Fed’den yanlış bir hareket!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Fed'in gerçekleştirmiş olduğu faiz indirimi koronavirüsü nedeniyle meydana gelen küresel arz ve talepteki düşüşün önüne geçemeyecek.

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) her zaman para politikasında en doğru adımları attığını söylemek zor. Fed’in daha önceki en büyük para politikası hatası Greenspan’in son döneminde yüzde 1’den başlatılarak 16 aylık bir sürede yüzde 5.25’e çıkarılan politika faizleri olmuştu. Olası enflasyon artışıyla ilgili hiçbir destekleyici veri gelmemesine rağmen yapılan bu artışların son 3 tanesi de Greenspan’in halefi olan Bernanke döneminde gerçekleşmişti. 2005-2006 yıllarında yapılan bu faiz artışlarının 2007’de başlayan ekonomideki daralma ve akabindeki küresel resesyonun sebeplerinden biri olduğu her zaman dile getirildi.

Janet Yellen’dan sonra Başkan Trump tarafından ABD Merkez Bankası başkanlığına getirilen Jerome Powell için ise zaten soru işaretleri baştan beri vardı. Liyakat ve yetkinliği bir kenara, Trump’ın faiz indirim baskılarına ne kadar direnebileceği merak konusuydu. Nitekim salı günü olağanüstü toplantı sonucunda aldığı kararda Trump’ın üzerindeki baskısının etkisi olup olmadığı tartışılacaktır.

2005-2006 döneminde olduğu kadar vahim olmasa da, salı günkü karar hatalıydı. Hata faiz indiriminin kendisinden çok, zamanlaması, miktarı ve özellikle de sonrasındaki açıklamalarla ilgiliydi. Zamanlama hatalıydı çünkü rahatlıkla Fed’in normal toplantı tarihi olan 18 Mart beklenebilirdi. Herkesin bildiği gibi para politikalarının etkileri zaten 3-6 aydan önce ortaya çıkmaz. Hal böyle iken olağanüstü toplantıyla beklenmedik bir zamanda faiz indirerek kararın panik altında alındığı izlenimini vermek yanlıştı. (Mamafih, ABD’nin finans bürokrasisi ile en yakın ilişkileri olan bankası Goldman Sachs’in 2 gün öncesinden Powell’ın faiz kararını öne alabileceği ve indirimin de 50 baz puan olabileceği şeklindeki yorumu da manidardı.) İndirim miktarı olan 50 baz puan da yanlıştı; 25 baz puan ile başlanabilir, sonrasındaki indirimlere de net bir şekilde yeşil ışık yakılabilirdi.

En büyük yanlış ise Powell’ın faiz kararı sonrasındaki demeçleriydi. Özetle Powell korona virüsünün dünya ekonomisi üzerindeki etkilerinin tahmin edilenden çok daha güçlü olabileceğini ve şu aşamada Fed’in politika faizlerini düşürmek dışında yapabileceği bir şey olmadığını dile getirdi. Esasen, Powell’ın bu 2 söylediği de çok yanlış değil. Ama bir merkez bankacısının bazen doğru da olsa bazı şeyleri telaffuz etmemeyi bilmesi gerekir. Evet, özellikle ABD başta olmak üzere tüm dünya piyasalarında iki haftadır çok ciddi satışlar yaşanmakta. 3400’lere yaklaşmış olan S&P 500 endeksi 3000’in altına geriledi. Bu arada piyasalardaki riskin bir göstergesi olan VIX endeksi 40 ile küresel kriz sonrasındaki en yüksek değerine tırmandı. Bunlara rağmen piyasalarda çok kötümser olmayan oyuncular da vardı. Fakat, Fed’in panik şeklinde 50 baz puan düşürmesi bu oyuncuları da “durum galiba gerçekten de çok kötü” psikolojisine sokmuş gözüküyor. Nitekim, faiz kararı sonrasında prim yapan piyasalar Powell’ın demeci sonrasında yeniden düşüşe geçti. Bu düşüşün çok da devam etmesi beklenmemeli, ancak ani bir geri toparlanma da söz konusu olmayacaktır.

İlginç diğer bir gelişme de dolarda yaşandı. Önce (bekleneceği gibi) dolar diğer para birimlerine karşı bir miktar daha değer kaybetti. Ancak, hem doların güvenli liman özelliği olması, hem de piyasaların bir süre sonra diğer merkez bankalarının da indirimlere (ve/veya parasal genişlemelere) gideceğini idrak etmesiyle bu değer kaybı sınırlı kaldı. Güvenli liman özelliği ABD 10 yıllık tahvillerinin getirisinin de yüzde 1’in altına gelerek tarihi dip seviyeye gerilemesine sebep oldu.

Peki, bu faiz indirimi (Fed’in daha önceki faiz indirim döngülerinde olduğu gibi) genelde gelişmekte olan ülkeler, özelde de Türkiye’ye yarar mı? Bu konuda çok umutlu olmayalım. Powell’ın da itiraf ettiği gibi bu indirim korona virüsü nedeniyle meydana gelen küresel arz ve talepteki düşüşün önüne geçemeyecek. Virüsün etkilerinin beklenenden daha sert olması durumunda belki biz enerji ithalatında kazançlı çıkarız ama turizm ve ihracat gelirlerimizin de hedeflenenin oldukça altında kalacağı muhakkak. Ayrıca Türkiye’nin risk priminin Fed’in daha önceki faiz indirim dönemlerine göre çok daha yüksek olduğu da bir gerçek. Bu indirim olsa olsa merkez bankalarının 19 Mart toplantısında politika faizinde paralel bir indirim yapmasına imkan verebilir. Ancak toplantıya daha 2 hafta var ve bugünlerde 2 hafta her şeyin değişebileceği kadar uzun bir süre.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar