FED, 26 Ocak’ta faiz artırımına yönelik sinyaller verebilir
Küresel piyasalarda yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakaları ve kısıtlama adımları, arz kısıtları, enflasyondaki seyir ve merkez bankaları politikaları takip edilen ana konu başlıkları olmaya devam ediyor. 2021 yılı dördüncü çeyrekte gelişmiş ülke piyasaları yükseliş eğilimini korumuş, güçlü bilançolar hisse senetlerine destek olmuş, diğer taraftan yükselen enflasyon ve daha az genişlemeci merkez bankaları beklentilerini sindirmeye çalışan tahvil piyasalarında ise büyümeye yönelik endişelerle birlikte getiri eğrisinde yataylaşma öne çıkmıştı. Kısa vadeli tahvil faizlerinde yükselişler etkili oldu. Bu dönemde Omicron varyantının yönetilebilir olduğuna dair görüşler öne çıksa da küresel Aralık ayı PMI verilerinde de gördüğümüz gibi özellikle hizmet sektörü öncülüğünde büyüme temposunda hız kaybı sinyallerine neden oldu. Kısacası gelişmiş ülke piyasaları dördüncü çeyreği yüzde 8 civarı değer artışıyla, gelişmekte olan ülke piyasaları ise yüzde 1 civarı değer kaybıyla tamamladı. 2021 yılı geneline baktığımızda ise gelişmiş ülke piyasaları yılı yüzde 29 civarı değer artışı, gelişmekte olan ülke piyasaları ise yüzde 2 civarı değer kaybıyla tamamladı.
2022 yılına başlarken ise merkez bankaları sıkılaştırma beklentileri ve tahvil faizlerindeki yukarı eğilim korunuyor. FED’den agresif mesajların öne çıktığını görüyoruz. Para politikasında daha agresif duruşa işaret eden FED FOMC toplantı tutanakları eşliğinde tahvil faizlerinde yukarı eğilimin devam ettiğini, ABD 10 yıllık tahvil faizinin yüzde 1,80 seviyelerini Ocak 2020’den bu yana en yüksek seviyeleri test ettiğini takip ettik. 14-15 Aralık FED FOMC tutanaklarında, FED üyelerinin güçlenen ekonomi ile yüksek enflasyonun, faiz artışlarının daha önce öngörülenden erken ve daha hızlı gerçekleşmesine neden olabileceğini vurguladığını, ayrıca bazı üyelerin merkez bankası bilançosunun faiz artışlarının başlamasından kısa süre sonra daraltılmasından yana olduklarını gözlemledik. Bu doğrultuda da bazı FED üyelerinden Mart ayı faiz artırımına yönelik mesajlar da gelmeye başladı. Örneğin St. Louis FED Başkanı Bullard, enflasyonun kontrol altına alınması konusunda daha iyi bir pozisyona sahip olabilmek için Mart ayıyla birlikte faiz artırmaya başlanılabileceğini, daha sonraki faiz artırımlarının ise enflasyon gelişmelerine bağlı olarak öne çekilip ileri tarihlere ötelenebileceğini söyledi. Euro bölgesinde ise Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi Üyesi Martins Kazaks’ın enflasyon görünümünün güçlenmesi halinde adım atmakta tereddüt etmeyeceklerini söylemesi ve Euro bölgesinde enflasyon oranının Aralık ayında yüzde 5 ile rekor seviyeye yükselmesinin ardından Almanya 10 yıllık tahvil faizi, 2019’dan bu yana en yüksek seviyeye yaklaştı.
FED bu yıl istihdam gelişmelerinden ziyade daha çok enflasyona odaklı bir tutum sergiliyor. Hatırlanacağı üzere FED 14-15 Aralık toplantısında varlık alım azaltımlarını hızlandırmış, enflasyona karşı daha agresif bir tutum sergilemişti. Toplantıda piyasa beklentilerine paralel yönde FED varlık alım azaltımlarını hızlandırma ve Mart ayında alımları sonlandırma kararı alırken, FED üyelerinin faiz beklentilerinde ise yukarı revizyonlar vardı. FED Başkanı Jerome Powell ise basın toplantısında ekonomik büyümeyi rayında tutma ve maksimum istihdam hedeflerine yönelik en büyük tehdidin enflasyon olduğu sinyalini vermişti. Powell’ın “Maksimum istihdama geri dönmemize yönelik iki büyük tehditten biri yüksek enflasyon” ifadeleri ön plandaydı.
Dolayısıyla yılın ilk yarısında yüksek kalmaya devam edecek enflasyon ile birlikte toparlanan istihdam görünümünün daha erken faiz artırımı beklentilerine destek olabileceğini ve FED’in 26 Ocak toplantısında faiz artırım zamanlamasına yönelik sinyaller verebileceğini düşünüyoruz. FED FOMC toplantı tutanakları ve Cuma günü açıklanan tarım dışı istihdam verisi ardından Mart ayı faiz artırımı beklentilerinin güçlendiğini takip ettik. Vadeli kontratlara göre piyasa beklentileri, FED’in faiz oranlarını yüzde 80 ihtimalle Mart ayında artırmaya başlamasını bekliyor. Bu doğrultuda da FED’in faiz artırımlarına başlamasının ardından muhtemelen yılın ikinci veya üçüncü çeyreğinde geçmişte yaptığı gibi piyasada oluşmasını beklediğimiz türbülans neticesinde faiz artırımlarına son vereceğini piyasalara sinyallemesini bekliyoruz.