Fıldır fıldır dört dönüyor, para arıyoruz
Bize döviz lâzım. Hem de şimdi lâzım. Az değil, çok lâzım. Nereden, kimden geldiği önemli değil. Yeter ki gelsin, Merkez’e rezerv olsun, ödemeler dengesine yama olsun, sadra şifa olsun… Tam da bu yüzden coğrafyaları tarıyoruz, Körfez’den başladık, yetmeyecek; Avrupa’sı, Citi’si ABD’si sırada…
Tam olarak ne kadar lâzım dersiniz? Ne siz sorun ne ben söyleyeyim ama kabaca swaplar için 60 milyar $, KKM için 130 milyar $, kısa vadeli borç ödemeleri için 203 milyar $ şimdilik. Bundan 1 yıl önce 250 milyar $ ile döndürdüğümüz ekonomiyi bu yıl ancak yarım trilyon $ ile çevirebileceğiz.
ALO ALASKA? EVDE MİSİN? BORÇ İSTEMEYE GELECEKTİK DE…
Alaska da nereden çıktı? Abartılı örnek olduğunu biliyorum. Sadece kaynak ihtiyacımızın âciliyetini ve zaruretini kavrayın diye Alaska dedim. Yoksa orada “Körfez Dostlarımız” olmadığını biliyorum, hatta kilometrekareye ortalama 22 kişi düştüğünü de biliyorum. Döviz temin edilebilecek yerler arıyoruz da.
Bu arada içeride kaynak ararken “servet vergisi, varlık vergisi” gibi ifadeleri sevmiyoruz. Zira akla, ZOR-TAS’lar, KEY’ler, Aşkale’de taş kırmaya gönderilen zenginler gelebiliyor. Ayrıca swap da demek istenmiyor. Zira Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası asla swap yapmaz(!), “yatırım arayışı”yapar.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Sıcak para mı, yatırım mı?
Aslında niyetimiz doğrudan yabancı sermaye yatırımı temin etmek ancak bunun için yabancıların beklentileri hayli kabarık. Misal hukuk reformu istiyorlar, yapısal reform istiyorlar, şeffaflık istiyorlar, kapsayıcı ve inandırıcı ekonomik paket görmek istiyorlar. O bakımdan yeni ekonomi yönetimindeki isimlere değil, ülkenin kurumsal reflekslerine bakıyorlar. Hatta sıcak paraya dahi soğuk bakıyorlar.
Bulduğumuz parayı ne yapacağız?
Evvelemir; ödemeler dengesindeki öncelikli döviz harcamalarımızı karşılayacağız. Yetmeyecek, Merkez’in rezervlerini güçlendireceğiz. Yetmeyecek seçim ekonomisi için hazırlık yapacağız. Hele ki enerji faturamız döviz obur bir canavar adeta… İhracat için ithalata bağımlılığımız da cabası… Zaten çoğu döviz, borçlarımızı yüzdürmeye gidecek. Kısaca, “ne yapacağımı sorma” ve bana döviz bul, ver…
NOT
SABİT GELİRLİLER, PAMUK ELLER CEBE
Ek bütçe dedik, 1,1 trilyon lirayı yazdık bir kenara… Aslında daha fazlası gerekiyor ama henüz gerekçe oluşturamadık. Fakat şimdiden ayağını yaptık ve Cumhurbaşkanı’na 18 trilyon liralık borçlanma yetkisi verdik. Oysa bir bütçemiz vardı ve zaten 650 milyar liralık açık zaten öngörmüştük.
Kaşıkla verdiklerimizi kepçeyle geri toplamaya başladık. Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni ikiye katladık, kurumlar vergisini arttırdık, cep kaydını 20 bin liraya çıkardık. Harçlar, muafiyetler, her şeyi ayarladık. Yetti mi? Tabii ki yetmedi. Zira dolaylı vergilerle el attığımız vatandaşın cebine, yeniden el atacak düzenlemeleri hazırlamaya koyulduk.
Şimdi sırada gelir vergisi var, otomobil sevdasını yeniden vergilemek var. Emlak sektöründe hem yerelde hem de genel bütçede daha fazla vergi geliri sağlamak var. İyi de bu kadar vergi, ekonomiyi kayıt dışına itmez mi? İterse itsin. İster kayıt dışı densin isterse haksız vergi densin, yeter ki gelsin…
Görünen aynen şudur; günün sonunda vergiyle gelen külfet, eninde sonunda sabit gelirlinin sırtına bindirilecek. Dışarıdaki tilkiler serbest dolaşa dursun, kümesteki kazlar daha çok yolunacak.