Fransa ve İngiltere: İki farklı patika

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

İngiltere’den farklı olarak Fransa’da merkezi devlet yerel lortları karşısına alarak köylülerin keyfi vergi artırımlarına direnmelerini haklı buldu. Nedeni açıktır: Merkezi devlet ve saray soyluluğu yerel lortları politik güçten mahrum etmeye çalıştı. Ancak buna dayanarak merkezi devletin köylülerin koruyucusu olduğunu söylemek mümkün değil çünkü merkezi devletin köylülerin yerel lortlara karşı feodal yükümlülüklerinin azaltılmasına destek vermesinin nedeni kendisinin vergileri artırmak istemesiydi. Sonuçta merkezi devletin yerel soyluluğa karşı aldığı olumsuz tavır hiç de lortluğun sönümlenmesine yol açmadı. Tam tersine uzun dönemde feodal sınıf güçlendi ve Fransız Devrimi’ne kadar hâkim biçimde ayakta kalmaya muvaffak oldu. Merkezi devletin feodal bir üst-lort olup olmamasından bağımsız olarak, ortaya çıkan sonuç sanki feodal kolektif eylem sorununu çözen ve lortluğun uzun dönemli sınıfsal çıkarlarını koruyan bir üst organın varlığı durumunda olabilecekler gibidir. Niyet tam tersidir ama sonuç aynıdır. Lortluğun uzun dönemli kalıcılığının bir nedeni de devletle iş birliği yaparak merkezi olarak toplanan vergilerden pay alabilmesidir. Bu bütünleşme ve iş birliğinin küçük çiftçileri koruyarak İngiltere’den farklı bir tarımsal kapitalizm dinamiği –veya o dinamiğin eksikliği- tablosu çizdiğini iddia etmek mümkündür. Burjuvazi, o sırada hangi anlama geliyorsa, uzun süre bu üst lort-lort geriliminin uzantısından ibaretti.

Ne köylüler ne de hayli zorlanarak da olsa burjuva denebilecek kesimler feodal ayrıcalıklar meselesinden fazla şikâyet etmişlerdi. Daha çok vergi toplama sürecine itiraz ediyorlar ve hukuka merkezden yapılan müdahalelerden rahatsızlık duyuyorlardı. Bir başka açıdan bakarsak diyebiliriz ki kralın yerel soyluluğu zayıflatma çabası yerel soyluluğu tamamen ortadan kaldıramadığı için hoşnutsuzlukları artırdı ve görünür kıldı. Yerel soyluluk ayakta kaldı ama bu kendisini temsil eden bir üst lort olarak kralın/merkezi devletin onu koruması sayesinde değil, tam tersine kralın saldırılarına rağmen mümkün olabildi.

Neden? 16. Louis yerel soyluluğu geriletmeyi merkezi devleti güçlendirmek ve ülkeyi modernize ederek İngiltere’ye karşı deniz aşırı bir güç olabilmek için istedi. Aynı dönemde donanmaya ve yeni inşa edilen limanlara büyük yatırımlar yaptı ancak karşılığını alamadı. Dev askeri harcamalar ABD kolonilerinin İngiltere’den bağımsızlık savaşına yapılan ve yükü giderek artan yardımlarla birleşince bütçe açığı hızla arttı. Örneğin Norman Schofield Bağımsızlık Bildirgesi’nin ilan edilmesi hakkında ayrıksı bir görüşe sahip. Bildirgenin Fransa kralı Louis XVI’nın yardım sözü vermesinin ardından rasyonel hale geldiğini ve konuyu çözenin Benjamin Franklin olduğunu savunuyor. Kralın yakın çevresiyle iyi ilişkileri olan Franklin’in Dışişleri Bakanı Vergennes aracılığıyla –meşhur Turgot’nun karşı çıkmasına rağmen- yardım sözü almasının Kıta Kongresi’nin önde gelenlerini bağımsızlık ilan etmenin rasyonel –yani artıları eksilerine ağır basan- bir hamle olacağına ikna ettiğini savunuyor. Schofield, 10 milyon liralık (Fransız parası, livre) yardım sözünün Fransa’nın askeri harcamalarıyla beraber fiiliyatta 1 milyar liraya –söz verilenin 100 katı- yükselmesinin bu ülkenin bütçesini alt üst ettiği ve devrimin yakın nedeni olduğu iddiasına da –Kathyrn Norberg’e dayanarak- yer veriyor. Norberg daha önce 1715, 1722, 1759, 1763 ve 1772’de mali güçlükler yaşayan Fransa’da 1788 mali krizinin neden özel olduğunu anlatıyor. Simon Schama ise borcun faiziyle birlikte 1,3 milyar livres olduğunu yazıyor. Güneş-Kral Louis XIV sonrası 1716’da –sonu iyi olmayan- bir merkez bankası kurma girişimi için Fransa’ya çağırılan John Law akla gelebilir. Başlangıçta merkez bankasının bizzat kendisi kralın yetkilerini sınırlayan girişimin bir parçasıydı. Bu bankalar kraliyetlerin aşırı harcamalarına set çekmek ve savaş harcamalarının fazla artmasına karşı önlem almak için kurulmuştur. Adı Banque Royale de olsa Fransa’da –başarısız olan- ilk merkez bankası kurma girişimi Louis XIV’ün bıraktığı devasa borcu yönetmeye yönelik bir girişimdi. İlk merkez bankaları neredeyse hem merkez bankası hem hazine görevini ifa etmiştir. Schama Louis XIV’ün 1714 yılındaki ölümü sırasında devletin belki daha da fazla borçlu olduğunu, ancak başarısız merkez bankası kurma girişimi sonrası kamu maliyesinin 1726 yılında alınan önlemler ve enflasyonun reel borcu eritmesi sayesinde dengeye geldiğini yazıyor.

Sonraki savaşlarla durum yeniden kötüye gidiyor ve 1756-1763 Yedi Yıl Savaşı sonrası –ki Fransa İngiltere’ye karşı ağır yenilgiye uğramıştı- borcun devasa büyüklüğe, 2,3 milyar livres ulaştığını ekliyor. Kaldı ki muzaffer İngiltere de tarafsız Hollanda da ilgisiz Prusya da çok borçluydu. İngiliz kamu borcu Fransa’dan daha fazlaydı. Schama meselenin ABD’ye destek verilirken harcanan paradan ve hızla artan kamu borcunun kendisinden ziyade borcun politik ve psikolojik etkileri olduğunu not ediyor.

Önemli nokta kamu borcunun İngiltere’de ulusal borç olarak Fransa’daysa kraliyetin borcu olarak algılanmasıdır. Her durumda Fransız devrimine götüren yakın nedenin ABD bağımsızlık savaşına verilen desteğin maliyetinin çok yükselmesi olduğu açıktır; ama algı açısından ama borcun yüksekliği açısından. İngiltere’de William Pitt savaşı finanse etmek için siyasi muhalefetle karşılaşmadan yeni vergiler toplayabilirken Fransa’nın İsviçreli Maliye bakanı Jacques Necker ABD kolonilerine askeri yardım girişimini sadece kredi bularak finanse etmeye çalışmıştı çünkü Fransa’da ek vergi talep etmek mümkün değildi. Edildiği anda meclisleri toplamak gerekiyordu ki toplayınca da zaten devrimin yolu açılmış oldu.           

İlginç bir nokta şu olabilir. 18. Yüzyıl’da Amerikan kolonilerinde çok okunan ve revaçta olan Montesquieu “feodal” terimini olumlu anlamda kullanıyor ve demokrasiyle özdeşleştiriyordu. Feodal demek yerel, çoğulcu, geleneksel ve doğrudan demekti. Asıl düşman feodal gelenekleri –yani yerel temsili- boğmaya kalkan merkezi bürokrasi ve tabii ki kraldı. Burada demokrasi temsilden çok katılıma bağlanıyor ve katılımın olabilmesi için temsilin yerel olması gerektiği düşünülüyordu. Hem yerel meclisler önemli olacaktı hem de yerel kültür ve gelenekler bu meclislerde ağır basacaktı. Binlerce kilometre uzaktaki bir genel meclise temsilci göndermekle yerel kültür ve çıkarlar sesini duyuramazdı. Öte yandan yereldeki çoğulluktan demokrasi çıkmıyorsa uzaktaki meclisten de çıkmazdı çünkü sonuçta gönderilen temsilciler yerelin temsilcileri olacaktı. Yerel pluribus demokrasiye uygun bir harsa sahip değilse uzaktaki unum (merkezi veya federal devlet) hiç olamazdı. Erdemli ve demokratik harsa sahip temsilciler seçilmiyor diye merkezi devlet yerelde seçilecek temsilcilerin seçimine karışıyorsa zaten her yerde teklik hâkim olacaktı. Yani demokrasi zaten söz konusu olmayacaktı. Böylece Montesquieu merkezi olanın erdemle ve geniş görüşlülükle yerel olanınsa çıkarla ve dar kafalılıkla özdeşleştirilmesini reddediyordu. Fransa modern dünyaya geçişte 18. Yüzyıl boyunca farklı bir desen çizdi. 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Laiklik ve sekülarizm 15 Ekim 2024
Devrimlerin devrimi 01 Ekim 2024
Bir kez daha sekülarizm 24 Eylül 2024
Georges Sorel ve ötesi 17 Eylül 2024
Ekonomik esneklik 10 Eylül 2024
Anakronizm 03 Eylül 2024
János Kornai 27 Ağustos 2024