Fransa’daki emeklilik reformu dünya düzenini sarsıyor
Fuat PAMUKÇU / Konuk Yazar
DFDS AKDENİZ İŞ BİRİMİ BAŞKAN YARDIMCISI
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un toplumun sert tepkisini çeken emeklilik reform paketi, Türkiye-Fransa ilişkilerinden global ölçekli jeopolitik denge oyunlarına kadar çok farklı yansımaları içeriyor.
Macron’un biraz da demokratik sınırları zorlayarak emeklilik reformunu hayata geçirmesinin etkileri, Fransa’daki protestolar ile sınırlı kalmadı. Macron’un parlamentodaki demokratik prosedürleri hiçe sayan tutumunun, Fransa’da aşırı sağ ve aşırı sol oyları da arttıracağı düşüncesinde olanlar var.
Fransa’da yaşanan son olaylar, bir anlamda farklı coğrafyalardaki hükümetlerin ve uygulamalarının da bir uzantısı niteliğinde. Çok az oy farkları ile seçilen hükümetlerin, halkın ve sokağın direncine karşın yaptığı yasa değişiklikleri ile ülkelerini yönetme anlayışı dünyada günümüzün modası haline geldi. Benzer bir durum İsrail’de de adalet reformu sebebiyle yaşanmıştı.
2017’de cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin neticesi olarak, %50+1’i yakalayan Cumhurbaşkanı ve Meclis çoğunluğunun, istediği kanunları çıkartabilmesi, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerini dengeleyen unsurlarının azalması sebebiyle de, Türkiye’nin ekonomik anlamda geldiği durumu olumsuz değerlendirebiliriz.
Ukrayna’nın Nato üyeliği tartışmaları
Fransa sokaklarını karıştıran reform paketinin, uluslararası siyasete de ciddi yansımaları oldu.
Bu yansımaların temel sebeplerinden biri, protestoların akabinde, biraz da kamuoyu gündemini değiştirmek adına, Macron Fransa’nın küresel gücü konusunda önemli girişimlerde bulunması. Öncelikle Ukrayna savunmasına destek amacıyla verilmesi taahhüt edilen silah sistemleri yardımlarının geciktirilmesini sağladı. Dahası Ukrayna-Rusya savaşının sona ermesi ve Ukrayna’nın yeniden yapılanmasında Avrupa’nın ön plana çıkması gerektiğini ifade etti. Ülkede NATO karşıtı ve NATO yanlısı protestolar sürerken; Fransa, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğini desteklemeyeceğini de açıkladı.
Ancak Türkiye’nin de dikkatle takip etmesini gerektiren en önemli uluslararası gelişme, Macron’un nisan ortasında soluğu Çin’de alarak Cumhurbaşkanı Jinping ile yaptığı görüşmelerdi. Xi Jinping ile 6 saatlik bir görüşme yapan Macron, Avrupa ülkelerinin savunma konusunda ABD güdümünden çıkması gerektiğini açıkladı ve Fransa’nın Dünya’nın 3’üncü büyük süper gücü olması gerektiği yönündeki tezini yineledi.
Macron’un ziyaretinin, martta ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan AUKUS denizaltı anlaşmasının hemen sonrasına denk gelmesi tesadüf değil. Kamuoyu nezdinde çok takip edilmemiş olsa da Avrupa’nın denizaltı alanında lider ülkesi olan Fransa’nın Çin’e yaptığı bu ziyareti, ABD ve İngiltere tarafından Pasifik’te ekarte edilmesine bir karşılık olarak okumak mümkün..
Bu görüşmelerin önyüzünde ise dünyanın en yüksek kapasiteli konteyner taşımacılığı şirketi olan Fransız CMA CGM’nin, Çin’den 16 gemilik,yaklaşık 3 milyar dolar tutarındaki “mega-siparişi” yer aldı.
Fransa’nın açıklamalarının önemi aynı zamanda bu ülkenin geçmişe dayanan farklılıklarından kaynaklanıyor. Fransa, BM Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisi olan, nükleer silah ve nükleer denizaltı gücü olan ve aynı zamanda Anglo-Saxon olmayan bir Avrupa ülkesi. Bu sebepten ileriye dönük dünya jeopolitiğinde güçler ayrımı yaşanırken, Fransa’nın kendine bir süper-güç gömleği biçmek istemesini doğal karşılamamız lazım.
Tabii bu tarihsel konumu ve yaklaşımı, dünya siyasetindeki jeopolitik dengelerden bağımsız ele almak yanlış olur. Dünyada jeopolitik güç en önemli unsur haline gelirken, Rusya-Ukrayna arasındaki savaş bu dengelerin değişimindeki tetikleyici rol oynadı.
Türkiye açısından olumlu
haber Peki bütün bu gelişmelerin ışığında, Türkiye’yi neler bekliyor? Türkiye ile Fransa’nın belki de ittifak halinde olacağını en önemli konulardan biri NATO. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in temmuz ayındaki NATO zirvesinde Ukrayna’nın üyeliğinin gündeme almak istemesi, seçimler sebebiyle Türkiye kamuoyunda çok yankı bulmasa da Türkiye açısından çok önemli bir konu. Fransa’nın, Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğini desteklemeyeceğini açıklaması, Türkiye açısından da olumlu bir haber. Ukrayna’nın NATO’ya katılması durumunda, Rusya ve Ukrayna arasında bir denge politikası izleyen Türkiye, NATO üyesi olarak Rusya ile ister istemez karşı karşıya gelecektir.
Özetle, günümüz jeopolitiğinde değişimler devam ederken, Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkileri geliştirmek belki de hiç olmadığı kadar önem kazandı. Bu ilişki, artarak devam eden Avrupa’daki Rusya ve Pasifik’deki Çin gerilimlerine karşı, Türkiye’nin denge politikasında özellikle kullanması gereken bir kart.
Türkiye ile Fransa ilişkileri özellikle son 20 yıl dikkate alındığında hep inişli çıkışlı olmuştur. Bu seyirde özellikle Fransa’da etkin olan Ermeni diasporasının rolü büyük. Tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye ile Fransa ilişkileri, menfaat temelli bir denge politikası olarak artarak devam etmelidir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi her geçen gün artarken, karşılıklı yatırımlar dikkate alınarak Kasım 2022’de imzalanan JETCO anlaşmasının devamında farklı işbirlikleri yapılabilir. Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinde Avrupalı müttefik sayısını arttırması, savunma alanında çeşitliliği arttırması ve jeopolitik güç dengelerinin değişmesi ile birlikte farklı ülkeler ile yaptığı ikili ilişkilerini geliştirmesi, önümüzdeki 5 sene için en kıymetli hedefl er olacaktır