Geleceği dönüştürmek
Adem Dönmez
İTÜ İletişim Direktörü
Dünya 2030’lara yaklaşmış, 2050’li yıllar ufukta görünmüşken geleceğin nasıl şekilleneceği ve buna yönelik çabalar büyük önem kazandı. Geleceği konuşuyoruz, düşünüyoruz, hayal ediyoruz…
Yapay zekâ çalışmaları, akıllı araçlar, yeni batarya sistemleri, giyilebilir robotik teknolojiler, akıllı ve doğayla uyumlu kent ve yaşam alanları, sıfır atık teknolojileri, enerji dönüşümü ve verimliliği gibi birçok alan geleceği belirlemede öne çıkıyor. ‘Sürdürülebilirlik’ kavramına derin anlamlar yüklüyoruz, fakat teori ile pratiği bir araya getiremiyoruz.
Bununla birlikte, insan faaliyetlerinin tetiklediği iklim değişimi gibi sorunlar en baş köşede dururken, her an yeni salgınların ortaya çıkabileceği küresel bir sorunlar yumağıyla da bir arada yaşıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki dirençli mikroplar, plastik atıklar, su kaynaklarının kirlenmesi gibi zorlu meseleler, bugün olduğu gibi gelecekte de çözüm bekleyen konular arasında.
Bugün, geleceğe dair önemli hedefler belirlemenin günüdür.
Avrupa Birliği’nin uzun vadeli stratejisiyle birlikte, 2050 yılında sera gazı salınımının sıfırlanması amaçlanırken iklim sorununa da anlamlı bir çözüm getirmek hedefleniyor. Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre, bu süreç içinde nüfusu 10 milyarı bulacak olan dünyada insanlık; ormanların korunması, iklim kriziyle mücadele, açlığın sona erdirilmesi ve hayvancılığın geliştirilmesi gibi konularla daha çok haşır neşir olacak.
Birde sosyal medyanın etkisini çoğaltan hakikat sonrası (post-truth) olarak adlandırılan kaygan ve belirsizliklerle dolu zeminde eğitim ve öğretim faaliyetlerinin önemi kritik bir mesele haline geldi. Toplumun sosyolojik yapısındaki değişimlerden aşırı hareketlerin güçlenmesine, ülkelerin iç ve dış politika değişikliklerinden dünyadaki konumuna dek eğitim en belirleyici öğe oldu.
Bir ülkenin gelişiminde üniversite eğitiminin niteliğinin önemi, dünya çapında düşünüldüğünde insan uygarlığının yönünü ve kapasitesini de belirlemektedir. İşte bu sebeple gelecek ve üniversite kavramları arasında yakın bir ilişki mevcuttur.
Geleceği dönüştürmeyi amaçlayan bir üniversitenin eğitimi üç ayaklı bütünleşik bir yaklaşımla ele alınırsa başarılı sonuçlar verebilir. Bunlar; aktif öğrenme, etki odaklı araştırma ve teknolojik/dijital dönüşümdür.
Aktif öğrenmenin geleceği dönüştürmedeki rolü
Aktif öğrenme, öğrencileri yalnızca bir dinleyici konumundan çıkarıp öğrenme sürecine aktif ve deneysel olarak katan yöntemler bütünü olarak tanımlanabilir. Araştırma temelli öğrenme, bu yöntemlerin temelini oluşturan en önemli kavramlardandır. Öğrencilere girişimci ve yenilikçiliği teşvik etmek, disiplinler arası çalışmaya geçiş yapmak ve uzun dönemli stajlarla öğrenilenleri desteklemek, aktif öğrenmenin belirgin unsurlarıdır.
Öğrencileri gerçek dünyanın sorunlarıyla yüz yüze getiren araştırma temelli öğrenme, kendi kendine öğrenme yeteneğinin gelişmesini teşvik etmektedir. Bir sorunun çözümü için araştırma yapmaya odaklanan bu yaklaşım biçimi yalnızca bir ders veya disiplin için değil, farklı alanlara, hatta hayatın kendisine doğrudan uygulanabilir.
Dünyada bilimsel ve teknolojik gelişmeler ivmelenerek hızlanmaktadır. Gelişmelere hızlı uyum sağlamak, her zaman birkaç adım sonrasını hesaba katmakla mümkün olabilir. Girişimcilik, inovasyon gibi kavramlar bu gelişim ve dönüşümden bağımsız düşünülmemelidir. Girişimci bir anlayışı benimseyen, inovasyonu önceliği haline getiren öğrenciler stratejik bir insan kaynağı haline gelmektedir.
Araştırma temelinde öğrenme, bireysel çalışmadan takım çalışmasına geçişin kapısını aralamaktadır. Böylelikle öğrencilerin işbirliği, yardımlaşma ve anlayış yetenekleri gelişmektedir. Öğrencilerin duygusal zekâsı artmakta ve iyi bir dinleyici haline gelmektedirler. Bugünün ve geleceğin dünyasında disiplinlerin konu ve sorunları ancak takım çalışmasıyla üstesinden gelinebilecek düzeyde karmaşıktır. Zamanın verimli yönetimi ancak takım çalışmasıyla mümkündür.
Varsayımlarla basitleştirilmiş bir teoriden gerçek hayatın sorunlarına çözüm bulabilmek için eleştirel düşünmek, alışılmış sınırların ötesine geçerek farklı yaklaşımlar sunmak gereklidir. Uzun dönemli stajlar, öğrencilere iş yaşamında karışılacakları gerçek problemleri görme ve bunlarla mücadele için kendilerini geliştirme imkânı vermekte, gerek yönetici gerekse bir takımın üyesi olarak nasıl davranmaları gerektiğini göstermektedir.
Etki odaklı araştırmalar
Küresel sorunların çözümü ve toplumsal alanda etkiyi vurgulayan araştırmalar geleceğin dönüştürülmesinde önemli bir işlev kazanmıştır. Sosyal ve teknolojik bakımdan yüksek etki taşıyan araştırmalar ticari hale getirildiğinde etkisi daha ada artmaktadır. Üniversitelerin sanayi temsilcileriyle disiplinlerarası bir anlayışa uygun olarak birlikte çalışması, etki odaklı araştırmaların yapılmasını kolaylaştırmaktadır.
1990’ların başından itibaren etkisini arttıran küreselleşme, ülkeler arasındaki sermaye ve insan kaynağı dolaşımını kolaylaştırmıştır. Küreselleşmiş bir dünyada ortaya çıkan her sorun başladığı yerden bağımsız olarak tüm dünyayı etkileyen bir hal almaktadır. Sosyal medyada başlayan bir akımın ne kadar sıradışı ya da zararlı olursa olsun “viral” hale gelmesi ve belirli hedef kitleleri hızla etki altına alması bunun bir örneğidir.
Kriz ve sorunların etkisinin küresel ölçekte ve şiddeti artan bir biçimde yaşanmasının muhtemel olduğu geleceğin dünyasında etki değeri yüksek araştırmalar gerçekleştirmenin yolu sürdürülebilirlik çalışmalarından geçmektedir.
Üniversite-sanayi işbirliği modeli ülkelerin ekonomisinin güçlenmesinde artan bir öneme sahiptir. Dünyanın en büyük ekonomileri konumlarını iyi kurulmuş ve düzgün işleyen bu tarz işbirliklerine borçludur. Amerika’da DARPA’nın devlet kurumları, üniversiteler ve şirketlerle oluşturduğu inovasyona dayalı işbirliği ekosistemi dünya çapında bu işbirliğine önemli bir örnek oluşturmaktadır.
Teknolojik ve dijital dönüşümün sürekliliği
Tarih boyunca yeni buluşlar uygarlık üzerinde yıkıcı etkiler üretirken yeni ve çığır açıcı dönüşümlere yol açmıştır. Matbaa, ilk analog hesap makinesi, hızlı nüfus sayımı için yazılan ilk programlama dili, kartonlara basılarak hazırlanan ilk yazılımlar akla gelen bazı örneklerdir.
Geleceğin teknolojileri çoğunlukla bilişim alanında yoğunlaşmaktadır. Akıllı konseptler, kuantum bilgisayarlar, otonom insansız sistemler heyecan uyandırmaktadır. Yapay zekânın nanoteknolojiye ve füzyon gibi alanlara uygulanması insanları yüksek teknolojide ileriye taşıyacaktır.
Gelecekte ortaya çıkacak yeni teknolojiler dönüşümlerle mevcut sorunları çözeceği gibi, toplumları yeni sorunlarla karşı karşıya bırakma olasılığı taşımaktadır. Üniversiteler, bu dönüşüm süreçlerinin ele alınmasında her zaman en ön cephede yer alacaktır.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin 250. akademik açılışında ilan ettiği “Geleceği Dönüştür” mottosu, geleceğin dünyasında belirleyici ve yol gösterici olması açısından son derece önemli.
İTÜ, sürdürülebilir ve yeşil yerleşkeleriyle Türkiye’de ilk sırada yer almakta ve dünyada en iyiler arasında konumlanmakta. İTÜ, sıfır atık teknolojileri, akıllı otonom araçlar, E-mobilite, kent ve yaşam alanlarının sürdürülebilirliği, enerji dönüşümü ve verimliliği gibi geleceğin teknolojilerine dair araştırmalarla geleceği bugünden dönüştürüyor.