Gazi Mustafa Kemal insan kaynağı sorununu nasıl çözdü?
Bu soruya yanıt bulmama yardımcı olan Andrew McAfee, İlber Ortaylı, Hallac-ı Mansur, Ebu Hanife ve Gazi Mustafa Kemal’e teşekkür ederim.
Herkes büyük bir dijital ya da teknolojik dönüşümden ve bunun önündeki en önemli engellerden birinin insan kaynağı yetersizliği olduğundan bahsediyor. Yüz binlerce dolara yazdırılan raporlar, bunlardan alıntı yapan yöneticilere şirketlerinin ebediyen yaşayıp bu sorunlarla boğuşacağını düşündüren “kutsal kitaplar” olarak rağbet görüyor.
Ancak acı gerçek şu: Bir tarafta büyük bir değişim gerçekleşiyorsa bunun sonucunda geleneksel olan ortadan kalkar. Dijital dönüşüm sunumlarında teknoloji şirketlerinin yok olma çevrimleri anlatılırken herkes kendi hayatlarından ya da kitaplarından okuduklarıyla bu yok olmuş büyük şirketlerle ilgili bir yorum yapardı. Bu şirketlerin tarihi, yaptıkları, ulaştıkları büyüklük o iş dünyası cemaati için çok değerliydi. Bir nevi kendi kutsal kitaplarından dua okur gibi anlatıyorlardı. Bunlarda çalışanlar vardı, çalışan tanıdığı ya da yakını olan vardı…
Bu arada biz işin özünü kaçırıyorduk: bu şirketler öldüğü gibi değişim neticesinde bugünün çok büyük şirketleri de ölecekti. Önemli olan neyi yaşatacağınıza karar vermenizdi. Bunu İlber Ortaylı dışında kimse ciddi bir biçimde dile getirmiyor. Hem İş Bankası’nın Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış Konferansı’nda hem de Çeşme’deki Vizyon 100 toplantısında dinlediğim Ortaylı teknolojinin veya yazılımın tek başına hiçbir ülkeyi ya da toplumu kurtaramayacağını söyledi. Anlattığı şeylerden çıkarımlarımı yazacağım: 1. İş yapan insanların cinsiyet ya da yaş farkı olmaz; bunlar birlikte çalışarak sonuç üretirler. 2. İnsan hayatı boyunca yazılım ya da dijital gibi tek bir alana odaklanarak bir şey olamaz; bu yolculukta başka yerlere de girip çıkarak edindiği birikimle sonuç yaratan birine dönüşür. 3. Sonuç almak için, değişime değil değişen ortamda nerede ve ne olarak yer alacağınıza odaklanmanız gerekir.
McAfee’den Gazi Mutafa Kemal analizi
Ancak çözüm üretmek ve ona yürümek şu anda kimsenin gündeminde değil. Aslında çözüm üretmekle ilgilenen de yok ve bu çok sürdürülebilir bir yapı oluşturuyor çünkü ebediyen tartışma potansiyeli yaratıyor. Bunu İş Bankası konferansında öğleden sonraki Yoel Noah Harari oturumunda salonu doldurup sabah 10:00’daki McAfee oturumuna teveccüh göstermedi.
MIT Dijital Ekonomi Girişimi'nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee, 17 “geek”in kutsal kabul edilen ancak yüzde 75 oranında kullanıma bile alınmayan teknolojiler ortaya çıkaran geliştirme akışını nasıl değiştirdiğini anlattı. Sunumun sonunda bizim ülkemizi kuran Gazi Mustafa Kemal’in de bu tür bir insan olduğunu söyledi. Bunu yaparken “geek” sözcüğünü olumlu anlamda kullandığını defalarca vurguladı. Ben askerliğimde emirlerdeki yorumlara parantez içinde eklenen müspet/menfi ifadelerinden beri böyle bir vurgu görmemiştim. Kaçıranlar YouTube’da izlemeli.
Doğruyu söylemenin yüksek bedeli
Bazı ifadeler dikkat gerektiriyor. Hallac-ı Mansur, tanrının kendi içinde olduğunu ifade eden “En-el Hakk” ifadesini kullandığı için tanrı adına işkenceyle öldürülürken selefi Ebu Hanife’nin (İmam-ı Azam) sonu yine öldürülmek olmuştu. Bu ayrıntıları, Tiyatro Sanatçısı Metin Akpınar Cumhuriyet’in mezhebinin Hanefilik olduğunu anlattığı için veriyorum.
Bu sistemde Gazi Mustafa Kemal’in yeni insanı yaratmadaki başarısı bu inanç yaklaşımına yaptıkları ile de uygun düşmesinden kaynaklanıyor. Kendisi, “muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” diyerek bu insan kaynağının sürdürülebilirlik formülünü tanımlamış ve önündeki engelleri aşmak için çabalamıştır.
Atatürk’ün tavrı, Ebu Hanife’nin, “muazzam imam” olmak yerine “yetim Hanife’nin babası” olma tercihinin güncellenmiş halidir ve Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Türkiye’nin dijital dönüşüm çağının insan kaynağını yaratma formülü olarak önümüzde durmakladır. Bu, geçerlilik ve büyüklük olarak Andrew McAfee’nin Cumhuriyet’in 100’üncü yılında ABD’den gelip bize anlatacağı kadar önemlidir.