Fed’in anlattıkları, anlamamız gerekenler
Karşılaştığımız enteresan hikayeler, daha doğrusu gariplikler açısından 2019 yılını kabahatli bulurduk. Öyle ya “yaşamadığımız şey neredeyse kalmadı” diyorduk. 2020 yeni umutlarla karşımıza geldiğinde yepyeni tecrübelerin bizleri beklediğinin farkında değildik. İnsan ömrünün ne kadarlık kısmında hangi rasyo ile denk gelmesi muhtemel bilemiyorum ama pandemi kavramı ile tanıştık. Dünya, İspanyol Gribi denilen vakanın ardından COVID-19 ile karşılaştı. Olmadık işlerin olması durumuna karşı daha önce atılmayan adımlar atıldı. Özellikle de ekonomide. Süreç devam ediyor. İsterseniz gelin Fed cephesinden yansıyan başlıkları “altın, dolar ne olur?” sorusuna sıkışmışlıktan çıkarıp nasıl önemli bir eşikte olduğumuzu anlamaya ve anlatmaya çalışma çerçevesinde inceleyelim.
Yer, Jackson Hole. 2008-09 konut krizinden bu yana bizlerin her yıl ağustos ayında yakından izlediği bir toplantı. Tam ifade ile ‘Jackson Hole Sempozyumu’ deniyor. Bu yıl 44. kez düzenlenen toplantı kendi tarihinde ilk kez pandemi kapsamında alınan tedbirler nedeniyle sanal ortamda gerçekleştirildi. Daha önce görev alan Fed başkanları Bernanke ve Yellen’ın JH buluşmalarını Fed’in kritik dönemeçlerinde “ileriye dönük rehberlik” (FG) kapsamında önemli bir iletişim aracı olarak kullandıklarını yaşayarak tecrübe etmiştik. Temmuz ayı FOMC toplantısı sonrasında da biliyoruz ki Fed’in Stratejik Gözden Geçirme (SGG) süreci bugün yarın sona erecek. Yani, maça çıkmak için şartlar tamam. Saha hazır, oyuncular hazır, herkes hazır. Fed Başkanı Powell’ın konuşması da bu tema üzerine kurulu.
Sizleri bilmem ama benim açımdan yaşanan süreç mesleki anlamda oldukça değerli bir tecrübeyi işaret ediyor. Neden? Fed’in efsane başkanlarından Volcker’ın yüksek enflasyonla mücadelede kahramanlaştığı 1970-80’li dönemlerden, 2000’li yılların başında küresel çapta benimsenmeye ve gelişmekte olan ülkelere de “para politikası çıpası” şeklinde benimsetilen “enflasyon hedeflemesi” fazından Fed’in başka bir alana geçtiğine tanıklık ediyoruz. Başkan Powell’ın her cümlesi kendi içerisinde önemli sinyaller taşıyor. Merkez bankacılığı iletişimi ve piyasa yönlendirmesi diğer paydaşların da katılımı ile nasıl yapılabilir sorusuna Fed’den bir kez daha verilen ders niteliğindeki yanıt bence oldukça önemli. Çıkarılacak dersler satır araları irdelendikçe bir eğitim döneminde konu olarak anlatılsa yeridir. Bitmedi. Muhtemelen gelişmiş ülke merkez bankalarının çoğunluğunda bu yöne evrilme göreceğiz. Zaman her şeyin ilacı.
Fed, devasa boyuttaki gemisinin bir kez daha hareket edeceği mesajını veriyor. İki önemli başlık dikkat çekici. Bunlardan enflasyon ile olan kısmı hali hazırda tartışılan, beklenen ve neredeyse benimsenen konumdayken, istihdam cephesindeki ayarlama sürpriz oldu. Detaylandıracak olursak; uzun yıllardır resmen benimsenen yüzde 2’lik enflasyon hedeflemesi an itibarıyla Fed cephesinde “ortalamada yüzde 2 enflasyon düzeyine ulaşma” şeklinde güncellendi. Herhangi bir matematiksel formül olmayacak. Sürece esnek yaklaşılacak. 2019’un başından bu yana farklı Fed başkanlarının açıklamalarıyla konuya aşina olduğumuzdan anlamakta pek fazla güçlük çekmedik. Bu, demek oluyor ki, ABD’de düşük enflasyon beklentilerinin politika faizinin alt bantta yüzde 0 noktasına ulaştığı ve manevra alanının negatif faizi benimsemeye yönelik takınılan olumsuz değerlendirmeler nedeniyle daraldığı ortamda Fed için düşük faiz ortamını sürdürme ve ekonomiyi destekleme çabalarına ek katkı nedenidir. Zira Fed de yayımladığı açıklama metinlerinde gelecek dönem beklentilerinin ne denli önemli olduğuna, bunun mevcut para politikası ortamında koşulları zorlaştırdığına ve ekonomide finansal istikrar açısından yaratabileceği problemlere atıfta bulunuyor. İki önemli konun sadece bu ayağı ile küresel salgın gibi böylesi önemli bir belirsizlik ortamında Fed’in para politikasını zamanın koşullarına göre gelecek dönemi de değerlendirerek nasıl yeniden belirleyebilecek güç ve tecrübede olduğu mesajı net bir şekilde verilmiş oluyor. İşte tam olarak bu nedenle Fed kredibilitesi ve piyasa yönlendirme gücüne erişmek başka hiçbir kurum için geçerli olmuyor. Nokta mı? Nokta.
Diğer önemli husus ise istihdam piyasasına yönelik yaklaşımdaki farklılaşma. Kriz sonrası dönemde tam istihdam piyasasına ulaşma çabası ön plana çıkarken, işsizlik oranlarında 50 yılın düşüğüne gelinen ortamda enflasyonun tepki vereceği, yani, Philips Curve davranışlarının sergileneceği düşünülüyordu. Oysa ki farklı birçok yapısal nedenin altta yer alması nedeniyle süreç öyle işlemedi. Daha önce “sapma” şeklinde tanımlanan duruş artık “uzakta kalma” daha basit ifadeyle “makasın açılması” şeklinde tanımlanıyor. Anlıyoruz ki Fed için pandemi koşullarından güçlü ABD ekonomisi fazına geçişte istihdam>enflasyon yaklaşımı ilk sırada yer alacak. Doğrudur da. Kritik nokta ise Fed’in istihdamı öne çıkarırken gerekçeyi düşük enflasyon beklentilerinden yola çıkarak kendi içerisinde sağlıklı bir teori ile kurgulaması ve duruş benimsemesi. Finansal mühendislik gibi değil mi?
Fed, çıktığı yeni yolun doğru ya da yanlış olduğunu henüz test etme şansına sahip değil. Bunu zaman gösterecek. Ancak, sadece bu hali ile bile çıkarılacak bir dünya ders var. Sanmayın ki bu açıklamalar Mart ayından sonraki süreçte koşulların zorlaması ile bir anda gelişti. Fed, birkaç senedir ‘Fed Listens’ ile farklı paydaşlarla -ekonomistlerden, sıradan vatandaşa, emekliden çalışan kesime dek- buluşuyor, yaptıklarının onların hayatları üzerindeki etkilerini dinliyor. Bu da iletişimin bir diğer önemli ayağı. Yani, iletişim denilen kavram sizin anlattıklarınızdan ibaret değil. Dinleme kısmı da var.
Şimdilik bu kadar konuşmamız yeterli. Konunun farklı yansımaları olacak. Henüz küresel para politikalarına muhtemel etkilerine ve fiyatlamalar kısmına gelemedik bile. Gelişmiş ülke merkez bankaları şanslı. Zaten merkez bankacılığı anlamında ortak değerler hemen hemen hepsinde aynı. Henüz bu kısma gelemeyen gelişmekte olan ülkelerin ise değişen dünyada epey zorlu bir yolu var. Kaybedecek zaman ise yok; saat işliyor, geride kalıyorlar.