Gerçekleri konuşmanın zamanı hala gelmedi mi?

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN

Bayram sonrasına ilişkin gelişmeler, ekonomi yönetiminin özellikle 2019 yılı Temmuz ayı sonrasında dayatmaya çalıştığı yaklaşımların iflas ettiğini ve mecburen yeni arayışlara yönelmek zorunda kalındığına işaret ediyor. Yaklaşık beş-altı yıldır çözüm olduğu iddia edilen yaklaşımın bir yılda fiyaskoya dönmesi, ekonomimize ilişkin kırılganlık algısının yeni rekorlara abone olacağı endişesini azdırıyor. Güven bunalımındaki erozyon, gelişme ve eğilimlerin kontrol altına alınabilmesini ve günün kurtarılmasını zora sokuyor.

Ekonomik beklentiler son iki hafta içinde iyice olumsuzlaştı; salgına ilişkin endişelerin güçlenmesi ve piyasaların mevcut düzeylerini koruyamayarak olumsuz eğilimlere teslim olmak zorunda kalışı sorunlara ilişkin endişeleri derinleştirdi. Enflasyon ve işsizliğin tehlikeli olabilecek şekilde artmayacağını, artık kimse iddia edemiyor; döviz kurundaki önlenemeyen olumsuzlukları dizginleyebilmek için faizleri yükseltme seçeneğine geri dönmek zorunda kalınışı, ekonomik bunalım algısını güçlendiriyor.

Bu açmazdan ne zaman ve nasıl çıkılacağı konusundaki reçeteler, kolay ve kalıcı çözüm sunamıyor. Gelişmelerin, sosyal ve siyasi fay hatlarını sarsması ve daha önce yapılmış tüm hesapları bozması olasılıkları ise güçleniyor. Jeopolitik kördüğümler ve çıkar çatışmaları, uzlaşmazlıkları besleyerek istikrarsızlık endişelerini besliyor. Bu olumsuzlukları görmezden gelen değerlendirmeler, itibar görmediği gibi alay konusu olmaktan kurtulamıyor.

2019 yılı Haziran ayında Merkez Bankamızın yönetimi değişmiş, öncesine göre farklı ve çok daha kırılgan bir döneme yelken açılmıştı! Para politikasının hızla gevşetildiği, önden yüklemeli ve yüksek oranlı faiz geriletmelerinin devreye girdiği, Türk Lirası cinsinden varlık değerlerinin yapay olarak yükselmesinin ısmarlandığı, kredi genişlemesinin fazlası ile zorlandığı ve döviz kurlarının kamu bankalarının satışları ile kontrol altında tutulmaya çalışıldığı bir dönem gündeme geldi. Yabancı yatırımcılar bu değişimden hiç hoşlanmadı ve 2019 yılı Ağustos ayı sonrasında ülkemizdeki risklerini azaltmaya başladı. Ekonomi yönetiminin benimsediği yaklaşım, onların makul fiyatlardan çıkışını fazlası ile kolaylaştırırken ülkemizin kırılganlığını artıran çizgide idi.

Bugün döviz piyasalarındaki anormallikler iyice görünür hale geldiği ve herkesi aldatmanın olanaksızlaştığı koşullarda finansal saldırıdan şikâyet edenler, belli ki son bir yıl genelindeki gelişmeleri unutup kendi masallarını gerçek sanma gafletinden kurtulamamışlar! Yabancılar tam bir yıldır ülkemizden çıkıyor; Ekonomi yönetimi bu durumdan çok rahatsız olmaya başladığı için bu yılın ikinci çeyrek döneminde baskılarını artırdı. Faizlerin hesapsız bir şekilde geriletilmesi ve aktif oranı zorlamalarına eşlik eden tüm yaklaşımlar, Türk Lirası cinsinden risklerden kaçışı hızlandırdı; döviz piyasasındaki operasyonlar pek bir işe yaramadığı gibi zaten az olan brüt döviz rezervlerini kritik seviyelerin altına düşürdü. Döviz piyasaları anormalleşti ve yoğun bakım işe yaramadı!

Kurban Bayramı öncesinde iki yabancı bankaya aktif oranı nedeniyle yüklü ceza yazanlar, şimdi geri adım yarışı içinde tepkisel yaklaşımlar ile durumu düzeltmeye çalışıyorlar ama olmuyor. Kantarın topuzu fazla kaçırıldığı için böyle olduğunu düşünmek isteyenler yanılıyor! Sorunları ağırlaştırmak, dengesizleri büyütmek ve kıt kaynakları israf etmek pahasına günü kurtarabilişiniz; fakat geleceğin kararmasını, güven bunalımının derinleşmesini ve istikrarsızlık potansiyelinin büyümesini önleyemezsiniz.

Ciddi tasarruf açığı olan ve daha önce aldığı hacimli borçları net ödemek durumunda olan bir ülkede, hayal tacirliği eninde sonunda patlar. Hem model değişmeden ekonominin sürdürülebilir şekilde büyümesini, hem de döviz kuru ve faizlerin çok makul seviyelerde salınmasını bekleyemezsiniz!

Çok sorunlu olan ekonomimizin ne yüksek kur veya yüksek faize, ne de beklentileri bir şekilde olumsuzlaştıracak diğer gelişmelere tahammülü bulunmuyor. Kırılganlık giderek yükseliyor. 2018 Ağustos’undaki atağa karşı hem faizleri sert bir şekilde yükseltmiş ve hem de dolaylı satışlar ile kuru gerileterek enflasyona yansımayı azaltmaya çalışmıştık; fakat ekonomi nefes alamaz hale gelince çark etmek zorunda kalındı. Hem faizleri hızla düşürüp ve hem de kuru düşük tutmaya çalışmak yaklaşımı ise rezervlerin azalması ile kısa sürede tıkandı! Faizleri yükselterek geçici bir süre için kuru tutabilirsiniz, fakat artık kurumsal yapıyı ayakta tutamazsınız! Gerçekleri konuşmanın zamanı hala gelmedi mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar