Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Hükümet enflasyonla mücadele etmiyor, başta kamu olmak üzere “enflasyon telafisi” uğraşında… Olan; kök sorunları irdelemek yerine bu sorunları halı altına, olası seçim sathına süpürmek…
Şarkışlalı Aşık Serdari böyle sesleniyor; “Nesini söyleyim canım efendim / Gayri düzen tutmaz telimiz bizim / Arzuhal eylesem deftere sığmaz / Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim.” Hayli uzun “Kuraklık Destanı” bu dörtlükle başlıyor ve son mısraında “akıbet dağılır ilimiz bizim” diye sona eriyor.
Türküleri yabana atmayın. Bedri Rahmi Eyüboğlu; “Memleket ahvalini onlardan sor” der bize… Hatta “Şairim, zifiri karanlıkta gelse şiirin hası / Ayak seslerinden tanırım / Nerede bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım” iddiasındadır. Bugün memleket; dağılan ekonomiye yakılan ağıtlarla inliyor.
Bir binayı yapamazsan yıkıp viran eyleme
Dün, yine çarşı pazar, esnaf, zanaatkâr dolaştım. “Etiket değiştirmekten yoruldum, artık tedarikçiye ‘sen kafana göre değiştir, beni yorma’ diyeninden… “Artık dükkânıma daha az müşteri uğruyor” yakınmasına… Herkesin ekonomiye dair yanık havası, feryat bozlağı, figan dolu uzun havası var.
Peki, nedir bu derdin çaresi? Yine halkın dilinden dökülen ifadelerle aktarayım; “Bu böyle gitmez, gayri düzen de tutmaz, temeli bozuk bu bina, tamir kaldırmaz, yıkıp yeniden yapmalı.” Aslında bu feryadı, enflasyonu bir diğerine aktaranlardan ziyade nihai külfeti sırtlayan üreticiden duyar olduk.
İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair…
Restorasyon artık işe yaramıyor mu?
Sokağın sesine kulak veriyoruz; “Eski yolda yeni ayakkabıyla yürüyoruz. Yönetim değişti ama yol aynı…” Yani? Bozulan ekonomiyi kim gelse onaramaz kanaati giderek zihinlere yerleşiyor. Faiz, döviz, kur, enflasyon, cari açık, bütçe açığı ve diğer tüm belirsizlikler… Her şeyi yeniden dizayn etmeliyiz.
Yeniden dizayn etmek ne anlama geliyor?
Temel şikâyet; yönetilemeyen ekonominin artık dikiş tutmadığına dair… Krizlerin yıktığı, adeta deprem enkazını andıran ekonomiyi beyhude gayretle; restore etmeye, onarmaya, düze çıkarmaya çalışıyoruz. Oysa sorun artık çok derinde… Tutturabildiğine ekonomisi söz konusu…
not/ Paradigma iflas edince dönüşüm kaçınılmaz olur
Einstein; “Bir sorun, zaten bu sorunu var eden düşünce düzleminde çözülemez” der. Doğrudur da… Yakın veya uzak tarihe bakın; çözüm süreçleri tıkanınca devreye paradigma değişimi girer ve değişen değerler dizisi, yeni anlayışları filizlendirir. Nihai çözüm de kullanışsız hale gelmiş ezberleri elemektir.
Tarıma bakın; Dünya; toprağa tohum yanı sıra bilgi ekedursun, bizim ajandamızda fındığın taban fiyatı, patlayan silolar, girdi maliyetleri ve her geçen gün kötüye giden gıda fiyatları var.
Sanayiye bakın: Dünya; derin uzay madenciliği, yapay zeka, akıllı robotlar, çip savaşlarını konuşurken biz sanayiciyi daha nasıl vergilendirir, ihracatçının daha ne kadar kur-parite engeliyle boğuşacağını konuşuyoruz. Kartalkaya faciasının hangi hatalarımızın sonucu yaşandığını tartışamıyoruz bile…
Siyasete bakın: Dünya; toplum 4.0’ı konuşurken bizler ekranlardaki medya maydanozlarının bitmez tükenmez kısır tartışmaları içinde gelecek umutlarımızı kemiriyoruz. Paradigma değişimi şart…
Neticede; sistem artık güncelleme kaldırmıyor. Bize yeni öykü gerek. Fakat biz hala masal tadında…