Gel de bu getiriyle tasarruf et!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Tuhaf bir ülke olduğumuz tartışma götürmez. Örneğin yeni iktisat teorileri üretmekte üstümüze yok. Örneğin iktisatta yeri olmayan kur korumalı mevduat gibi enstrümanlar keşfetmekte de... Sonra da şimdi olduğu gibi debelenip dururuz, bu beladan nasıl kurtulacağız, diye...             

Merkez Bankası Başkanımız çıkar mevduat faizinin düşmesinden memnuniyet duyduğunu söyler. Faizin düşmesi iyidir de, bunun söylendiği gün ilan edilen enflasyon tahminine göre o faiz hiç de gerçekçi değildir ve vatandaşı farklı yollara itmekten başka işe yaramaz. Hele hele düşmekte olan mevduat faizlerinin yukarı yönlü revize edilen enflasyon beklentisiyle daha uyumlu hale geldiğinin ifade edilmesi!          

Sonra tasarruf araçlarının enflasyondan arındırılmış reel getiri oranları açıklanır; bilinen gerçek bir kez daha gözler önüne serilir.         

Ekonomi yönetimini dinleyip Türk parası cinsinden tasarrufu tercih eden fena halde dayak yemeye devam etmektedir!       

Bu tercihte bulunanların bankaya yatırdığı parası, yine devletin çıkardığı iç borçlanma senetlerine yatırdığı parası enflasyon ölçüsünde kazandırmamış ve enflasyon karşısında yenik düşmüştür.           

Öyle ki eylül ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde TL cinsi mevduattaki para enflasyondan sonra neredeyse üçte bire yakın oranda, yüzde 28 reel kayba uğramıştır.  

Hele hele devlet iç borçlanma senedini tercih edenlerin zararı... Onlar artık yatırdıkları paranın reel olarak ancak yarısına sahiptirler. Diğer yarı, hem enflasyonla, hem faiz artışıyla yok olmuş gitmiştir. Çünkü iç borçlanma senedinde nominal getiri bile negatiftir. Elinde bu senetlerden bulunanlar, faiz arttığında para kazanmak şöyle dursun, daha da zarara girer. Olan da tam budur.          

Tasarruf kedi gibidir!

Şimdi böyle bir ortamda söylenen ne:        

“Mevduat faizinin düşmesinden memnuniyet duyuyoruz.” 

Ne güzel! Türk parasına güvenen vatandaş zarar etse de olur!       

Ama tasarruflar köşeye sıkıştırılmak istenen kediye benzer; kedi bir yolunu bulur kaçar ya da kaçamıyorsa saldırıya geçer.        

Mevduat faizini böyle reel kayba yol açacak düzeyde tutmaya devam ederseniz, o para “Ya davulcuya ya zurnacıya” gider! Kapı mı yok?      

Sonra da adeta ağlaşırız; “Dolarizasyon bitmiyor” diye...           

Yine hedef yastık altı!

Her yıl rutine bindirir; vatandaşın yastık altındaki, kadınlarımızın kolundaki, boynundaki altınına göz diker, “Şimdiye kadar kaç kez denedik, olmadı; başka bir yol bulalım” demez, ya da “yenilen güreşçi” misali yenilgiye doymadan bu altın meselesini ısıtıp ısıtıp yeniden gündeme getiririz.        

Kulağımızı tersten göstermeye çalışmak yerine o ilk düğmeyi yanlış iliklediğimizi bir türlü kabullenmeyiz.   

Bütün bunların Türk parasının getirisinin, yani temel faizin yanlış belirlenmesi yüzünden olduğunu görmezden geliriz. Bu yetmezmiş gibi tali faiz sayılabilecek mevduat faizinin düşük olmasından da memnuniyet duyarız.         

Sırayı şaşırınca böyle oluyor

Faizi düşürünce enflasyonun düşmediğini gördük; yani herhalde gördük!     

Demek ki sırayı değiştirmek gerekiyor.        

Önce faizi değil, enflasyonu düşürmek gerekiyor.          

Yapar mıyız, bundan sonra buna göre davranır mıyız?    

Sanki yapacakmışız gibi görünüyor. En azından seçimden sonraki politika bu yönde ilerliyor. Dün de yazdığım gibi önümüzdeki dönemde politika faizini, bağlı olarak tüm faizleri daha da yukarı itecek adımlar atılması beklenebilir. Çünkü mevduatta kazanamayan ve dövizden bir türlü vazgeçmeyen geniş kitlelere şu savaş döneminde yeni kitleler eklenebilir.           

Enflasyonla mücadele edeceksek...         

Kaldı ki eğer enflasyonla gerçekten mücadele etmek istiyorsak tasarruf etmenin de bir cazibesi olmalı.     

Şu dönem için en iyi tasarruf, sürekli tüketilen ve bozulmayacak ürünlerden olabildiğince almak ve stoklamak.        

Şu koşullarda niye para tasarruf edesiniz ki!         

Para size para kaybettiriyor.     

Ne olarak tutarsanız tutun!      

En iyisi mal stoklamak!        

Yazıdaki tablonun aylık ve üç aylık sütunları aslında bize çok şey söylüyor. Eylül ayında da, eylül itibarıyla son üç ayda da BİST dışında kazandıran hiçbir finansal yatırım aracı yok. TL cinsi enstrümanlar; mevduat ve DİBS zaten zarar ettiriyor da, dolar, euro ve altın da bu dönemde enflasyon kadar getiri sağlayamamış.           

Bütün dönemler için tek reel getiri BİST’te gerçekleşmiş. Tamam BİST’te yatırımcı sayısı rekor kıra kıra artıyor ama bunun nedeni de yoğunlaşan halka arzlar ve adeta moda haline gelen herkesin halka arzdan hisse senedi alma isteği. Borsadaki yatırımcı sayısı aldatmamalı; çok büyük bir kesim çok küçük miktarda hisse senedine sahip. Dolayısıyla çok büyük küçük bir kesim de çok büyük miktarda hisse senedine. 

Getiri hala negatif

Tabloda aktardığımız reel getiri oranları tabii ki geride kalan dönemin.

Önemli olan şu; bugün uygulanmakta olan faizler gelecek dönemin enflasyonunu yenebilecek mi, yoksa önümüzdeki dönemde de benzer değerlendirmeler yapmak durumunda mı kalacağız?

Bugünlerde mevduat faizi biraz yükseldi. Merkez Bankası verileri üç aya kadar vadeli mevduata (ki o vade ağırlıkla 32 gün) yüzde 45 dolayında faiz verildiğini gösteriyor. Ama oranı bu düzeye bankaların çeşitli adlar altında yeni gelen mudilere uyguladıkları yüksek faizin çektiğini dikkate almakta yarar var. Vadesi uzatılan hesaplara daha düşük faiz uygulanıyor.  

Halen geçerli olan faiz ve enflasyonun muhtemel seyri dikkate alındığında bizi neyin beklediği belli gibi. Yine TL cinsi tasarrufu tercih edenlerin ne kadar zarara uğradığını yazmaya, anlatmaya devam edeceğiz...

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar