Geliyor gelmekte olan “Türkiye’nin borçları”
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın önceki gün web sayfasında Türkiye’nin merkezi yönetim toplam borç stoku ile ilgili rakamlar yer aldı. Buna göre 31 Ağustos 2022 tarihi itibariyle merkezi yönetim borç stoku 3 trilyon 651 milyar 400 milyon lira. Yaklaşık 3.7 trilyon lira.
Bu borcun 1 trilyon 205 milyar 600 milyon lirası Türk Lirası cinsinden, kalanı 2 trilyon 445 milyar 800 milyon lirası ise döviz cinsinden oluşuyor. Yani toplam borcun üçte ikisi veya yüzde 67’si yabancı para cinsinden.
Böyle bir tablo ne anlama geliyor? Türk Lirası’na güven olmadığı için yabancı para cinsinden borçlanma zorunda kalınıyor. Bir diğer anlamı da “dolarizasyon”un devamı olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla hane halkı, firma ve bankacılık kesimlerinin varlık ve yükümlülüklerinde Türk Lirası cinsi kalemlerin ağırlığının kademeli bir şekilde artırılması, böylece finansal sistemin bütüncül olarak Türk lirası ağırlıklı bir yapıya kavuşturulması hedefi olan “liralaşma” hiçbir anlam ifade etmiyor.
Zaten son günlerdeki FED politikaları doğrultusunda değer kazanan doların Türk Lirasına karşı daha fazla değer kazanması da bunu gösteriyor.
Şimdi Hazine’nin istatistiklerine göre Türkiye’de kamu kesiminin toplam borç stokuna bir göz atalım.
Tablonun tercümesi şu:
- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne girişle birlikte kamu brüt iç borç stoku, bir önceki yılın son çeyreğine göre 2019’da yüzde 27, 2020’de yüzde 37, 2021 yılında da yüzde 29 oranında artış sergilemiş. 2020 yılındaki artışta pandemiye bağlı olarak alınan kararların etkili olduğunu unutmayalım.
- Tabloda açık görülmemekle birlikte merkezi yönetim dış borç stokunun da 100-110 milyar dolar bandında seyrettiğini bilelim.
- Bu arada Hazine’nin verilerine göre kamu net borç stokunun GSYH’ye oranı 2018’de yüzde 13.5 iken, 2022 yılının ilk çeyreğinde yüzde 22.2’ye yükseliyor. Yani son dört yılda borçların GSYH’ye oranı yüzde 64 artmış görünüyor.
- Görünen o ki özellikle iç borç stoklarında artışın seyri çok yüksek.
- 2022 yılının kalan üçte birinde seçimlere ilişkin hazırlıklar nedeniyle artış hızı daha da artacak.
Şimdi de Türkiye’nin toplam dış borç stokuna bir bakalım.
Bu tablonun da yorumu şöyle:
Türkiye’nin toplam dış borç stoku 450 milyar doları aşmış durumda.
Bunun yaklaşık üçte biri bankacılık kesiminin dış borcu. Yüzde 62’si de reel kesimin dış borcu.
Bankaların dış borcunun seyri son beş yıldan beri azalış eğiliminde olduğu biliniyor. Bunu sağlıklı bir gelişme gibi algılamayalım. Türkiye’nin para ve faiz politikalarında dünyanın geri kalanından ayrıştığı için artık Türkiye’nin dış finansmana ulaşamadığı gibi görelim. Bu arada reel kesimin de borçlanamadığını unutmayalım.
Oysa “üretim, yatırım, ihracat, istihdam” diye formüle edilen Yeni Türkiye Programına göre üretim için, yatırım için, ihracat için ithalat gerekiyor. Bu da döviz ihtiyacı anlamına geliyor. Gerçekten de reel kesim, özellikle pandemi sonrasının olumlu ikliminden yararlanarak ihracata yönelmek ve bunun için de yatırım yapmak istiyor; ama ne yazık ki döviz bulunamıyor.
Kaldı ki yabancı finans kaynağına erişimin zorluğu yanında maliyetlerinin de yüksekliği bir başka açmaz olarak karşımıza çıkıyor.
Bundan sonrasına bakacak olursak; 2022 yılının kalan üçte birinde yapılacak harcamalarla bütçe açığı 462 milyar liraya yükselecek. Bu arada erken girilen seçim ortamı nedeniyle de hesap dışı yeni harcamalar bütçe açığını daha da zorlayacak. Zaten vergi almak yerine vazgeçmek tercihi yapıldığı için konu borçlanmaya kalacak. Dolayısıyla yazının başlığında da belirttiğimiz gibi “Geliyor gelmekte olan Türkiye’nin borçları”. Yani yakın gelecekte artık borçlar daha çok konuşulacak.