Geze geze gelen kuşlar!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Yeni ekonomi yönetiminin temel amacı çok açık: “Döviz bulmak!” Zaten onlardan beklenen de bu. Döviz bulma ihtiyacı öyle bir boyuta vardı ki, öyle bir çaresizlik içine girildi ki daha düne kadar “Faiz artışı mı, o da ne” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bile yeni politika için “Kabullendik” yaklaşımı sergilemedi mi...

Eylül 2021’den beri sürekli düşürülen ve yüzde 19’dan yüzde 8.50’ye kadar indirilen faiz artırıldı; artırıldı ama beklentilerin çok altında bir orana çıkıldı.

Özellikle yabancı bankalar ve fonlar faizde çok daha yüksek tahminlerde bulunurken, yüzde 25'ler dolayında bir görüş birliği oluşmuşken, hatta ilk aşamada yüzde 40’lık oranlar bile dile getirilirken faiz niye yüzde 15’te tutuldu?

Beklenti çok daha yukarıdayken yüzde 15'lik bir faizle birlikte kurda sıçrama olacağı bilinmiyor olabilir miydi?

Yoksa tam tersine “kur artsın” diye mi faiz genel beklentinin çok altında bırakıldı?

İyi de kuru artırmanın tek yolu faizi düşük tutmak mı?

Piyasayı kendi haline bıraksanız kur zaten artar.

Yetmedi mi, bu yeter ama, yetmedi mi, kamu bankaları bu kez piyasadan döviz alsa, kur yine artar. Nitekim faiz kararı açıklanmadan önce kamu bankaları alım yapmadı mı?

Merkez Bankası istese kuru yukarı çekebilecek bir dizi adım daha atabilir. Tersi bile yapıldıktan sonra kuru artırmak ne ki!

Ama döviz kurunu, faizi düşük tutarak artırmak, bu yöntemi tercih etmek...

Bu bir tercih miydi, yoksa bir sonuç mu?

Amaç ne?

“Merkez Bankası faizi çok artırmış görünmek istemediği için oranı bu düzeyde tuttu” diyenler yok değil.

Ama öncelikle yanıt bulunması gereken soru Merkez Bankası’nın faizi dilediği gibi, dilediği rahatlıkta, gerek gördüğü ölçüde artırıp artıramadığı. Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar yapılacaklar için “Kabullendik” dediyse de, bu ekonomi yönetimine ve tabii ki Merkez Bankası’na açık çek verildiği anlamına gelir mi, pek emin değilim.

Bu yüzden Merkez Bankası'nın faizi kararlaştırırken ne ölçüde bağımsız hareket ettiğini tam olarak bilmeden bu oranı yorumlamak tam olarak sağlıklı bulunmayabilir.

Ne var ki faiz oranına artık siyasilerin karışmadığını ve Merkez Bankası’nın bu oranı “ekonominin gereklerine uygun görerek” belirlediğini varsaymak durumundayız. Hem PPK açıklamasında “Parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir” denilmedi mi? Yani demek ki şu aşamada bu ölçüde bir sıkılaştırma yeterli görülmüş, bu ifadeden öyle anlaşılıyor.

Algı yönü artık önemli değil

Daha bir ay öncesine kadar faizin kesinlikle ama kesinlikle artırılmasının söz konusu olmayacağı dile getirilirken bir U dönüşü yaşandı.

Önemli olan bu dönüşün yaşanmış olmasıdır.

Önemli olan faiz artırıldı mı, artırılmadı mı?

Ha 15’e çıkılmış, ha 20’ye ya da 25’e... Faiz arttıktan sonra ne kadar arttığının önemi, artık algı yönüyle sıfırdır.

Bundan sonra faizin ne kadar arttığının ekonomik sonuçlar yönüyle bir önemi vardır.

Dolayısıyla “Faiz birden çok artırıldı denilmesin diye bu oranda kalındı” görüşünün hiçbir geçerliliği yoktur.

Öyleyse niye genel beklentiyle hiç uyumlu olmayan bir oran tercih edildi?

Belki yumuşak bir geçiş olsun ve bankacılık sistemi bu geçişe uyum sağlayabilsin istenmiştir. Bunun adımları da atılmaya başlandı ve sadeleşme çerçevesinde ilk düzenlemeler geldi.

Belki faiz ilk aşamada yüzde 25’lere ya da daha yukarılara çıkarılsa bile Batı’dan fon çekmenin mümkün olmayacağı görülmüş, bunun bilgisi edinilmiş ve yüksek faizle birlikte TL’de ortaya çıkması muhtemel değerlenmenin daha sonrası için de yabancı girişini sekteye uğratabileceği hesaba katılmıştır. Yabancı fonları çekmenin en başta gelen olmazsa olmaz şartlarından birinin “yüksek kur” olduğu unutulmamalıdır. Yabancıya “gelirken kazanma” olanağının sağlanması ne yazık ki şarttır. Sonra da “alırken kazanma” şartları oluşturulacaktır.

Belki can suyu Körfez parası için kurun hemen yükseltilmesi amaçlanmış ve bunun için faiz bu düzeyde tutularak kurların hızla artmasına fırsat verilmiştir. Ama daha önce de vurguladığım gibi kurun artması için seçilebilecek herhalde en son yol faizi düşük tutmak olurdu.

Belki politika faizine doğrudan endeksli olan faizler birden çok yükselmesin diye görece düşük bir artışa gidilmiştir. Aynı şekilde kredilerin açılması ama faizin tırmanması istenmediği için bu oran tercih edilmiştir.

Yani beklendikleri yere geç gelen kuşların, gecikme nedenleri sorulduğunda “Yürüyerek geze geze geldik” demeleri gibi taze döviz bulma hedefine yavaş yavaş ulaşılmak isteniyordur.

Ya da uçacak enerjimiz yoktur!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar