Geleceğin Zekâ Formulü
Mustafa Başar
Yönetim Kurulu Danışmanı
Yapay zekâya farklı bir açıdan bakıp, konunun tarihsel zeminine inmeye çalıştığımız önceki yazımızda özellikle insana dair zekâ çeşitlerinden olan “duygusal zekâ” ya son derece önem verdiğimi belirtmiştim. Bir zekâ ve savaş oyunu olan satrançta 1996 yılında Kasparov ile oynayan IBM’in Deep Blue isimli yazılımından çok önce 1700’lü yıllarda “The Turk” adlı ahşap bir robot & otomatın aslında daha heyecan verici olduğunu vurgulamıştım. Mekanik zekâ, elbette yapay zekânın temelidir; gerçi insanlık tarihindeki tüm gelişme ve teknolojik ilerlemeler, sonraki gelişmelere zemin hazırlamıyor mu?
Xiaomi elektrikli araç sektörüne adım atacağını ve çalışmalara başladığını daha öncesinde duyurmuş; 2023'ün Aralık ayında da ilgili aracın tanıtımını gerçekleştirmişti. Çin, birçok alanda olduğu gibi, özellikle elektrikli otomotiv sektöründe de oyunun kurallarını değiştiriyor! Çünkü Çinli firmaların ürettiği ürünler, artık sadece düşük fiyatları değil, yüksek kaliteleri, çok daha uzun ömürlü pil teknolojisi sayesinde araçlarının sahip oldukları uzun menzilleri, kendi kendine park etme özelliklerinin üst düzeyde olmaları gibi konularla gündemdeler. Geçenlerde bir arkadaşım, yüksek bir bedel ödeyerek yeni aldığı Amerikan menşeli son derece popüler markalı aracından hiç de memnun olmadığını söyledi. İzmir otoyolunda bir istasyonda tam 1,5 saat kaybetmiş! Öyle ya, elektrikli araçlar hızla yayılıyor, ama bunların şarj üniteleri aynı hızda ülke genelinde henüz kurulmuyor. Üstelik şarj süresi bir yana dursun, sizden önce bekleyen 2-3 araç varsa eğer mecburen zaman kaybediyorsunuz. Arkadaşım araçla yaşadığı sıkıntıları dile getirirken eşi “ama otomatik park etme özelliği çok iyi” diye itiraz ederek söze girdi. Arkadaşımın bakışlarından bu itirazı benim karşılamamı isteyerek, destek talep ettiğini hemen anladım. Daha önceki araçlarında otomatik park etme özelliği olmadığından, bu deneyimi ilk defa yaşamakta olan hanımefendiye 80’li yıllarda eşinin de aramızda olduğu arkadaşlarımla oturduğumuz mahallede ilk defa gördüğümüz otomatik vitesli araca verdiğimiz tepkileri anlattım. Kahkaha atarak güldü. Oysa biz, o zamanlar gördüğümüzü “bir araba var, kendi kendine vites atıyor” diyerek aktardığımız diğer arkadaşlarımızda sadece şaşkınlık ve hayret ifadelerine şahitlik etmiştik. O yıllara dair anılarımızı anlatmaya başlayınca, hanımefendi beni ciddiyetle dinlemeye başlamış, arkadaşım yine bakışlarıyla bana teşekkür etmişti. Üstelik 80’ler değil, General Motors, “Oldsmobile” marka otomatik vitesli ilk arabayı 1948 yılında piyasaya sürmüştü. Bu aracın mekanik zekâ düzeyi, yeryüzündeki diğer tüm araçlardan daha yüksek seviyedeydi, tam bir makine mühendisliği harikasıydı! 21. Yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken, yeni üretilmiş bir otomobilin bırakın kendi kendine park etme özelliğinin olmasına, günümüzdeki çeşitli kameraların, sensörlerin, uydularla bağlantılı bilgisayarlar ile yazılımların ve akıllı çiplerin teknolojik seviyeleri nedeniyle otonom sürüşe, yani kendi kendine güvenli bir seyir imkânı sunan, oto pilot özelliğinin olmasına bile artık şaşırmamalı! İş dünyasından ortak tanıdığımız bir arkadaşımı aradım yanlarında. 1980’lerin sonlarında Bodrum’da üretilmiş, tamamen ahşap Gulet tipi bir yelkenli almıştı; birçok kişi neden 40 yıllık bir tekne aldığını sorgulamıştı. Öyle ya, modern yatlar ve yeni tip yelkenliler varken, teknolojisi olmayan, konforsuz, eski bir ahşap tekne alınır mıydı? Telefonun sesini dışa aktardım, masada üç kişi tekne sahibi arkadaşın dost eleştirilerine olan cevabını birlikte dinledik. Bodrum imalatı ahşap teknelerin özellikle Ege denize son derece uyumlu, sanıldığının aksine, farklı malzemelerden üretilmiş birçok modern tekneye göre çok daha “denizci tekneler” olduğunu ve hatta yıllık gereken bakımları ihmal edilmezse, daha güvenli olduklarını anlattı. Üstelik çok mütevazı bir bütçe ile tekneyi satın aldığını, her türlü konfor ve güvenlik için gereken bütün yatırımları yaptığını, bu 40 yıllık teknenin artık otomatik pilot özelliğinin dahi olduğunu söyledi. Bizdeki şaşkınlığı sezince de belirtme ihtiyacı duydu; “öyle zannettiğiniz gibi pahalı ve ulaşılmaz bir teknoloji değil, otomatik pilot 100 yıldır denizlerde kullanılıyor!” O günkü sohbetin akşamı aldı beni bir merak; gerçekten denizlerde otopilot teknolojisi 100 yıldır var mı? Hemen bilgisayar başına geçip araştırma yaptım; şimdi sıkı durun; Standart Oil Company ilk kez 1920 yılında bir tankerinde oto pilot uygulamasına geçmiş! Üstelik bu teknolojinin icadı daha önce, 1912’de “havacılıkta” gerçekleşmiş! E ne var bunda diyenler için belirteyim; uzaya ilk uydu (Sputnik) 1957 yılında gönderildi ve henüz navigasyon konusunda bir işe yaramıyordu! Özetle oto pilot özelliği bile aslında bir mekanik zekâ örneği olarak çoktan faaliyete geçmiş. Yapay zekâ kapsamında anılan birçok ürün ve gelişmeyi aslında insanlığın bilgi birikimi neticesi aşama aşama ilerleyen bir “kolektif zekâ” olarak görmeliyiz. Yıllar önce basit bir uygulama kullanılarak furya olan, insanların kendilerinin 20-30 sene sonraki yaşlanmış hallerini sosyal medyada nasıl paylaştıklarını sanıyorum hatırlayacaksınız. Ölümünden 20 sene sonra rahmetli Kemal Sunal’ı bu ülkede bir kamu bankası “Deep Fake” yöntemiyle reklamlarında oynatalı bile seneler oldu, bunu da hatırlıyorsunuzdur. Bu uygulama ve yöntemler de sizce yapay zekâ ürünü mü? Galiba çeşitli yazılım, kodlama ve programlardan istifade edilerek geliştirilen aplikasyonlar için artık farklı bir terim bulmak gerek.
Almanya’da kepçe operatörlüğü hizmeti sunan bir firmanın tanıtımını gördüm geçenlerde. Dünyanın her yerinden iş kabul eden bu şirket bütün operatör işçilerini “Home Office” çalıştırıyor. İşte teknolojinin bu imkânı sunabiliyor düzeye gelmiş olması gerçekten ilginç. Tekrar edeyim; beyaz yakalı olmayan, işi sahada olan kepçe & vinç operatörleri evlerinden çalışıyorlar. Evlerine firmanın yerleştirdiği ekran, bilgisayar ve joystick başına oturan operatörler, şirketlerine ait çeşitli sensör ve kameralardan oluşan ekipmanların monte edildiği ağır inşaat makinelerini, 5G teknolojisi ile anlık görüntüleyip kullanarak, evlerinden çıkmadan para kazanıyorlar! Keza yıllardır benzer teknoloji ve özel ameliyat robotlarının yardımıyla, cerrahlar da dünyanın her yerinde (fiziki olarak orada bulunmasalar da) ameliyat operasyonlarına katılabiliyorlar! İşte bu gelişmeler gerçekten heyecan verici! Bir kepçe operatörünün, bir beyin veya kalp cerrahının hatta bir savaş pilotunun evinden veya ofisten çıkmadan, dünyanın herhangi bir yerinde çalışabilecek olması sizce de heyecan verici değil mi? Yeni nesil girişimcilerin ve zamana ayak uydurma, çağı yakalama konusunda kararlı şirket üst yöneticilerinin bütün bu yeni gelişmeleri yakından takip etmelerini tavsiye ederim. Her yeni gelişmeyi yapay zekâ olarak tanımlayan, artık tüm dünyanın 7-8 tane firmanın avucunun içinde olduğu algısını yaratan bu saçma furya rüzgârına kapılmadan, hangi teknolojiden nasıl yararlanabileceklerini, kendilerini ve işlerini nasıl geliştirebilecekleri üzerine düşünsünler. Başka bir yaşam mümkün diyerek, büyük şehirden uzaklaşan, tabiat içindeki köylere veya sahil kasabalarına taşınan bütün dostlarımdan benzer şikâyetler duydum; en basit elektrik, su tesisatı ve evle ilgili tadilat işlerini yaptıracak bir usta bulamıyorlar! Teknolojik gelişmelerden sonuna kadar elbette yararlanın; ancak kendiniz dahil insana değer vermeyi, en güncel bilgilerle öğrenmeye ve eğitim vermeye devam etmeyi sakın ihmal etmeyin.
Akıl sahibi insan için tabiat, sayısız tehlikeleri ve fırsatlarıyla onu çevreleyen, durağan olmadığı gibi, aksine sürekli değişmekte olan koşulların bütünüdür! İnsanlık ilerlemeye devam edecektir; çünkü “yakın gelecek yeni ve çok daha üstün teknolojik gelişmelere zaten gebedir”. Bu durumu, tabiatın bir gerçeği olarak kabul edenler, sosyal ya da ulusal medyadan ilk edindiği bilgiye hemen itibar etmeden önce farklı kaynakları araştıranlar, gerçek bilgiye ulaşmaya sürekli gayret edenler, yani ömürleri boyunca “öğrenci kalabilmeyi” başaranlar, “en iyi uyum sağlayanlar” olacaktır! Tarih boyunca en güçlüler değil, tabiata en iyi uyum sağlayabilenler ayakta kalmışlardır. Tarihsel gelişim süreci içerisinden birkaç örnek verdiğimiz mekanik zekâ, insan zekâsının ürünüdür; gerçek anlamdaki yapay zekânın ise emareleri ortadadır; çok yakında yeni data yüklenmesine gerçekten ihtiyaç duymayan, kendi kendine öğrenen, sürekli gelişen ve bir gün belki de kendi yaratıcısı insanlardan tamamen bağımsız hareket edecek bir versiyonu ortaya çıkacaktır. Bizim açımızdan mesele, evvela değişime uyum sağlamaya hazır bir bilinç ve vizyona sahip olmaktır. İnsanlık için geleceği şekillendirecek zekâ türü hem duygusal hem mekanik hem de yapay zekâyı bünyesinde barındıran bir tür “melez zekâ”dır. Konuya bakış açımızı vurgulamak, tarihe not düşmek için formülü yazıyorum…
MI+AI+EI = HI (HYBRID INTELLIGENCE)