini sorgulamaya devam ediyor. Zira her ne kadar 2024/5 sayılı Ürün Güvenliği ve Denetimi Tebliği 500.000 TL fatura tutarını aşan ürünlerin raporlama kapsamına girdiği belirtsede konu gümrük süreçlerine gelirse maalesef konu bu kadar açık olamıyor. Yetkilendirilmiş gümrük müşavirleri tarafında ise bambaşka tereddütler mevcut.
Zira gümrük operasyonlarında; birden fazla özet beyan olması ayrı, bir özet beyan kapsamında birden fazla fatura olması ayrı, antrepo beyannamesinden kısım kısım yapılan ithalat durumu ayrı, tek faturada hem YGM raporu kapsamına giren hem de girmeyen cinsteki ürünlerin varlığı ayrı veya aynı beyannnamede farklı kalemlerde beyan edilen yine hem raporlama kapsamına giren hem de girmeyen eşyanın yer alıyor olması ayrı ve her biri başlı başına değerlendirilmesi gereken durumlar bulunuyor.
Hal böyle olunca Gümrükler Genel Müdürlüğü firmalardan, sivil toplum örgütlerinden ve sektörün tüm paydaşlarından gelen geri bildirimleri hızlıca alıp konuyla ilgili tereddütleri ortadan kaldırmayı amaçlayan 11.11.2024 tarihli ve 102704270 sayılı bir tasarruflu yazı yayımladı. Ancak bu yazıda belirtilen açıklamalar tarafların kafalarındaki soru işaretlerini ortadan kaldırmaya yetmemiş gibi görünüyor. Zira hala pek çok kesim söz konusu yazıda belirtilen ifadelerin lafzından farklı anlamlar çıkarıyor. Buna ben de dahilim.
Elbette buradaki amacı anlamak mümkün. Kamu otoritesi gıda temas etmeyeceği belirtilen ürünlerin ithalattan sonra belirtilen amaç doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını denetlemek veya denetletmek istiyor ki bu son derece normal. İlgili mevzuat gereği bu durumda tamamen ithalatçı sorumlu tutulmuş durumda.
Hatta bu durum ithalatçının malı başka bir satıcıya satması durumunda da değişmiyor. Hatta satış işleminin birden fazla kere olması halinde de ithalatçının sorumluluğu açısından değişen bir şey yok. Peki bunun takibi nasıl olacak? Yetkilendirilmiş gümrük müşavirleri kaç alt firmaya kadar gidip bilgi ve belge incelemesi yapacak? Alt firmalar bilgi ve belge vermekten imtina ederse ne olacak? Tutar bakımından bu farklı opsiyon veya alternatiflerin bulunduğu durumda hangi ithalatlar tam olarak bu kapsama girecek veya girmeli? Raporlama yapacak yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği tarafında bu raporların hem içerik hem de usul ve fiziki dokümantasyon itibariyla gerektiği gibi düzenlenmesini temin edecek insan kaynağı mevcut mu? Gümrük idaresi tarafında yine sunulacak bu raporların gerektiği gibi düzenlenip düzenlenmediğini inceleyecek bir birim olacak mı? Tebliğ ekindeki listeler kapsamı gümrük tarife istatistik pozisyonlarının bazılarının kapsamı o kadar geniş ve bazı ürünlerin listedeki mevcudiyeti o kadar yadırganacak türde ki, bu kadar geniş kapsamlı bir listeye gerçekten gerek var mıydı diye düşünmeden edemiyorum Bunların hepsi çok önemli ve cevaplanması gereken sorular gibi geliyor bana.
En iyisi bu kadar belirsizliğin ve kafalarda soru işaretinin olduğu bir konuyla ilgili sanki bir geçiş dönemi öngörülmesi veya sürecin bir süre ertelemeye konu edilmesine ihtiyaç olabilir diye belirterek sonlandırayım ben bu yazıyı.