Frensiz borçlandığımızın farkında mıyız?...
İçinde ve henüz başında bulunduğumuz Ekim ayının gündem yoğunluğunu “ekonomi” oluşturacak galiba. Şöyle ki;
▪ 3 Ekim Salı günü (dün) Merkez Bankası yeni Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerini kapalı oturumla bilgilendirmesi,
▪ 3 Ekim Salı günü (dün) Eylül 2023 ayına ait enflasyon rakamlarının (aylık ve yıllık olarak yayımlanması),
▪ 16 Ekim pazartesi sabahı Eylül 2023 ayına ait merkezi yönetim bütçesinin sonuçlarının Hazine ve Maliye Bakanlığı web sayfasında yayımlanması,
▪ 17 Ekim Çarşamba günü Anayasamız hükümleri gereği olarak 2024 yılı merkezi yönetim bütçesinin Hazine ve Maliye Bakanı tarafından TBMM’ne sunulması,
▪ Ekim 2023 ayının ortalarında 12. Beş Yıllık Kalkınma Planının Meclis’in onayına sunulması,
▪ 26 Ekim 2023 Perşembe günü saat 14.00’de TCMB Para Politikası Kurulu’nun politika faizini yayımlaması,
▪ Diğer ekonomik, mali ve sosyal göstergeler…
Ekim ayına damga vuracak.
Bu takvime bakıldığında Ekim ayının açıkça bir ekonomi gündeminden oluştuğunu görebiliyoruz. Ancak aynı yoğunluğun veya gündemin Kasım ayından itibaren değişebileceğini ve siyasetin gündeme yansıyacağını düşünüyoruz.
Amacımız bir kehanette bulunmak veya niyet okumak değil, sadece gündemi anlamak.
Ancak bu gündem yoğunluğu veya karmaşası ile meşgul iken bir şeylerin ıskalandığını görüyoruz.
Dikkatle baktığımızda Türkiye’nin adeta ciddi bir borçlanma sarmalına girdiğini izliyoruz. Dilerseniz rakamlarla konuşalım…
Ağustos 2023 sonu itibariyle merkezi yönetim borç stoku, döviz, TL, faiz yapısı tablodan da görüldüğü gibi Ağustos 2023 sonu itibariyle merkezi yönetim borç stoku 5 trilyon 880 milyar liraya yükselmiş. Bu rakam tek başına belki bir şey ifade etmiyor. Ancak; Aralık 2022 toplam borç stokunun 4 trilyon 35 milyar lira olduğu dikkate alınırsa 2023 yılının 8 ayında borç stokunun 1 trilyon 845 milyar lira arttığı anlaşılır. Bu da 2023 yılı dolmadan 8 ayda kamu borç stokunun neredeyse yüzde 46 arttığı anlamına gelir.
Öte yandan bu tutarın sadece yüzde 35’ininTürk Lirası cinsinden ve diğer yüzde 65’inin de döviz cinsinden olması da bir başka dikkat çekici konu olarak karşımıza çıkıyor.
Yine borçlanma ile ilgili bir başka gösterge de şu: Hazine’nin finansman programına göre 2023 yılının son üç ayında (yani Ekim, Kasım ve Aralık aylarında) 188,3 milyar lira iç borç ve 103,3 milyar lira da dış borç ödemesi olmak üzere toplam 286,7 milyar lira borç ödenecek.
İç borç anapara ve faiz yapısı da ilginç. Bu üç ayda sadece 47,4 milyar lira anapara ödemesi yapılacak iken faiz ödemesi 135,9 milyar lira olacak.
Anlaşılan o ki 2023 yılında borçlanma ciddi bir yük olarak karşımıza çıkacak.
Zaten Hükümet de ilave borçlanma ihtiyacını göz önünde bulundurarak mevzuat değişikliğine gitmiş. 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile daha önce getirilen sınırlamayı kaldırmış, 2023 yılı için Hazine’nin ilave borçlanmasının önü açılmış. 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depreminin yol açtığı ekonomik kayıpların telafisine yönelik olarak 15 Temmuz 2023 tarihli Resmi Gazetede 7456 sayılı torba kanun çıkarılmış.
Torba kanunun 11. maddesiyle 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında kanuna geçici madde 38 eklenmiş. Düzenleme aynen şöyle: “GEÇİCİ MADDE 38- 5 inci maddede düzenlenen net borç kullanımı tutarı 2023 yılı için, 1/1/2023 tarihinden geçerli olmak üzere, Bakan ve Cumhurbaşkanı tarafından artırılan net borç kullanım tutarının üç katı olarak uygulanır.”
Görüldüğü gibi yasal kılıf hazırlanmış. Harcama disiplini veya Hazinenin borçlanma kısıtı ortadan kaldırılmış. Sadece 2023 yılı için Hazine’ye yaklaşık ilave 2 trilyon lira borçlanma yetkisi verilmiş. Bunun da ilk sekiz ayda neredeyse tamamı kullanılmış. Bu kadar vergi zamları yeterli olmamış.
Dolayısıyla Hazine’nin frensiz borçlandığı galiba gözden kaçıyor!...