Gecikmeli ve kümülatif etkiler
Köşeyi takip edenleri yüksek müsaadeleri eşliğinde beşinci haftada da Fed konuşarak global merkez bankacılığının nasıl işlediği, iletişimin incelikleri ve diğer faniler üzerindeki yansımaları gibi başlıklar ile meşgul etmek niyetindeyim. Zararı gelmeyeceğini düşünmeye de hala daha devam ediyorum. Aksi olsa geride kalan haftanın tam ortasında Fed Başkanı Powell ile FOMC metni arasındaki yarım saatlik zaman dilimi arasında fiyatlamalar iki farklı uçta hareket ediyor olmazdı. Demek ki bir yerlerde bir şeyler hala daha olması gerektiği eksende fiyatlama çabası içerisinde. Doğrusu da -tam olmasa da- bu sanki.
Fed’i konuşuyoruz. Fed’i, daha çok konuşmaya devam ederiz. Aslında Fed’i konuşurken kafa yorduğumuz esas kısım global merkez bankacılığının gelişmiş ülkeler nezdinde son 40 yıldır yüzleşmediği “yüksek enflasyonist ortam” karşısında nasıl tepkiler vermesi gerektiği şeklindeki arayışı. Bunu da ABD üzerinden yapmaya çalışıyoruz. Ne de olsa hatasıyla, sevabıyla dağıtan da, toplayan da ve yine gün sonunda örnek olan da Fed. Başkası değil. Diğerleri çoğunlukla moda deyim ile “trendin takipçisi” konumunda. Bakın; çok uzaklara gitmeye gerek yok; İngiltere özelinde konuştuklarımız, fiyatlamalara yansımaları ve dünyanın nasıl da denge arayışı için boşa vakit geçirdiği örneği hatıralarımızda henüz sıcak.
“Araba-yol-şoför” tanımlaması üzerinden bir önceki yazıyı şekillendirmeye çalışmıştık. Sanki fena da bir örnek olmamış gibi. Aynı noktadayız. Fed’in ne anlattığı, Başkan’ın ne söylediği ve işin nereye evrilebileceğini kestirme çabamızda değişiklik yok. Kasım ayı FOMC toplantısına ait metinde Fed yetkilileri bir değişiklik yaptı ve beklentilerin aksine geniş bir paragraf açmayı tercih ettiler. O kısımda da para politikasındaki gecikmeli ve kümülatif etkilerden söz etme niyetlerini ortaya koydular. Neden önemli? Zira ince bir ayrıntı. Merkez bankacılığındaki “yazılı” iletişim inceliğine tam oturan bir örnek konumunda. Son iki toplantıda Başkan Powell’ın basınla buluşmalarındaki verdiği sinyallerin kısmen yazıya dökülmüş hali. Evet, evet tanımlama hatalı değil. Tam da bu. Elbette piyasa tepkisi olması gerektiği şekilde gerçekleşti ve risk algısı canlandı. Fed’in yolun sonuna gelmek üzere olduğu fikri hayat buldu.
Devam edelim. Şimdi de iletişimin “sözlü” kısmındaki incelik üzerinden ilerleyeceğiz. Başkan Powell’ın basın toplantısı. Yazı ile verilen sinyalin dengelenmesi görevini Başkan üstlendi ki esas beklenti de toplantı öncesinde zaten bu başlık üzerinden şekilleniyordu. Sürpriz henüz yok. Yolun sonuna gelinmediğinin vurgulanması zaten beklenen bir gerçekti. Neden? Fed’in önderlik ettiği global merkez bankacılığında enflasyon beklentilerinin çıpalanması, işin yol üzerindeki tek seferlik düşüş sürprizlerine bırakılmayacak kadar ciddiye alınması gerçeğinden dolayı. Yani, beklenti yönetimi onlar için mühim şey. Öyle de oldu. Sürpriz ise Başkan’ın yolun sanılandan uzun ve daha dik olabileceğini işaret ettiği cümlelerinde gerçekleşti. Hala daha farklı bir noktada değiliz; beklenti yönetimi etrafında geziniyoruz.
Fed’in ardından biz fanilere ne kalır? Bir kere niyet kısmen de olsa belli edildi; enflasyonda kalıcı ve inandıkları ölçekte bir geri çekilme görmeden Fed yetkilileri “piyasaların anladığı dilde” geri adım atmayacaklar. Net mi? Net. Diğer husus ise yol biraz uzun ve bunun boyutuna dair bir fikir ya da yönlendirme yok. Eh buna da “volatilite” ve doğal olarak da “belirsizlik” deniyor. Zamanlaması yanlış erken gevşemenin peşine yeniden sıkılaşma mı yoksa mevcut sıkılaşmanın zirvesine daha yavaş adımlarla yaklaşma ve işi tamamladıktan sonra geri dönme ihtimali daha zayıf şekilde sıkılaşmadan ayrılmak mı diye soracak olursanız, biz faniler için en doğru cevap, hala daha, içerisinde bulunduğumuz sürecin sağ salim tamamlanması olmalı. Neden mi? Aslında başlı başına bir belirsizlik azalışını ifade ediyor da o yüzden.
Net/net sıkılaşma döngüsünde henüz ümit edilen son noktada değiliz. Ancak, yol üzerindeki ilerlememizde attığımız adımlar eskiye kıyasla biraz daha kısa olabilir. Bu, nispeten iyi. Güven tazeleme kanalı üzerinden aslında dengeleyici unsur olarak tanımlamak mümkün. Piyasa işlemcilerinin de denge noktasına ulaşmaları çok fazla zaman almayacaktır. Diğer yandan ise Mart 2023 gibi tamamlanabilir diye düşünülen sıkılaşma zirvesine gelinmesi şimdilerde Mayıs 2023’e kayma isteğinde. Şimdi soru şu; daha yavaş adımlarla, daha uzun bir süre, daha yüksek seviyelere mi ilerliyoruz yoksa dünya üzerindeki en temkinli mesleği seçmiş olan merkez bankacılılardan Fed enflasyon beklentilerini yönetmek için şimdilik bu pozisyondan farklılaşmayı bilinçli şekilde mi istemiyor? Zaman her şeyin ilacı olmakla birlikte bazen sıkıntıların da kaynağı haline dönüşebiliyor. Bekliyoruz.