Gelecek filoda
Sabah evden çıkarken iletişim cihazınıza ofise gideceğinizi fısıldıyorsunuz. Sistemde dolaşan en yakındaki uygun araç kapınıza geliyor. Siz arka koltukta holografik ekrandan sabah haberlerine bakarken, sürücüsüz tam otonom elektrikli araç sessizce ilerliyor. Sizi bırakır bırakmaz da, en yakındaki boş şarj noktasına gidiyor ve bir sonraki “çağrı”yı bekliyor.
Bilim kurgu gibi, fakat 2035 yılı için öngörüler böyle.
Peki, bu nasıl gerçekleşecek?
“Autonomous”, 3D haritalar, grafen infüze katı pil teknolojisi, 5G ötesi iletişim vs… başka uzun yazıların konuları. Fakat, bu gelecek, ancak filocularca gerçekleşecek!
Leasing araçlarının yerini alan filo araçları, nicelikte bireysel satın almaları bile solladı. Artık üç araçtan biri şahıslara, ikisi şirketlere üretiliyor. Deloitte, sadece 10 yıl önce 7.2’şer milyonla neredeyse eşit büyüklükte olan şirket araçları payının, 2021 yılının 16 milyonu aşacak Avrupa yeni otomobil pazarında en az yüzde 63’e ulaşacağını öngörüyor..
Otomotivin endüstriyel geleceği de, “sahip olmak” yerine paylaşım ve sürücüsüz tam elektrikli filo araçlarına doğru değişiyor. O sebeple ZipCar gibi çok markalı araç aboneliği hizmet pazarının 1.3 milyona ulaşmasıyla yeni fırsatları gören otomobil üreticileri de, bu yıl %20 daralıp 59.5 milyona düşecek küresel satışlara rağmen, Mercedes Car2Go, Ford GoDrive, Renault CarPlus, Peugeot Citroen Free2Move, Fiat Jeep Enjoy, BMW DriveNow gibi “kendilerine ait” telematik platformlarında B2C ve P2P modellerini hızla geliştiriyorlar.
Ayrıca, Avis, Sixt, Europcar, Hertz gibi rent-a-car’cılar da, tümüyle dijitalleşip Türkiye’deki Moov gibi kısa süreli araç kiralama sistemini başlatıyorlar. Önde gelen filo yönetim şirketleri BNP Paribas Arval Société Générale ALD Automotive, BMW Alphabet, Daimler Athlon , PSA Free2Move, Volkswagen Leasing ve elbette en büyükleri LeasePlan, artık kesintisiz hizmette tüzelin yanında şahısların da faydalanması gibi yenilikçi mobilite çözümlerine girişirken, “uzak zaman mobilitesi” ndeki otonom araç aboneliği sistemine hazırlık yapıyorlar.
Gelecekte sosyal statü için marka algısını önemsemeyecekleri otomobillerin sahibi olmak istemeyecek gençler, bugün bile şehir içinde trafik ve park derdinden elektrikli bisiklet ve Martı gibi e-scooter alternatif ulaşımla sıyrılıyorlar.
Diğer yanda; Deloitte’ın araştırmalarında otonom sürüş için ekstra ödeme yapmak isteyenler yüzde 68, otonom sürüşün gerçekleşeceğine inananlar %85, Lyft gibi imkanlar sayesinde araç satın almayı düşünmeyen Y ve Z kuşaklarının yüzde 35 olduğu görünüyor. Taksi ya da Uber gibi hizmetlerde ödenenin yüzde 50’sinin sürücüye gittiği de düşünülüyor. Bu sonuçlar da, farklı demografiler ve mevcut pazar segmentlerine paralel geliştirilen Waymo fikrindeki gibi sürücüsüz araçların, potansiyel mobilite değer zincirine katılmanın anahtarı olacağına işaret ediliyor. Gelecekte “robotize elektromobil”leri hazırlayacak otomotiv üreticileri, kurumsal ve bireysel kiralamadan çok seçenekli entegre mobilite hizmet sağlayıcısı olarak değişiyorlar.
Fakat; filo yönetimi kabiliyetini geliştirmiş, kapıdan kapıya ulaşım hizmeti için altyapı sistemlerine yatırım yapan oyuncular, geleceğin ulaşım ekosistem modelleri için şimdiden bir adım öndeler.