Geleneksel ve modern girişimcilik

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Faruk TÜRKOĞLU

[email protected]

Girişimcilerin yeni bir iş kurması 2010 yılından sonra hem kolaylaştı, hem de işi geliştirme süreleri kısaldı. 1980 ve 2000 arasında sanayide ve hizmetler sektöründe köşe başları, su başları hep tutulmuştu. Bir sektöre giriş için yüksek tutarda sermaye ve kredi desteği bulmak, büyük şirketlerin oluşturduğu piyasa bariyerlerini aşmak gerekiyordu. Henüz sıfır kilometrede olan genç girişimci, teminat gösterecek bir gayrimenkule sahip olmadığı için kuruluş kredisi alamıyordu.

Önce bilgisayarın sonra internetin ve akıllı telefonların piyasaya çıkışı ekonomide yeni bir dönem başlattı. “Eski” ekonomide az olan, nadir olan değer kazanırken, yeni ekonomide “çokluk” değer yarattı. Arama motorları şirketlerinin reklam geliri ve değeri, hizmetlerini para almadan sağladıkları halde kullanıcı sayısının artışına paralel olarak yükseldi.

2010 öncesinde örneğin inşaat malzemesi ve el aletleri satan bir nalburiye şirketi kentin yalnız bir semtinde satış yapabilirken, “online” satış ve dağıtım ağı sayesinde tüm kente hatta bölgeye satış yapma imkânını buldu. Bir sahaf bulunduğu semtte sınırlı sayıda kitapsevere hizmet verirken, “Nadir Kitap” örgütlenmesi ile tüm Türkiye’deki potansiyel alıcılara ulaşma imkânını buldu. Kitapseverler de yaklaşık 10 milyon kitap ve dergi arasında seçim yapma kolaylığına sahip oldu.

Talebi değil, ihtiyacı karşılamak

Geleneksel iş yapma yönteminde odak nokta tüketici talebidir. Yeni ekonomide ise karşılanmasında sıkıntı yaşanan ihtiyaçlar veya ekonominin gelişmesi ve genç kuşakların hayata atılması ile ortaya çıkan yeni gereksinimlerin karşılanması amaçlanır. Yeni beliren ihtiyaçların finansal teknoloji (Fintech) ve yazılım alanlarında yoğunlaşmıştır.

Tüketicinin siparişlerini kısa sürede evlerin kapısına getiren tedarik şirketleri zaten yapılan bir alışverişin yönünün değiştirmesi ile ortaya çıktı. Yaşlı nüfusun ve evde çalışanların artması, işe gidiş gelişte yolda harcanan sürenin özel otomobillerde de uzaması, çarşı içinde otomobil park etmenin giderek zorlaşması, ulaştırma ücretlerinin ve akaryakıt fiyatlarının artması çarşılara pazarlara ve alışveriş merkezlerine gitmeyi zorlaştırınca, bu tür evde teslim şirketleri dünyada ve Türkiye’de hızla çoğalmaya başladı. Dünya ülkelerinde 1 milyar doların üzerinde değere sahip olan ve adına ‘unicorn’ denen 1000 şirketin 113’ü evde teslim şirketleri oldu. Bizim Zümrüdüanka kuşumuz gibi efsanevi bir varlık olan tek boynuzlu atın adından esinlenilen unicornlar arasında en hızlı gelişmeyi gösteren şirketlerden biri de Getir oldu. Kısa sürede 11.8 milyar dolarlık bir değer ulaşan Getir, Nisan 2022 itibariyle 1000 unicorn şirket içinde 37. sıraya tırmandı. Değeri 10 milyar doları aşan bu şirket ayrıca decacorn olarak anılmaya da hak kazandı.

1000 şirket içinde diğer iki Türk şirketi ise 2 milyar 750 milyon dolar değer ile Dream Games ve 28 Şubat 2022’de listeye girmeyi başaran yazılım şirketi Insider oldu.

Yeni ekonomide ilginç başarı örneklerinden biri de ABD’de en zengin göçmen ilân edilen Nijeryalı Tope Avotono oldu. ABD’de yayınlanan Forbes dergisindeki bir söyleşiye göre 90’lı yıllarda ABD’ye göç eden Avotono, projektör ve bahçe malzemeleri satışı ile internette çöpçatanlık sitesi girişimlerinde başarısız olduktan sonra 2015’te toplantı düzenlemenin şirketleri için önemli bir sorun olduğunu gözlemledi. 2015’te kurduğu toplantı düzenleme şirketi ile dokuz yıl içinde kurduğu Calendly şirketini 3 milyar dolarlık bir değere ulaştırdı. Belirtmeliyim, kurulan şirketin bir bürosu veya ofisi bulunmuyor ve Avotono, 400 elemanın yürüttüğü işleri, evinde bilgisayar başında yönetiyor.

Girişimcilerin yeni sektörlere dağılımı 1000

Unicorn listesindeki şirketlerin 113’ü Getir şirketinin benzeri olan tüketim mallarının ve gıda maddelerinin eve teslim işini yapıyor. En çok sayıda şirketin yoğunlaştığı iş alanları içinde ilk sırayı, 229 şirketle Fintech, ikinci sırayı 209 şirketle yazılım alıyor. Üçüncü sırada ise 64 şirket ile son dönemde önem kazanan modern tedarik zinciri ve lojistik şirketleri bulunuyor. Bunlar radyo frekansı (RFİD) ve benzeri yöntemlerle mal ulaşımını gerçek zaman ve mekan itibariyle izleyen donanım cihazlarını geliştiriyor. Yapay zeka, donanım, akıllı telefon ve oyun yazılımı da ilgi gören iş alanlarını oluşturuyor. Listedeki şirketlerin kökeni ve bir ülkenin sahip olduğu unicorn sayısı ise şöyle sıralanıyor: ABD (569), Çin (279) Hindistan (105), İngiltere (43), Almanya (28) ve Fransa (25).

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2019- 2023 Atılım Programı’nda, Türkiye’nin 2023 yılında Turcorn adı verilen 10 unicorn şirketine sahip olmasını hedeflemişti. 2023’ün tamamlanmasına 20 ay kaldığı için bu hedefe ulaşmak çok zor olacak. Ancak listede İtalya’nın 1 şirketi olduğu ve Yunanistan’dan hiçbir şirketin listeye giremediği dikkate alındığında Türkiye’nin listede 3 şirketle temsil edilmesi olumlu bir başlangıç olarak görülebilir.

Girişimciler için yeni alanlar

Dijital dönüşüm çerçevesinde girişimcilerin kullanabileceği yeni iş araçları ve yöntemleri şöyle sıralanabilir:

  • Hizmet olarak yazılım: İngilizcesi “Software as a Service” (SaaS) olan bu yöntem, bir bulut bilişim hizmeti sağlayıcısından “kullandıkça öde” esasına dayalı bir yazılım çözümü satın alma işlemini tanımlar. Girişimciler bu sistemi finans, insan kaynakları ve pazarlama alanındaki sorunları çözmek için kullanabilir. Geliştirilecek sistemler, satın alma, tedarik zinciri, elektronik ticaret, satış ve satış sonrası servis hizmetlerini bir bütün olarak kapsayabilir. Yazılımın bu özelliği son dönemde ortaya çıkan tedarik zinciri problemlerine de çözüm getirebilir.
  • Kodsuz yazılım: Bu terim hiç kod yazmadan (no code) uygulama geliştirme ve hızlıca kullanıma sunma işlemini tanımlar. Bu tür yazılımlar “sürükle ve bırak” işlemi ile kullanılabilir. Böylece bu yazılımlar bilgisayar bilimleri, yazılım mühendisliği ve elektronik haberleşme gibi alanlarda eğitim almamış ancak yazılım dünyasına girmek isteyen girişimciler tarafından kullanılabilir. Word ve Excel programlarını kullanabilen girişimciler bu sistemi de kolayca yönetebilir. “ Az kod” (low code) yazılımlar ise yalnız temel düzeydeki kodların yazımını gerektirir. Kodsuz yazılımlar karmaşık ve bütünleşik sistemlerde ortaya çıkan sorunların çözümünde de kullanılabilir.
  • Finansal Teknoloji: Kısaltması “Fintech” olan bu uygulama sistemi finans sisteminin sorunlarına teknolojik çözümler getirmeyi amaçlar. Bu tür çözümlerin ortak özelliği işlemlerin hızlı ve pratik bir şekilde yapılabilmesidir. Fintech, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasını da kolaylaştırır. Fintech girişimcilerinin halen üzerinde çalıştığı projeler arasında kişiden kişiye para transferi, mobil ödeme teknolojisi ve yapay zekâ desteği ile portföy yönetimi de bulunuyor.
  • Göstergelerin erken açıklanması: İstatistik kuruluşları enfl asyon ve milli gelir büyüme oranlarını ve diğer önemli göstergeleri, bazen veri toplanan dönem bittikten çok sonra açıklıyor. Açıklamanın gecikmesi, alınacak önlemlerin de gecikmesi anlamına geliyor. Çok zaman bir ekonomik önlem iş işten geçtikten sonra alındığı için sonuç vermiyor. Yapay zekâ, bulut bilişim ve nesnelerin interneti (internet of things: IoT) sistemlerinden yararlanarak hazırlanacak yazılımlar, örneğin fiyat artışlarının ortaya çıktığı hafta belirlenmesine imkân tanıyabilecek. Böylece önlem almak için sonraki ayın 3’üne kadar beklemeye gerek kalmayacak. Diğer önemli bir kullanım alanı, milli gelir büyüme oranlarının üç ayda bir değil de her ay açıklanması olabilecek. Bu tür yazılımlar tedarik ve değer zincirlerindeki sorunların da tam zamanında tespit edilmesini sağlayacak.

Girişimciliğin ihmali

Ekonomik gelişmeye hız kazandıracak girişimciliğin devletten, bilim çevrelerinden kamuoyundan ve finans sisteminden daha fazla destek görmesi gerekiyor. Bu aşamada girişimcilik enstitülerinin hatta fakültelerinin kurulması, yeni finansman ve teşvik modellerinin geliştirilmesi girişimciliğin ekonomiye daha fazla katkı yapmasını sağlayacak. 1000 Unicorn listesine giren Türk şirketlerinin kaynak sağladığı girişim sermayesi (venture capital) şirketlerinin diğer ülkelere ait olması, bu konuda yeterince adım atılmadığını düşündürüyor. Gelecek dönemde bilim çevrelerinin, devletin ve kamuoyunun girişimciliğin geliştirilmesine öncelik vermesi zorunlu görünüyor.

Hem iktisadın, hem de işletmeciliğin sosyolojinin ve kültür araştırmalarının ortak ilgi alanı içinde olan girişimcilik konusu, disiplinlerarası bu niteliği nedeniyle uzun süre dünyadaki ve Türkiye’deki sosyal bilim çevrelerinde tam olarak sahiplenilmedi. İktisatçılar ve işletmeciler işbirliği yaparak girişimcilik konusunda araştırma ve öğretim yapmak yerine, bazı uç örneklerde görüldüğü gibi karşı tarafı eleştirmekle yetindi. Örneğin İktisatçı Yalçın Küçük, “İşletmecilik, iktisadın karikatürüdür” derken işletme bölümü mezunu ve eski ekonomi bakanlarından olan Nihat Zeybekçi, Merkez Bankası’nı eski yöneticilerinden birini şöyle eleştirmişti: “O hala Keynes’te mi kalmış? Hâlâ yakmamış mı o kitapları?”

Bu tartışmalar zamanla etkisini kaybetti ve hem iktisatçılar hem de işletmeciler arasında girişimciliğe yönelen ilgi, özellikle 2015’ten sonra güçlendi. Fakültelerin hem lisans, hem de lisansüstü ve doktora eğitimlerinde girişimciliğe hak ettiği yer verildi. Girişimcilik konusunda araştırma merkezleri açılıp özel programlar düzenlenirken, iş hayatındaki yaratıcılık konusunda laboratuvarlar faaliyete geçirildi. Toplum içinde girişimciliğin itibarı yükseldi. Devletin sanayiden çekildiği, büyük şirketlerin otomasyona geçerek işçi sayısını azalttığı bir dönemde, memurluk dışında açılan tek iş kapısı girişimcilerin kurduğu işyerleri oldu.

“Girişimci devlet”

Dijital ekonomi döneminden önce özel sektör girişimcileri devletten aldıkları teşvik ve desteklerle özellikle tüketim malları sektörlerinde yeni yatırımlar yapabiliyordu. Yatırımların riskli olduğu ve daha yüksek tutarda sermayenin gerektiği dijital ekonomi döneminde ise devletin ekonomide daha aktif bir rol üstlenmesi zorunlu oldu. Teknolojik düzeyi hızla yükselen ülkelerde, devletin kurduğu bilimsel araştırma enstitüleri, yürüttüğü projeler, çıkardığı mevzuat ve gerektiğinde kurduğu fabrikalar, gelişmenin motor gücü haline geldi. Özel sektör girişimciliğinin çok gelişmiş olduğu ABD’de bile Apple, Google ve benzeri ileri teknoloji şirketleri devletin kurduğu araştırma ve geliştirme altyapısından yararlanarak büyüme imkânını buldular. İtalyan asıllı iktisatçı Mariana Mazzucato’nun Girişimci Devlet adlı kitabında vurguladığı gibi bu şirketlerin başarısında devlet desteği, yardımı ve hibelerinin büyük payı vardı. Japonya, Güney Kore ve Çin’in teknoloji alanındaki atılımlarında ise devlet daha yönlendirici ve aktif bir rol oynamıştı.

Türkiye’nin de bir teknoloji ülkesi olması için devletin ekonomide daha aktif olması, ileri teknoloji yatırımlarına gerektiğinde sermaye koyması veya devlet sermayesiyle fabrikalar kurması, yeni tür KİT modellerini geliştirmesi ve yeni nesil teşvikleri uygulaması gerekiyor. Kaynakların altyapı ve inşaat projeleri yerine özellikle ileri teknoloji ürünlerinin üretimine, örneğin yarıiletken üretecek dev fabrikalara yöneltilmesi teknolojik düzeyin yükseltilmesini hızlandırabilir.

Eser yaratma güdüsü Gerek geleneksel, gerekse yeni ekonomideki girişimcilikte yeniliklere yönelme duygusunun ve bir eser yaratma güdüsünün çok güçlü olması şarttır. Yeni bir teknoloji, yeni bir iş yapma yöntemi ve yeni yazılımları geliştirmenin sağlayacağı tatmin duygusu yeni çözümlerin itici gücüdür. Ünlü İngiliz iktisatçısı John Maynard Keynes, Genel Teorisi’nde bu gerçeği şöyle vurgulamıştı: “Kapitalizmin temelinde kendiliğinden gelen bir cesaret duygusu, bir gözü karalık ve eser yaratma güdüsü vardır. Eğer işteki şevk ve heyecan sönerse ve spontane iyimserlik yok olursa girişimci kararlarını matematik beklentilere göre verir. Bunun sonu ise şirketin hayatiyetini kaybetmesi ve ölmesidir.”

Girişimcilikteki gelişmenin ortaya çıkardığı diğer bir sorun otomasyonun, yeniliklerin, yeni yazılımların ve icatların ortaya çıkardığı teknolojik işsizliktir. Bu soruna çözüm bulunmadığı takdirde gelir dağılımının bozulması, toplumsal huzursuzluklara ve yoksulluğa yol açabilir.

GİRİŞİMCİNİN PORTRESİ

Girişimci, ekonomilerdeki değişim ve gelişim süreçlerinin itici güçlerinin biridir. Ne var ki “girişimci” deyince, yalnız bağımsız bir iş kurmuş olan iş insanları akla geliyor. Günümüzde kamu sektöründeki muhtardan valiye kadar her kademedeki yöneticinin de girişimcilik niteliklerine sahip olması, yönettiği yerin gelişmesine katkıda bulunması bekleniyor. Bir kurum veya şirket içindeki girişimci yöneticinin yalnız patronun veya yönetim kurulunun hedeflerine ulaşması artık yeterli görülmüyor. Yeni ürünlerin geliştirilmesi ve yeni pazarların keşfi gibi görevlerin de “girişimci profesyonel” tarafından üstlenilmesi gerekiyor. “Sosyal girişimci” terimi ise sivil toplum kuruluşları bünyesinde, yalnız panel ve seminer düzenlemekle yetinmeyip, insanların yaşama ve çalışma koşullarını iyileştirmek için uğraş verenleri tanımlar. Kamu sektöründe, özel sektörde, kurum içinde ve sosyal alanda yararlı işler yapmayı ve bir eser bırakmayı amaçlayanların kişiliklerini incelediğimizde girişimciliğin esasında bir bakış açısı, eylem biçimi ve hayat tarzı olduğunu anlıyoruz.

En geniş anlamı ile ele alındığında, yalnız iş hayatında değil, bilimde, teknolojide sanatta, sosyal ve siyasi konularda yeniliği hedefleyenler ve başarıya odaklananlar da “girişimci” olarak nitelendirmek mümkündür.

Kelimelerin anlattığı

Fransızca’da ve İngilizce’de girişimci için kullanılan entrepreneur kelimesinin kökünün Sanskritçede “kendi kendini motive eden kişi” anlamına gelen “anthe prerna” kelimeleri olduğu tahmin ediliyor. Bu kök, girişimcinin bağımsız çalışmayı seven, özgürlüğüne düşkün, kendi kendini motive eden azim ve sabırlı kişiliği hakkında ipucu verir. Geçmiş dönemlerde girişimci kullanılan müteşebbis kelimesi, Arapçada “şbş” kökünden türetilmiş şebs ve şebes ile taşabbus kelimelerinden alıntıdır. Fiil olarak bu kelime yapışma, bir işe azimle tutunma anlamına gelir. Bu kökler girişimcinin bir işe tüm gücüyle sarılmasını ve sebat etmesini açıklar. Girişimci başarıya odaklandığında tuttuğunu bırakmayan, nihai hedefi ne adeta yapışan bir kişidir. Girişimcide tuttuğunu koparmak için sabırla mücadele etme kararlılığı gerçekten çok güçlüdür. Arkasında ne olduğu meçhul bir kapıyı açmayı, yeni bir ortamla buluşmayı anlatan “girmek” fi ilinden türetilen “girişim” kelimesi, bir işi çiğnenmiş patikalardan uzakta, herkesten önce ve ilk olarak yapmayı akla getirir. “Girişmek” kelimesini bir işe biraz da gözü kara şekilde saldırma anlamında kullanılır. “Girişken” dediğimizde, işe hiç çekinmeden giren cesur bir kişi tanımı karşımıza çıkıyor. Bu kelimeler özgüveni güçlü, kendini tüm benliği ile işine adayan, yeniliklerden korkmayan, dışa dönük ve atak bir iş insanı portresi çizilmesine katkıda bulunur. İbn Haldun’un, 14. yüzyılda çizdiği şu girişimci portresi de bugünkün de farklı değildir: “Tacir, ihtilaflı davalara girme bahsinde cüretli, hesap hususunda basiretli, yaman bir pazarcı, cesur (kavgacı, dövüşken, atılgan, girişken, cedelci, münakaşacı, hesapçı ve mahkeme kapılarını aşındırıcı) biri ise, atılgan ve yaman bir pazarlıkçı oluşu, onun hakkını alması için daha elverişlidir.”

Girişimcilerimizin güçlü yönleri

Cumhuriyet döneminde girişimcilerin gelişme, durgunluk ve kriz dönemlerindeki kararları, tutum ve davranışlarında aşağıdaki olumlu nitelikler ve özellikler ön plana çıktı:

  • Krize karşı dayanıklılık: Ekonominin diğer gelişmekte olan ülkelere göre genellikle daha fazla kriz ve durgunluk yılları yaşamasına girişimcilerimiz sıkıntılı bir dönemden sonra kendilerini çok çabuk toparlayabiliyor. Kriz yıllarının hemen ertesinde yüksek büyüme hızlarına ulaşılması bu yeteneğin en önemli göstergesi sayılıyor.
  • Ticari zekâ: Bu topraklarda yaşayan insanların ticari zekâsı hep yüksekti. Dünyanın ilk ticaret merkezi 9000 yıl önce Çatalhöyük’te kurulmuştu. Para ve bankacılık gibi uygulamalar da ilk kez Frigya ve Lidya’da geliştirilmişti. Bunlara Ortadoğu insanının ticari becerileri de eklendiği için girişimcilerimiz alım-satım konularında başarılı bir performans gösterebiliyor. Bu ticaret yeteneğinin, küresel dönemin oyun kurallarına uygun şekilde geliştirilmesi, cari işlemler açığı sorununu çözebilir.
  • Teknoloji merakı: Girişimcilerimiz yeni bir tesis kurduklarında, en ileri teknolojiyi seçiyor. Fuarlara giden sanayiciler, hep en modern makineleri satın alıyor. Bu tercih verimliliğin yükseltilmesini kolaylaştırıyor. Ancak bu merak ülke içinde makine sanayisinin gelişmesini olumsuz etkiliyor.
  • Küresel zihniyet: Büyük bir imparatorluğun mirasçıları olarak, farklı kültürlerden olan insanlarla birlikte yaşamak ve iş yapmak konusunda epey deneyimimiz var. Bu deneyim, gelecek yıllarda yeni ihracat pazarları bulunması ve yabancı sermaye ile işbirliğinin güçlendirilmesi gibi konularda işe yarayabilir.
  • Uyum becerisi ve esneklik: Hızlı değişim dönemlerinde ancak değişen ortama ve yeni oyun kurallarına uyum sağlayanlar varlıklarını sürdürebiliyor. Dünya görüşü ve hayat tarzı açısından en gelenekçi girişimcilerimizin bile, ekonomideki yeni trend ve modalara uyum sağlamada gösterdiği başarı, ekonomiye dinamizm kazandırıyor ve gelecek için umut veriyor.
  • Cesaret: Ekonomide devlet desteğinin öneminin giderek azalması, iş insanlarımızı gerçek bir kapitalist gibi daha cesur kararlar almaya zorluyor. Bu cesaretin, gözü kara bir iş yapma biçiminden, riskleri de dikkate alan ihtiyatlı bir dinamizme dönüşmesi, gelecek dönemde ekonominin itici gücü haline gelebilir. Cesaretin özellikle, bugüne kadar el atılmamış yeni iş alanlarında gösterilmesi ise ekonominin yıllanmış sorunlarını çözebilir.

Girişimcilerimizin zaafları

Girişimcilerin aşağıda sıralanan zayıf yönleri rekabet güçlerinin azalmasına ve verimliliğin düşmesine yol açtı:

  • Yüksek teknolojiden uzak durmak: Yatırılan yüksek tutardaki paranın geri dönüş süresinin çok uzun ve başarısızlık riskinin yüksek olması nedeniyle girişimcilerin çoğunluğu, yarıiletken üretim, nanoteknoloji, genetik ve biyoteknoloji gibi yeni yatırım alanlarına girme konusunda istekli olmuyor. Devletin bu alanlarda fabrika kurması ve yeni nesil teşvikler uygulaması iş insanlarının yüksek teknolojiye daha sıcak bakmasını sağlayabilir.
  • Sürekli sızlanma alışkanlığı: Girişimcilerimiz en iyi zamanlarında bile hallerinden şikâyet eder. İş dünyasındaki dernek ve oda başkanlarının bir bölümü ise sızlanmayı, devletten daha fazla teşvik ve destek koparmak için bir araç olarak kullanır. Mafyanın musallat olmasından korktuğu için işlerin kötü gittiğini söyleyenler de vardır. Maliye’nin genellikle hiç vergi vermeyenlerin değil de başarılı ve iyi kazanç sağlayan mükelleflerin peşine düşmesi de, girişimcilerin "İşler iyi gidiyor" demesini önler.
  • Taklitçilik: Bizde, küçük esnaftan büyük holding sahiplerine kadar taklitçilik çok yaygındır. İş insanlarımız, yeni ve modern iş alanlarına yatırım yapmak yerine, başarılı olan komşusunu taklit eder. Bu eğilim, atıl kapasitelerin ortaya çıkmasına ve kâr marjlarının gerilemesine yol açar.
  • Ortaklıktan çekinmek: “Ortaklı inekten, buzağı yeğdir”, “Ortak malda hayır yoktur” gibi atasözlerimizde de vurgulandığı gibi, iş kültürümüzde ortaklığa pek sıcak bakılmaz. Girişimcilerimiz, mülkiyet kıskançlığı nedeniyle ortaklık, stratejik ittifak ve işbirliği konusunda kılı kırk yarar. Büyük holdinglerimiz arasında stratejik işbirliğine ise nadiren rastlanır.
  • Mikroyönetim: Özellikle küçük ve orta boy işletmelerin sahiplerinin büyük bölümü, büyüme stratejisi geliştirmek yerine, işin her türlü ayrıntısı ile uğraşır. Bu girişimciler, yönetim kadrosuna yetki devrine yanaşmadıkları ve ayrıntılar içinde boğuldukları için yaklaşan riskleri ve fırsatları algılayamaz.
  • Yalnız kısa vadeye yoğunlaşmak: Zamanın algılanmasında daha çok geçmişe ve bugüne yoğunlaşan bir kültürümüz var. İş dünyasında ise ufkumuz ancak kısa vadeli geleceğe kadar uzanıyor. Girişimcilerimiz fırsatları orta ve uzun vadeli olarak incelemekte zorlanıyor. Kısa vadeli olay trafiği içinde sıkışıp kalanlar ise çoğunlukla kırılgan oluyor, negatif ve karamsar düşüncelere kapılıyor.
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar