G20’de filler tepişiyor, çimenler eziliyor
G-20 küresel problemlerin çözümü için ana platform olma iddiasıyla sahneye çıkmıştı ama pek öyle olmadı. Ne oldu derseniz “fillerin tepiştiği” ve ana gündemi daha çok ABD’nin meselelerinin belirlediği bir forum haline geldi.
G20 zirvelerinden zayıf “diyalog” çağrılarının ötesinde somut bir sonuç çıkmadı. G20 “fillerin tepiştiği ve arada çimenlerin ezildiği” bir yer haline geldi; toplantılar hayal kırıklığı yarattı. Geçen hafta Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de yapılan liderler zirvesi de bu hayal kırıklıklarından biri oldu.
Zirveden iki önemli sonuç çıktı. Birincisi Afrika Birliği’nin G20'ye resmen katılmasının onaylanmasıydı. Afrika Birliği’nin de Avrupa Birliği gibi blok olarak G-20 üyesi olması olumlu bir gelişme ama ardında yatan niyet bambaşkaydı. Çin ve Rusya bir süredir BRICS’i genişleterek ve güçlendirerek ABD’nin ve doların küresel hegemonyasını sınırlamaya çalışıyordu. Afrika Birliği’nin G-20’ye alınması ise Çin ve Rusya liderliğinde yürütülen BRICS’in genişleme çabasına karşı bir hamleydi.
Çıkan ikinci sonuç ve daha çarpıcı olanı ise Hindistan, Orta Doğu ve Avrupa'yı birbirine bağlayacak demiryolu ve limanlardan oluşan yeni bir ekonomik koridorun, daha doğrusu doğu ve batı olmak üzere iki ayrı koridorun oluşturulması girişimiydi. Görünüşte küresel enerji ve ticaretin akışını arttıracak, lojistiği güçlendirecek, küresel ekonomiye katkıda bulunacak bir proje olarak alkışlanabilirdi. Ancak Afrika Birliği girişimi gibi bu girişim de Çin’in önünü kesmek için ortaya atılmış projelerden biri. Çin etkili ve güçlü Kuşak ve Yol projesi ile özellikle son yıllarda Asya ve Afrika’da gücünü arttırıyordu. G20’de ortaya atılan yeni proje Çin’in “Kuşak ve Yol” girişimine karşı bir hamle olarak değerlendirilmelidir.
Ancak uygulanabilirlik açısından Çin’in projesine göre hayata geçmesi daha zor bir proje olarak görünüyor. Şu ana kadar bağlayıcı bir finansal taahhütte bulunan olmadı. Yani finansman tarafı belirsiz. Oysa şu ana kadar 140 civarında ülkeye dokunan Kuşak ve Yol’un finansmanında Çin aktif olarak devrede. Çinli bankalar ve finansal kuruluşlar kaynak sağlıyor. Çin hükümeti de proje finansmanı için bir fon oluşturmuş durumda. İkinci nokta ortada henüz bir eylem planının bulunmaması. Parçalı ve kavgalı Ortadoğu’daki ülkeleri önce birbirlerine demiryolu ile bağlayıp, sonra bunları Hindistan’a bağlamak kâğıt üzerinde mümkün görülebilir ama iş uygulamaya geldiğinde eminim devreye birçok lojistik, ekonomik ve politik engel girecektir. Körfezdeki Arap ülkelerini Avrupa’ya bağlayacak koridorun İsrail’den geçecek olması ayrı bir konu.
Yani hayata geçmesi zor bir proje ama gerçekleşirse Biden’in dediği gibi “oyunun kurallarını değiştiren bölgesel bir yatırım” olacak.
Bizim açımızdan ise yakından takip edilmesi gereken bir durum var. Bölgede “enerji hub”ı olmayı planlarken bir anda by-pass edilen ülke olma riskimiz var. Basına yansıdığı kadar ki haliyle koridor, Hindistan'dan Birleşik Arap Emirlikleri'ne uzanacak, ardından Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail'i geçerek Avrupa'ya bağlanacak. Hindistan'dan yüklenen malların İsrail ve Yunanistan limanları üzerinden Avrupa'ya daha hızlı gönderilmesi de projede öngörülüyor. Bu haliyle Türkiye projenin hiçbir yerinde yok. Sadece Türkiye değil, Kuşak ve Yol kapsamında Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) projesi yürüten ve Hindistan ile kavgalı olan Pakistan da yok; ABD ile kavgalı olan İran da. Ülke olarak bizim, fillerin tepiştiği yerde ezilen çimen olmamamız lazım.
Kısacası, Çin ve Amerika arasında nüfuz ve hegemonya kavgası artarak devam ediyor ve G-20 de bu kavganın verildiği platformlardan biri olarak öne çıkıyor. Platformun bu haliyle “küresel sorunların çözümü” ne liderlik etme imkânı yok.