"Faizler tekrar yükselecek mi?..."

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Bu aralar bana en çok sorulan soru şu. Açıkçası iki ay önce bunun tam tersi sorularla karşı karşıya kalıyordum. Çünkü herkes ertelemiş olduğu talepleri "sürekli düşen faizler kampanyası" doğrultusunda tatmin etmek için arayış içindeydi. Ancak Türk insanının ilginç bir ticari mantığı var.

Mesele nakit parayla bir şey satın almak ise, söz konusu mal ya da hizmetin fiyatına odaklanıyorlar. Ancak "yarın da düşer, biraz daha bekleyelim" diyerek yüzlerce fırsatı kaçıranlara bizzat şahidim. Çünkü talep durgunken önlerinde duran fırsatı değerlendirecek üç önemli detay çoğu zaman yan yana gelmiyor: Para, bilgi, cesaret.

Aslına bakılırsa, nakit parayla satın alınan malın fiyatının o günün şartlarına göre rasyonel seviyede olmasını istemek yanlış değil. Ancak, Türk insanı nakit parayla satın alırken gösterdiği hassasiyeti krediyle mal ya da hizmet satın alırken pek gösteremiyor. Şu basit kuralı unutmamak lazım:

"Bir mal ya da hizmete olan talep düşükse fiyat da düşük seyreder, ancak söz konusu mal ya da hizmetin satın alınmasını sağlayacak kaynak ucuzlarsa fiyat doğal olarak yükselir.."

Hal böyleyken, kredi faizlerinin düşmesi sebebiyle konut ya da otomobil fiyatlarının artmasından şikayet etmek pek doğru değil. Hatta eşyanın tabiatına aykırı diyebilirim. Vatandaşların bu yanlışa düşmelerinin iki sebebi var:

- Gelir yetersizliğinden ya da harcama önceliklerini doğru tespit edemediklerinden dolayı tasarruf edemiyorlar ve bir mal ya da hizmeti satın almak için kredi, faizlerinin düşmesini bekliyorlar

- "Esnaf kafasıyla" düşündüğünü iddia eden bireylerin en basit finansal okuryazarlık bilgisinden uzak olmaları

Merkez Bankası'nın geçen ay yüksek çıkan enflasyona bakıp faiz indirimlerine ara vermiş olmasından sonra, geçen hafta cuma günü TÜFE yine yüksek açıklanınca bu sefer de "faizler tekrar yükselmeye başlayacak mı ?" sorusu gündemin üst sıralarına doğru ilerliyor. Ben de bu konuda hızlı bir analiz yapmak istedim.

Önce fonlama maliyetinin seyrine bir göz attım. Geçen yılın Ağustos Ayından beri bazen büyük bazen de küçük adımlarla gerileyen Ağırlıklı Fonlama Maliyetinin Nisan'dan beri çok yavaş gerilediğini ve geçen ay olduğu yerde saydığını görmekteyiz. Bunun sebebi hem likiditenin kısıtlı olması hem de piyasanın içinde bulunduğumuz şartlarda daha düşük bir faizi gerçekleyecek bir durumda olmaması diyebilirim.

"Merkez Bankasının rezervleri alarm veriyor"

Merkez Bankası rezerv değişimleri de açıkçası gözüme pek güzel gözükmedi. Bu da gösteriyor ki Merkez Bankası'nın sabırla devam ettirdiği operasyonlar kesintili şekilde devam edecek. Şöyle anlatayım: Merkez Bankası bastığı parayla Hazine kağıdını bankalardan alıyor ve böylelikle dolaylı olarak kamuyu fonluyor. Fazla likiditenin Dolara kaçmaması için de rezervlerden piyasaya döviz sürüyordu. Burada da denizin bittiğini ya da bitmeye başladığını görüyoruz.

Kredi gelişmelerine baktığımda ise ticari kredi faizlerinin belki de ilk defa konut kredi faizleriyle yarışacak kadar düşük seviyeye geldiğini görüyorum. Çok istikrarlı bir durum değil bana göre. Yakında piyasa gelişmelerine bağlı olarak yükselecektir. Ayrıca, kredi büyümesindeki hızın 2018 yılındaki rekor seviyeye yaklaşmak üzere olduğunu söylemeliyim. Kamu bankalarında Kredi/Mevduat oranı ise 2018 yılındaki % 140'lık seviyeye doğru giderken % 120'de yataya dönülmüş ve bu seviyede devam ediliyor. Özel bankalar son iki ayda rekor düşük seviyelerden az da olsa yükselişe geçmişler.

Mevduat büyümesi ise kamu bankalarında "tüm zamanların rekoru" tadında. Özel bankalar düşük faiz verme yoluyla mevduatı dışlarken, kamu bankaları göreceli olarak yüksek faiz verip sert bir hızla yükseliyorlar.

Tüm bunlar bana gösteriyor ki, düşük faizde 3-4 ay daha dayanacak şartlar içindeyiz. "Krediye en dip seviyeden girip, malı ya da hizmeti en ucuzdan satın almak" az kişinin başarabileceği, biraz da kısmetle alakalı bir durum olduğu için, etrafımdakilere tavsiyem şu oluyor. "Eğer bu seviyelerden kredi alacak kadar finansal itibarınız var ise hiç durmayın, çünkü ilerde bu maliyette bir kaynak bulmanız mümkün olmayabilir."

Her ne kadar 2022 yılına kadar ABD ve AB'de faizlerin yükselmesi beklenmese de, Türkiye'nin "dengeleri bozmadan piyasaları sonsuza kadar fonlayacak" gücü ve/veya şartlar yok. Bu sebeple ister istemez enflasyondaki yükselmeyi de göz önüne alarak kış aylarında faizlerin yükselmesini bekliyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar