Fransa-Türkiye rekabetinde yeni boyut
Türkiye ile Fransa arasında Afrika'da yaşanan etkinlik rekabeti, Ortadoğu'ya taşmış görünüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, son dönemde Ortadoğu'da en çok boy gösteren bölge dışı lider olarak öne çıktı.
Kasım ayındaki Mısır'daki İklim değişikliği zirvesi, ardından geçen hafta Katar'daki Fransa'nın final oynadığı Dünya Futbol Şampiyonası, son olarak da bu hafta Ürdün'de yapılan "İkinci Bağdat Konferansı" zirve toplantısı;
Hepsinde Macron, kimi zaman yaptıkları, kimi zaman söyledikleri ile uluslararası alanda en çok dikkat çeken lider oldu.
Macron'un Ortadoğu'da, zaman zaman kişisel şova varan tavırlarının en çok rahatsız ettiği liderlerden birinin de Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu konusunda kuşku yok; Erdoğan'ın gerek Katar'daki Dünya Kupası final maçında Macron'un abartılı gol sevinci karşısındaki soğuk duruşu ve vücut dili, gerekse Ürdün'de Fransa'nın "eş başkan" olduğu Irak Konferansı'na Türkiye adına -bakan bile değil- bir Büyükelçi göndermiş olması bunun somut kanıtı gibi.
AVRUPA, İRAN'LA DİYALOG YÖNTEMİ ARIYOR
Oysa Türkiye'nin Amman Büyükelçisi tarafından temsil edildiği Ürdün'deki Bağdat Konferansı'nın, hem Ortadoğu, hem de küresel ilişkilerde yakın gelecek açısından önemli ipuçları ortaya koyduğu da bir gerçek.
Mesela İran Dışişleri Bakanı ile AB'nin "Dışişleri Bakanı" pozisyonundaki Joseph Borrell arasında görüşme; Belli ki AB'de hala, İran'ın nükleer programı konusundaki uluslararası anlaşmanın kurtarılabileceğine ilişkin bir inanç var. Tahran yönetimi de buna katılıyor olmalı ki, İran Dışişleri Bakanı'nın Bakanı Abdullahiyan Ürdün'e beraberinde İran'ın nükleer program görüşmecisini de getirmişti. Toplantıda somut bir gelişme ortaya çıkmasa da, diyalog yollarının açık olduğu teyit edilmiş oldu.
SUUDİ-İRAN GERGİNLİĞİNDE GELİŞME YOK
Bağdat'ta Ağustos 2021'de gerçekleşen ilk "Bağdat Konferansı Zirvesi"nde, Ortadoğu'daki bir diğer gerginlik, İran-Suudi anlaşmazlığı konusunda da epey yol alınmış, iki taraf Irak'ın çabalarıyla biraraya gelip görüşmüşlerdi. Dolayısıyla Ürdün'deki ikinci toplantıda da aynı beklenti oluştu.
Ancak İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan bu kez Suudi mevkidaşı ile görüşmemeyi tercih etti. Bunda elbette, İran'da Mahsa Amini protestolarının da etkisi büyük. Tahran yönetimi, İran halkının özgürlük isteğini görmek yerine, protestolar için "dış güçleri", en çok da Suudi Arabistan'ı "kışkırtıcılıkla" suçlamakla meşgul.
IRAK'IN YENİ BAŞBAKANI'NIN İLK ZİRVESİ
Bağdat Konferansı, Irak'taki yoğun siyasi çalkantının ardından kurulan yeni hükümetin ilk kez uluslararası bir konferansta boy göstermesi açısından da önemliydi;
Irak'ın yeni Başbakanı El Sudani, Ürdün'deki toplantıda yaptığı konuşma ile, selefi El Kadumi'nin "bıraktığı yerden devam edeceği" mesajı verdi. El Sudani'nin, selefine oranla İran'a daha yakın bir politikacı olarak görülmesi nedeniyle, verdiği bu mesajın özellikle Batı cephesi tarafından altı çizilerek not edildiği aşikar.
Bağdat Konferansı'nın doğrudan Türkiye'yi ilgilendiren kısmı ise, katılımcıların Irak'a yönelik "dış müdahalelere" getirdikleri eleştiriler oldu.
Irak'ın kuzeyinde hem İran'ın, hem de Türkiye'nin terörle mücadele operasyonu gerçekleştirmekte olduğu düşünüldüğünde, Bağdat Konferansı'ndaki "dış müdahale" eleştirilerinin isim vermeden ve genel ifadelerle yapılmış olmasının Ankara'yı rahatlattığı muhakkak.
Bu açıdan bakınca;
Erdoğan'ın bizzat katılmayıp, bakan bile göndermeyip, Ürdün zirvesinde -deyim yerindeyse- meydanı Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a bırakmasının, Türkiye'ye yönelik daha ağır eleştirilerin de önünü kestiğini söylemek de mümkün.