Fırsat penceresi kapanırken
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Karadeniz’i savaş alanı haline getirirken, kimi ülkeler için de sıkışmış diplomaside “fırsat penceresi” açtı.
Bu ülkelerin başında Türkiye geliyor. Ukrayna savaşı, AK Parti hükümetinin izlediği agresif dış politika ile Türkiye’yi soktuğu “değerli yalnızlık”, taşınamaz bir diplomasi yüküne dönüştüğü dönemde ortaya çıktı.
Savaşla birlikte Ukrayna ile Rusya arasında barışı kolaylaştırma rolüne soyunan Türkiye bu sayede:
- ABD ile gergin ilişkilerini düzeltme yoluna girdi. O kadar ki, Türkiye’yi başından beri içinde bulunduğu F-35 savaş uçağı projesinden atan Washington yönetimi, Ankara’nın F-35 boşluğunu ikame etmek için önerdiği yeni F-16 uçak alımına yeşil ışık yaktı.
- Rusya ile ilişkiler, fazla yara almadan sürdürülebildi. Yoğun yaptırımlar altındaki Moskova, Türkiye’yi dışa açılan mali ve insani kapı olarak görüp, AK Parti hükümeti ile ilişkilerini –deyim yerindeyse- pamuklara sarıp kollayan bir görüntü çizmeye başladı.
- Avrupa Birliği’yle AK Parti hükümeti arasındaki gerilim de Ukrayna savaşının ilk günlerinde rafa kalktı. Almanya, Hollanda, Yunanistan Başbakanları ile NATO ve BM Genel Sekreterleri birbiri ardına Türkiye’yi ziyaret ettiler. Bir dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “diktatör” olarak bahseden İtalya Başbakanı Draghi, Türkiye’nin SAMP-T füzelerine sahip olmasına varabilecek Türkiye-Fransa-İtalya üçlü işbirliği mekanizmasının önünü açtı.
- Türkiye, İsrail ve Körfez Arapları ile normalleşme yolunda ciddi yol aldı. Mısır’la ve Ermenistan’la normalleşme süreci ise -ağır aksak da olsa- devam ediyor.
İŞLER TERSE Mİ DÖNÜYOR?
Ancak Ukrayna Savaşı’nın açtığı bu fırsat penceresinin süresi “sonsuz” değil elbette. Hatta bu sürenin, AK Parti hükümetinin iç politikada attığı bazı adımlar nedeniyle kısalmaya başladığından bile bahsetmek mümkün.
Gezi davasında çıkan ağır hapis cezaları, AK Parti hükümeti ile yakınlaşma adımları atan hem Avrupa ülkelerinde, hem de ABD’den sert açıklamalarla tepki gördü.
Her fırsatta Türkiye’yi diplomatik olarak sıkıştırmaya çalışan Yunanistan bu atmosferi iyi kullandı.
Kendi evsahipliğinde yapılacak bir NATO tatbikatında hedef olarak Türkiye’yi göstermeye kalkınca, Ankara Türk uçaklarının tatbikattan çekildiğini açıkladı.
Atina yönetimi bu kadarla da kalmadı; Yunanistan Başbakanı Mitçotakis 17 Mayıs’ta ABD’de, Amerikan Senato ve Temsilciler Meclisi’nin yapacağı ortak oturumda konuşma yapacak. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin davetiyle ABD’ye gidecek olan Mitçotakis, Kongre’de konuşma yapacak ilk Yunan Başbakanı olacak. Mitçotakis’in bu ziyaret sırasında Türkiye’nin ABD’den yeni F-16 alım sürecini de baltalayacak mesajlar vermesi bekleniyor. ABD’de Biden yönetimi satış için resmen yeşil ışık yakmış olsa da, hala Kongre’nin onayına ihtiyaç var. Yunan Başbakanı’nın da bu yolu kapatmayı amaçladığı konuşuluyor diplomatik kulislerde.
UKRAYNA İLE SÜRPRİZ GERİLİM
AK Parti hükümetinin Rus işgalinin ardından Ukrayna’da soyunduğu “kolaylaştırıcı” rol konusunda da sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı.
Ukrayna Lideri Zelensky’nin Yunan ERT televizyonuna yaptığı açıklamalarda Türkiye’yi bir yandan Ukrayna’yı desteklerken, diğer yandan Rusya’dan gelecek turistlere hazırlanmakla eleştirmesi Ankara’da kaşların kalkmasına neden oldu. Zelensky ERT’ye açıklamasında “Devlet başkanı olarak söylemem gerekir ki dostça ilişkilere sahip olmak istiyorsak, bu olacak şey değil. Bu durumu bu şekilde yönetemezsiniz, bu çifte standarttır. Bu hiç doğru değil. Türkiye’nin dikkatini buna çekmem de bundandır: Bana göre böyle davranamazsınız, doğruluktan yana mısınız, yoksa değil misiniz? Bir seçim yapmalısınız” ifadesini kullandı.
Sonrasında Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi’nin söz konusu yayında Zelensky’nin ifadelerinin “bağlamından koparıldığı” söyleyerek durumu kurtarmaya çalışmasına rağmen, diplomatik kulislerde yaşananlar Ukrayna yönetiminin AK Parti hükümetine “uyarı sinyali” olarak yorumlandı.
ORTADOĞU’DA DA İŞLERİ İYİ GİTMİYOR
AK Parti hükümetinin Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Suudi Arabistan’a yönelik yaptığı normalleşme açılımı da pek ses getirmedi; Erdoğan’ın Arabistan ziyaretinin ardından somut adım içeren ortak bir açıklama yapılmamış olması, üstelik Suudi yetkililerin “biz davet etmedik, kendisi gelmek istedi” beyanları, AK Parti hükümetinin Kaşıkçı cinayeti davasında verdiği büyük tavize rağmen Suudi Veliaht Prens’ten istediğini alamadığını ortaya koyuyor.
İsrail’le yaşanan normalleşmede ise “Kudüs pürüzü” giderek daha ağırlıklı hale geliyor. İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa’daki aşırı dinci Yahudi provokasyonuna izin vermeleri, hatta bunun içinde yer almaları, AK Parti’nin seçmen tabanında İsrail normalleşmesinin daha çok sorgulanmasına neden olur hale geldi.
Mısır’la istenen normalleşme, Erdoğan’ın uzun süre adının önüne sıfatlar koyarak andığı Sisi’nin ayak diremesi nedeniyle bir türlü ilerleyemezken, Libya’da da işler iyi gitmiyor; AK Parti hükümetinin destek verdiği iki isim, Fethi Başağa ve Abdülhamid Dibeybe ülkenin Başbakanlık koltuğu için birbirine düşmüş durumda.
Savaşla birlikte AK Parti hükümeti açısından ortaya çıkan “fırsat penceresi” kapanmaya başlarken, ülkedeki ekonomik kriz de –enflasyon resmi açıklamalarda bile yüzde 70’e ulaştı- giderek derinleşiyor.
Tüm bunları alt alta sıralayınca, Ukrayna savaşının AK Parti hükümeti açısından yaklaşan seçimler öncesinde “kahramanlık hikayesi yazma” ihtimalinin giderek azaldığı ortaya çıkıyor.