Fed’in ardından
Bu hafta kaleme alacağım yazı için olan biteni daha iyi açıklayabilecek başlık bulmakta açıkçası zorlandım. Gerçekten de son 2-3 işgününde olan bitene dair fikir yürütürken merkeze haziran ayı FOMC toplantısını alıp öncesi ve sonrası şeklinde ayırmakta fayda var. İnanın yatırımcı kesimindeki kafa karışıklığı kadar Fed’in de kendi içerisinde çelişki ve soru işaretleri mevcut.
FOMC toplantısı öncesindeki son yazıda fiyatlamalarda ‘pozisyonlanma riski’ üzerine yoğunlaşmaya çalışmıştım. Fed öncesinde oluşan ağırlıklı iyimser yaklaşımların ‘zayıf Amerikan doları teması’ ve 2021’in ana fiyatlama unsuru olan ‘reflasyon’ hikayeleri üzerinden şekillenmesi buna uygun yatırım araçlarının öne çıkması açısından zemini top oynamaya hazır hale getiriyordu. Özellikle son 8 hafta içerisindeki –toplantı öncesinde- spekülatif yatırımcıların 12-13 milyar dolar aralığındaki kısa Amerikan Doları pozisyonu biriktirmesindeki şiddetli istek olası yol kazasında oynaklık artışı destekli enteresan eğilimlerin oldukça kısa bir zaman diliminde karşımıza çıkmasına imkan tanıyabilirdi. Öyle de oldu. Haftalık bazda gösterge niteliğindeki endeks olan DXY yüzde 2’ye yakın değerlenirken, JP’nin ölçümlediği gelişmekte olan ülkeler para birimi endeksi yüzde 2.3 değer kaybetti. Ortak para birimi Euro’da Amerikan Doları’na karşı performans yüzde 2’nin üzerinde zayıflamaya işaret ederken, emtia üretici konumundaki 2021’in yıldız FX çaprazlarından ZAR yüzde 4.4, MXN ise yüzde 3.7 ile haftayı tamamladı. Para politikalarına dair gerekli ayarlamaları ‘enflasyon odaklı’ yaklaşım ile mart ayından bu yana gerçekleştiren ve futbol deyimi ile ‘savunmayı önde kuran’ Brezilya ve Rusya’da ise tahribat ya oldukça sınırlı kaldı ya da BRL gibi yüzde 0.55’lik sınırlı primlenmeye işaret etti.
Peki, ne oldu da çarşı pazar 2 günde bu denli karışmayı başardı? Diyoruz ya hikayenin odak noktası Fed diye; karmaşa da bu cepheden gelen yönlendirmeler kaynaklı. Çeyrek bazda yayımlanan projeksiyonların en güncel hali son toplantıya dek mart ayında yapılan paylaşımlara aitti. Büyüme, enflasyon, işsizlik oranı beklentileri gibi kalemlerde önemli bir değişiklik beklenmezken, hepimizin odaklandığı kısım muhtemel Dot Plot değerlendirmeleriydi. En kötümser senaryoda dahi 2023 yılı için 1x25bp üzerinde bir sinyalleme beklenmezken, çarşamba akşamı karşımıza çıkan tabloda 2x25bp gibi oldukça majör bir değişim söz konusu oldu. Fed’in değerlendirmelerinde enflasyona dair beklenti-belirsizlikler mart ayına kıyasla yukarı yönde güncellenirken, katılımcıların ekonomiye olan iyimserlikleri de arttı. Hikayenin son kısmı sürpriz olmasa da faizlerdeki ayarlama için aynı şeyi söylemek tabii ki güç.
Bugünü anlayabilmek adına yine geçmişe dönüp bakmanın zarardan çok faydası var. Ağustos 2020’de pandeminin ortasında Fed’in gittiği enflasyon rejimi değişikliği bizi yeni evrende ortalama enflasyon hedeflemesi (AIT)’ye taşıdı. O vakitler ben dahil çoğunluk yeni yaklaşımın daha esnek bir Fed duruşu açısından avantaj yarattığını ve yüzde 2’nin üzerinde enflasyon oluşumuna tahmin edilenin üzerinde daha uzun süre müsamaha göstereceğiydi. Sanıyorum ki Fed’in de henüz AIT için kayda değer bir detaylı yönlendirme yapmadığı gerçeğinden hareketle, ilk yanılma noktamız buradan oldu. Kuvvetle ihtimal Fed’in kendi içerisindeki kafa karışıklığının çıkış noktalarından birisi yine bu başlık. Muhtemelen onlar da daha esnek olacaklarını, beklentileri uzun süre daha yükseklerde çıpalayacaklarını ve bunun da kendileri açısından oyun alanı yaratacağını hesap etmişti. Bir diğeri ise piyasanın bir kısmındaki sadece tarım dışı istihdam verisi üzerinden yapılan ABD ekonomisi değerlendirmelerindeki körlük. Hikayenin bu ayağının aksayacağı zaten nisan-mayıs verilerinden bu yana belliydi. Yanlıştı. Tartışmasını yapmaya çalışmıştık.
Buradan nereye koşabiliriz? Soru kolay, cevabı oldukça zor. Kısa vadeli eğilimlerin orta vade beklentileri ne ölçekte değiştirdiğine kafa yormak gerek. Tüm bu konuştuklarımız Fed’in para politikası yaklaşımlarına dair düşünceleri ve maliyetlenme üzerine kurulu. Diğer yandan ise aşılama, normalleşme, açılım, tüketime dönüş gibi başlıklar bir süreliğine ayrı bir evrenin hikayeleri. O nedenle pozisyonlanmanın ne kadar sürede konsolide olacağına bağlı volatilitenin seyri de şekillenecek. En kritik soru ise geçmiş Fed sürprizlerindeki Amerikan Doları değerlenmesi döngülerindeki yüzde 4-5’lik hareketlerin olup olmayacağı üzerine kurulu. Tarih tekerrür ederse yüzde 2’lik dilimi çoktan yaşanan eğilim biraz daha dükkanın içerisindekileri dağıtıp kırma potansiyeli barındırıyor. Eğer değilse resmi doğru okumak ciddi fayda sağlayacaktır. Biz hala Mayıs 2013’teki negatiflik noktasında olmadığımız kanaatindeyiz. Tek bir şerhle: Ülkeler, kendi içerisindeki ayrışmalarını yine kendileri çizecekleri rota ile belirleyecekler. Döngüye karşı durmamak GOÜ açısından belirgin finansal istikrar kaynağı olacak.