Geçmişe dönmek mümkün değil, perakendeciler ileriye doğru sıçrayacak hamleler yapmalı
Girişimci ve yazar Peter Hinssen Soysal Perakende Günleri’nde bir konuşma yapmak için İstanbul’daydı. Radikal inovasyon, liderlik ve dijital dönüşümün toplum ve iş dünyası üzerindeki etkileri hakkında yazıları olan Hinssen London Business School ve MIT’de dersler veriyor. Kuruluşlara inovasyon konusunda destek vermek için nexxworks isimli bir şirketi de olan Peter Hinssen’le DÜNYA gazetesi için özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Pandeminin iş dünyası üzerindeki etkileri ne oldu?
Ben 3 yıl Walmart’la çalıştım. Onların dönüşümüne tanık oldum. Kuruluşun öyküsünü anlattığım The Phoenix and the Unicorn (Anka Kuşu ve Unikorn) başlıklı kitabım pandemi öncesinde tamamlanmıştı. 15 Mart 2020’de, Belçika’da kitabın tanıtımını yaptık. Ertesi gün, 16 Mart’ta da evlere kapanma dönemi başladı.
3 yıl boyunca, Walmart’ın yaptıklarını inceledim. O dönemde, Amazon’la rekabet etmek için hazırlandıklarını düşünüyordum. Oysa onlar dijitalleşmeye yatırım yaparken, müşteri memnuniyeti konusunu yeniden tasarlarken, meğer bilmeden pandemiye hazırlık yapıyorlarmış.
Dünyanın en büyük perakendecisi olan Walmart’ın pandemide ne kadar büyüdüğüne bakacak olursak, dijitalleşme sürecek. Eski normale dönülmeyecek. Fiziki ve dijital olanın bileşimi kalıcı olacak. Daha önce dijitali hiç kullanmamış olan gruplar da bu dönemde dijitalin sunduğu rahatlığın farkına vardı. Tabi ki, mağazalarda dokunma, görme, tad alma duyularına hitap eden ürünler arasında alışveriş yapmak keyifli ancak kolaylık faktörü çok çekici geliyor tüketicilere.
Sizce neler kalıcı olacak?
Öncelikle hibritleşme kalıcı olacak. Öte yandan, deneyim giderek daha da önemli bir hale gelecek. Pandemi sonrasında insanlar yeniden duyularını hissetmek isteyecek. Bu durumda deneyim sunmanın önemi artacak.
Örneğin, ben Soysal Perakende Günleri için İstanbul’a gelmeden önce, salonda bu kadar kalabalık bir izleyici bulmayı beklemiyordum. Bilgisayarların gerisinde oturmaya çok alışmıştık. Ama, dışarı çıkmanın, aynı ortamda birlikte olmanın heyecanı herkese çok iyi geldi. Özetle, hibrit yapı kalacak ama deneyime önem verenler daha öne çıkacak.
Başka hangi önemli değişim gerçekleşecek?
Konsolidasyonlar göreceğiz. Büyük şirketler daha da büyüyecek. Bu ortamda, yeni şirketlerin piyasaya girmesi için fırsatlar oluşacak. En kötü seçenek de, büyükler ve küçükler arasında kalan orta bölümde yer almak olacak. Artık, geçmişe dönmek mümkün değil. Perakendeciler için yapılacak tek şey ileriye doğru sıçrayacak hamleler yapmak.
Eski normal, yeni normal bu kavramlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Artık normal yok. “Never Normal” var. Durmak ya da yerinde saymak bir seçenek olamaz. “Asla Normal” (Never Normal) düşüncesine bir sıçrama yapmak lazım.
Son dönemde dayanıklılık (Resilience) kavramı yükseliyor. Şirketler daha dayanıklı olmak için neler yapmalı?
Bir şirketin aşağıdan yukarıya doğru dayanıklı olması mümkün değil.
Bizler çalışanlarımızın dayanıklı olmasının da söz ediyoruz, fakat bunun için üst kademelerin yönlendirmesine ihtiyaç var. Tepe yönetiminin liderliği yoksa dayanıklılık olmuyor
Yine Walmart’tan bir örnek vereyim; kuruluşun CEO’su Doug McMillon tüm çalışma hayatı Walmart’ta geçmiş olan bir yönetici. Şirkette çalışmaya öğrencilik yıllarında başlamış. McMillon Walmart’ın başına geçince dünyayı anlamak için büyük çaba sarf etti. ABD’de doğmuş büyümüş birisi olarak Çin ve Hindistan’ı anlamak onun için hiç kolay değildi. “Asya’da başarılı olamazsak, dünyada yerimiz olmaz” düşüncesiyle çalıştı. Bugün Hindistan ve Çin’de dev Walmart mağazaları var.
Hissedarlar bu düşünceye hangi tepkiyi verdi?
Walmart bir aile şirketi. Kuruluş halka açık ama aile hala büyük hissedar konumunda. Aile Doug McMillon’a büyük destek verdi. Ona kısa dönemli karlara bakmak yerine uzun vadeli düşünmesini söylediler.
Tepeden gelen yönlendirme çok önemli. Üst yönetimin uzun vadeli vizyonu varsa, çalışanlar da daha azimli bir biçimde çalışıyorlar.
İyi çalışanlara sahip olmak yetmiyor. Kazananlar ve kaybedenleri tepeden gelen yönlendirme belirliyor. Açık düşünceli liderlerle dayanıklılık artıyor.
10 yıldır London Business School’da ders veriyorum. MBA öğrencilerine ders verirken, önce onları kutluyorum. Sonra şunları söylüyorum:
“Tebrikler 20. Yüzyılda başarılı olmak için gereken her şeyi öğreneceksiniz. Ama artık 21. Yüztılda rekabet etmek için bunlar yeterli değil. Bu yüzyılda büyük sarsıntılar ve şoklarla başa çıkmayı bilmeniz gerekiyor.
“Never normal” çerçevesinde çalışmalısınız.”
Dijitalleşmede neler olacak?
Geçtiğimiz beş yılda hep yapay zekadan söz ettik. Dans eden robotlar, Elon Musk’ın projeleri gibi ilginç şeyler gördük. Ama, daha çok boş konuşmalarla zaman geçirdik. Örneğin, internetten bir ürün aldıktan sonra, ürünle ilgili bir reklam gösterilmesi değil yapay zeka. Artık, teknoloji kullanımıyla ilgili çok daha gerçekçi yaklaşımların olacağı bir döneme giriyoruz. Gelecek 10 yılda yapay zekanın pratik kullanımlarında patlama olacak. Aynı şekilde pek çok can sıkıcı örnekle de karşılaşacağız.
Şirketler tüketicinin nerede ve ne zaman bulunduğunu ve bir müşteri olarak gerçekten ne yapacağını bilecekler. Bunu müşterisi için bir avantaj haline getiren ve onun hayatını kolaylaştıran şirketler öne çıkacaklar.
Lüks sektörde neler olacak?
Lüks sektör daha da gelişecek. Pek çok sektörde bunu göreceğiz. Öte yandan, orta alan giderek yok olacak.
Pandemi işbirliklerini artıracak mı sizce?
Pandemi dünyanın birleşmesi için bir fırsat olabilirdi. Ama olmadı. Daha da kutuplaştırdı. Bu yüzden bazen çok karamsar oluyorum. Öte yandan, inovasyon ve teknolojinin neler yapabileceğini düşününce ve hayatımızı ne kadar kolaylaştıracağını görünce umutlanıyorum.
Asya’da yüz milyonlarca insanın yoksulluk sınırını geride bıraktığını ve Asya yüzyılının başladığını görünce de umutlanıyorum.
Önümüzdeki dönemde hangi ülkeler ön plana çıkacak?
ABD ve Çin arasındaki aki teknoloji savaşları sonrasında Çin “Tamam o zaman, de biz kendimize yeteriz” dedi. Bununla beraber Endonezya, Vietnam ve Singapur gibi ülkeleri de kendine çekti. Odak doğuya dönmüş durumda.
Japonya benim gençliğimde Asya’nın kaplanıydu. Örnek bir ülkeydi. Ama, Japonya demografik olarak zayıfladı. Nüfusu yaşlandı. Teknoloji devleri artık ön planda değiller.Yabancıları ülkelerine kabul etmek istemiyorlar. Start -up kültürleri yok
Avrupa?
Avrupa bölünmüş durumda, çok olumlu bakmıyorum. Doğu’da ve Batı’daki güçler arasında kalmış durumda.
ABD?
Geçmişte Silikon Vadisi’nde çok vakit geçiriyordum. Son dönemde Schenczen’e gidiyorum Çin çok daha ilginç şeyler yapıyor.
Trunp yönetimindeki dört yılda bir durağanlık dönemi oldu. Biden işi canlandırmak için yeni şeyler yapıyor. Trump döneminde sadece öfke vardı Çin’e kızıyorlardı
Şimdi Biden’la Enerji ve Sağlık başta olmak üzere yeni ARPA insiyatifleri var (Gelişmiş Araştırma Projeleri). ABD artık her yerin kralı olmadığını anladı. Kendilerini yeni baştan yaratmaya istekliler.
Türkiye’nin bu ortamdaki rolü ne olacak?
Türkiye’nin sonsuz imkanı var. Her zaman bir köprü oldu.
Açık fikirli olmak ve akılcı davranmak gerek. Türkiye madalyonun iki yüzünü de tanıyor. Bu ona çok büyük fırsatlar sunabilir.