Gerçek sorun nakit sıkışıklığı mı, sermaye açığı mı?
Çocukluğumda TRT’nin bir bilgi yarışmasında ‘on puanlık uzman sorusu’ vardı. Bu ilginç ibare pek çok kişinin diline takılmıştı. Zor meseleleri anlatmak için sıkça kullanılırdı. “Nakit sıkışıklığı mı, sermaye açığı mı?” yahut daha teknik söylersek “likidite krizi mi, ödeme aczi mi?” iş hayatının böyle sorularından biri. Zira böyle zorlu dönemlerde vereceğiniz cevap, problemi teşhisinizi, o da yapacağınız tedaviyi belirleyecek.
Muhtelif ülkelerde 20 seneyi geçen iş hayatımda “batıyorum” veya “sermaye açığım var” diyen pek kimseyle karşılaşmadım. Zor durumdaki her şirket ‘geçici nakit sıkışıklığı’ yaşadığını ve ‘varlıklarının borçlarının çok üzerinde olduğunu’ iddia etti. Hiç birinin düşük karlılık, nakit yaratamama veya büyüklüğüne göre çok az (hiç kalmamış) sermaye gibi sorunları yoktu. Ah bir finansman olsa, şirket öyle bir atağa kalkar ki!
Kuşkusuz bunun geçerli olduğu örnekler var. Nitekim böyle bazı firmalar fonlama sonrası en başarılı iştiraklerimiz oldular. Ancak doğru tespiti yapmak kritik. Zira durum buysa, yapacaklarınız belli. Gereken finansmanı şirkete koymak, daha önce yapılan hatalar varsa ders almak ve yola devam etmek. Ama ya mesele daha derindeyse? Kırık bir kolu alçıya almanız değil de beyin ameliyatı yapmanız gerekiyorsa?
Şirket sermayesi seneler içinde erimişse (karsızlık ya da hissedar tarafından çekilerek) yahut borçlar altından kalkılamaz bir hal almışsa, kalıcı çözüm için iki ihtimal kalır: İcra/ iflas masası ya da ciddi bir yeniden yapılandırma. İkinci ihtimalde alacaklıların borcun bir kısmından feragat etmesi, hissedarın şirkete sermaye koyması veya taze para getirecek yeni ortak bulmak gerekir. Zaten temel değişiklikler yapmadan şirkete finansman sağlamak en iyi ihtimalle kaçınılmaz sonun ötelenmesine yarar. Çoğu zaman da cehenneme kartopu atmaktan farksızdır. Kapsamlı yeniden yapılandırmalar sert tartışmalar, hukuki kavgalar ve acı reçeteleri beraberinde getireceği için taraflar genelde meseleyi ‘nakit sıkışıklığı’ olarak görmek ve yansıtmak isterler. Hele mevcut krizi bir atlatalım da seneye Allah kerim!
Sıkıntılı bir durumun geçici nakit sıkışıklığı mı yoksa sermaye açığı mı olduğunu anlamak için birkaç soru sorarak işe başlayabilirsiniz:
(1) Sektörde ya da ülkede ani bir kriz oldu mu (Korona, kur, ham madde fiyatları)?
(2) Şirket kar ediyor muydu (gelir tablosu ve borç faizi oranından fazla bilanço karlılığı)?
(3) Sermaye nakit mi yoksa varlıkların yeniden değerlemesi ile mi oluşmuş?
(4) Varlıkların kalitesi ne (donmuş alacak, ‘şerefiye’)?
(5) Geçtiğimiz yıllarda yaratılan nakit nerede?
(6) Uzun vadeli yatırım kısa vadeli (veya yabancı para) kredilerle mi finanse edilmiş?
(7) Bu şirket satılsa alan olur mu (veya tasfiye değeri nedir)?
Korona ile zorlu bir sürece giriyoruz. Doğru teşhisleri yapalım ki doğru çözümleri uygulayalım.