Finansal sıkılaşma ve işgal verileri
Bu köşede yer alan son iki yazıdan birisi piyasa fiyatlamalarında algılama açısından “mikrodan makroya geçiş” aşamasının kıyısında olduğumuz temasını içeriyordu. Bugünlerde gündemi meşgul eden başlıklara baktığımızda sıralamadaki kalabalık görüntü tam da bu düşünceyi teyit eder nitelikte.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı askeri işgal sürecinde 1 aylık süreyi geride bıraktık. Yaşanan insani dram devam ederken, siyasi çözüm çabaları da devam ediyor. Ukrayna sınırında, Belarus’ta gerçekleşen görüşmelerin bir sonraki ayağı İstanbul’da yüz yüze yapılacak. Bu, her anlamda önemli bir gelişme; insanlık adına da, barışın ve bölgedeki güvenliğin yeniden tesisi adına da, Türkiye’nin bu tip krizlerde çözümün kritik bir parçası olabilme kabiliyetini yeniden ortaya koyması adına da. Dileriz olumlu sonuçlanır.
Gelin birlikte işgal sürecinin ve piyasa fiyatlamalarındaki diğer önemli başlıkların üzerinden geçmeye çalışalım. Listenin ilk sırasında önemli bir arz ve emtia fiyat şoku yaşadığımız gerçeğine yer vermek seçenekten ziyade zaruret. Başta gıda olmak üzere enerji, kritik ara mallar ve enflasyon beklentilerindeki genele yayılır bozulmanın etkilerini ne yerel ne de global çapta henüz veriler nezdinde görebilmiş değiliz. İlk açıklanacak set kuşkusuz enflasyon rakamları olacak. Öncü PMI verileri henüz Avrupa kıtası ve diğer önemli ekonomilerde ciddi ivme kayıplarına işaret etmese de tedarik tarafındaki aksamanın sürdüğü görülüyor. Bu da dönüp dolaşıp kendisini aktivitede zayıflama ve enflasyonist baskıları arz yönlü yaşamamız riskini besleyen tehlikeli bir döngü demek. O nedenle gidişatın seyri konusunda fikir sahibi olabilmek adına, Mart sonu itibarıyla başlayacak süreçte açıklanacak olan tüm enflasyon ve öncü göstergeler niteliğindeki veriler daha yakından takip edilecek.
Devam edelim. Küresel finansal koşullar sıkılaşıyor ve daha da sıkı bir hal alacağına yönelik kuvvetli iletişim yönlendirmeleri merkez bankalarının önemli çoğunluktaki kesimi tarafından yapılıyor. Fed’in ardından politika faizlerini olması gerektiği eksende sıkılaştıran merkez bankalarının eğilimleri tüm hızıyla devam ediyor. Sadece geçtiğimiz hafta içerisinde 8 merkez bankası tarafından politika faizlerinde toplamda 755bp artışa gidildi. Birkaç örnek: IMF ile görüşmeleri devam Arjantin’de +200bp ile politika faizi 2022’de üçüncü kez artırılırken, “enflasyona açılan savaş” ile birlikte paranın miktarında azaltıma gidileceği de duyuruldu. Merkez bankası şeffaflığı ve iletişimine ters şekilde Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador tarafından faiz artışı resmi duyurudan önce açıklanan Meksika ve son 8 toplantının tamamında sıkılaşmaya giden Paraguay’da +50bp düzeyinde adımlar atıldığını gördük. Liste, Gana (+250bp), Güney Afrika (+25bp), Mısır (+100bp), Macaristan (+30bp) ve Norveç (+25bp) şeklinde tamamlanıyor. Bu hafta emtia fiyatlarındaki yükselişten olumlu etkilenmesi beklenen Şili ve Kolombiya’nın da faiz artırım döngülerini devam ettirmeleri bekleniyor.
Risklerin fiyatlanması, sıkılaşma döngüsü, güvenli liman arayışı ve politikalara paralel portföylerin yeniden ayarlanması. Tüm bu başlıkları aynı anda-farklı yönlerde fiyatlamanın çabası şimdilerde daha da hızlanır şekilde gözlenmekte. EPFR data setine göre, global bono fonlarından son 11 haftadaki düzenli çıkışın ulaştığı rakam -96.4 milyar dolar. O esnada hisse senetlerinde ise 152.3 milyar dolar giriş söz konusu. Hisse-tahvil ayrışması göze çarpan ilk detay. Aynı süreçte GOÜ bono fonlarındaki performans ise -81.4 milyar dolar. FX ve lokal faizli kağıtlardan eş zamanlı çıkış olduğunu da belirtelim.
Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor? Cevap basit: Global sıkılaşma döngüsüne dair riskler fiyatlanıyor. ABD’de tahvil piyasası getirileri çeyrek bazda 1970’li yıllardan bu yana en kötü performansına koşarken, 25 Mart kapanışı itibarıyla sadece 1 hafta içerisinde 2y tahvil faizindeki değişim +33bp, son 3 haftada ise +78bp; 10y vadelide ise sırasıyla +32bp ve +76bp. Hafta başlangıcında ise 5/30y vadeli ABD tahvil faizleri arasındaki spread -0.27bp ile 2006’dan bu yana ilk kez negatif bölgeye geçti. Yani, getiri eğrisi terse döndü. Ancak, bu kez gerekçe resesyon değil; para politikasına dair sıkılaşma başlığı. Bu yazının kaleme alındığı dakikalarda swap piyasası ABD için 2022 sonunda politika faizini %2.50 (+200bp), Euro Bölgesi içinse %-0.01’de öngörüyor (+50bp).
Sizce de ciddi anlamda uyum sağlanması gereken politika değişiklikleri değil mi?